Ayakkabı yan sanayisi nefessiz kaldı

Ayakkabı yan sanayi üreticisinin dayanacak gücü kalmadığını belirten AYSAD Başkanı Salcı, yüksek maliyetler ve ithalat baskısıyla nefessiz kalan sektörün üretimden ve istihdamdan kopma noktasına geldiğini söyledi

  • Oluşturulma Tarihi : 09.07.2025 11:26
  • Güncelleme Tarihi : 09.07.2025 11:26
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ayakkabı yan sanayisi nefessiz kaldı haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT  / Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) tarafından sektörün sorunlarını konuşmak için düzenlenen ‘Adım Adım Dönüşüm’ etkinliğinin dördüncüsü İzmir’de gerçekleştirildi. Ege İhracatçı Birlikleri’nde yapılan etkinlikte ayakkabı ve yan sanayi sektörünün mevcut durumu, karşılaşılan sorunlar ve çözüm yolları ele alındı. Açılış konuşmalarını AYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı, Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar ile ekonomist Ali Ağaoğlu yaptı. Sektörün son iki yıldır çok yönlü krizlerle mücadele ettiğini vurgulayan Salıcı, “Yaklaşık iki yıldır sanayici hiç görmediği kadar sıkıntılı süreçlerden geçiyor ve kendi kaderine terk edilmiş durumda. Ayakkabı yan sanayisi emek yoğun ama yüksek potansiyelli bir sektördür. Ancak bugün yüksek enerji ve işçilik maliyetleri, nitelikli iş gücü eksikliği, dijital dönüşüm ihtiyacı ve ithal baskısı nedeniyle adeta nefessiz kaldı” diye konuştu. 

SON 2 YILDA BÜYÜK KAYIP VAR 

Sektörün son 2 yıldır ciddi zorluklar içinde olduğunu söyleyen Salıcı, "Yaklaşık 2 yıldır sanayici hiç görmediği kadar sıkıntılı süreçlerden geçiyor ve kendi kaderine terk edilmiş durumda. Ve artık dayanacak nefesinin kalmadığını görüyoruz. Her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. Geçici hal uzun sürdü. Ayakkabı yan sanayisi, emek yoğun ama yüksek potansiyelli bir sektördür. Saya, taban, aksesuar, kalıp, deri, tekstil, kimya makine, ambalaj ve daha niceleriyle birlikte bir üretim ekosistemi oluşturur. Ancak bu ekosistem bugün çok yönlü sınavlar veriyor. Yükselen enerji ve işçilik maliyetleri, uzakdoğu kaynaklı düşük fiyat baskısı, nitelikli iş gücü bulmadaki zorluklar, dijitalleşmeye ayak uydurma ihtiyacı ve son dönemde sektörümüzü adeta nefessiz bırakan büyük dalgalar ile karşı karşıyayız. 2018 yılında sektörümüz konkordatolardan en çok etkilenen sektör oldu. Birçok firmamız ciddi sıkıntılar yaşadı, kapandı gitti. Bazı firmalar borçlarının altından kalktı, ödedi ya da hâlâ bu süreci yaşıyor. Fakat döndük dolaştık, şimdi yine 2018'e dönmüş gibiyiz. Bu da bizi çok üzüyor. Konkordato sürecinin bu kadar kolay olmaması gerektiğini, bir kişiyi kurtaracağım diye 100 kişiyi batırmanın anlamı olmadığını her ortamda dile getiriyorum"dedi.

BU FAİZLE KİMSE İŞ YAPAMAZ

Yüksek faizlerin üretimi durma noktasına getirdiğini söyleyen Salıcı, "2019 pandemi sürecinden sonra sektörümüzde büyük bir arz oluştu. Herkes fiziki şartlarını değiştirdi, üretim ve kapasite artırdı. Ancak bugün o ölçüde bir talep yok. Talep karşısında ciddi bir arz fazlası var ve inanılmaz bir rekabet yaşanıyor. Fabrikalarımız şu anda üretim yapacak iş bulamıyor. Mağazalar, talep daralmasından dolayı sipariş veremiyor. Tüketicinin alışkanlıkları da değişti. Tabii bir de yüksek faiz, düşük kur, yüksek enflasyon. Sanayici bu sıkışmışlığın içinde kalmış durumda, çıkamıyor. yüzde 50 faizin olduğu bir ortamda kimse yatırım yapmaz, kimse parasını ortaya koymaz. Eğer bu faiz ortamı düşmezse, süreç çok daha hızlı bir şekilde kötüye gidecek"diye konuştu. 

REKABET GÜCÜMÜZ KALMADI

Konuşmasının devamında 2008 yılında Mısır ile yapılan serbest ticaret anlaşmasının sektörü olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Salıcı, "2023 yılı verilerine göre, özellikle Mısır konusu bizim için oldukça hassas. Mısır'dan ithalat oranı son 5 yılda 1.400 kat artmış durumda. Belki rakamsal olarak göze batmayabilir ama oransal anlamda çok ciddi bir tehdit oluşturuyor. 2008 yılında yapılan serbest ticaret anlaşmasıyla birlikte, Mısır’ın son iki yılda yeniden yapılanması sonucunda Çin’den gelen yarı mamullerin orada montajlanıp Türkiye’ye gönderilmesi, burada üretim yapan firmalarla haksız rekabete yol açıyor. Bu sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir kayıptır. Üretimi kaybedersek ustalık kaybolur, zanaatkârlık biter, istihdam yok olur, yerli tedarik zinciri çöker. Özellikle bu dönemde fiyat odaklı rekabet modeli iflas etmiştir. Artık ucuz ürünlerdeki rekabet gücümüz kalmadı. Daha katma değerli, daha dayanıklı ürünler üretmek zorundayız" diye belirtti. 

ÜRETIM RUHU ZAYIFLIYOR 

Sektörün sorunlarına ilişkin çözüm önerilerinde bulunan Salıcı, "Verimlilik artışı artık sadece bir tercih değil, bir hayatta kalma stratejisini. Rekabet, fiyat yerine tasarım, teslim süresi ve sürdürülebilirlik kriterleri üzerinden yeniden tanımlanmalıdır. Devlet destekleri sadece yatırım yapanlara değil, istihdamı ve iç üretimi koruyanlara da yöneltilmelidir. Üniversitelerle iş birliği içinde malzeme ve tasarım inovasyonuna odaklanabiliriz. Dijitalleşme ve otomasyon, emeği yok eden değil, emeği destekleyen araçlar olarak kullanılabilir. Kadın emeğini, genç girişimciliği ve sürdürülebilirliği temel almalıyız.  Emek yoğun sektörlere özel enerji tarifeleri ve SGK teşvikleri sağlanmalı. Haksız rekabet ve  ithalat kalemlerine karşı anti-damping ve vergi duvarları yeniden gözden geçirilmeli. Bugün Türkiye'de ekonomi yönetimi, ne yazık ki emek yuğun sektörleri gözden çıkarmış durumda. Katma değeri yalnızca yüksek teknolojiyle ölçen, ustalığı, emeği ve yerli üretimi görmezden gelen bir anlayış ağır basıyor. Halbuki ayakkabı sektörü ve yan sanayi, sadece üretim değil, istihdam demek, bölgesel kalkınma demek, sosyal denge demek. Bu gerçek gözden kaçmamalı. Eğer emek yoğun işler göz ardı edilirse; üretimin ruhu da, istihdamın omurgası da zayıflar. Bu dönem kolay bir dönem değil. Hepimiz aynı gemideyiz. Ama inanıyoruz ki; birlik olursak, bu dalgalı denizi de aşarız" ifadelerini kullandı.