- Ekonomi
- 20.04.2025 08:50
Borçlarını çeviremeyen bireyler, krediye ulaşamayan KOBİ’ler ve faiz yükü altında ezilen şirketler iflasla karşı karşıya. Uzmanlar, tablonun yılın geri kalanında daha da ağırlaşacağı uyarısında bulunuyor
KEMAL ÖZKURT- ÖZEL HABER / Yüksek faiz oranlarının etkisiyle finansmana erişimde yaşanan sıkıntılar hem bireyleri hem de şirketleri ekonomik darboğaza sürükledi. Bu tablo, icra, iflas dosyalarındaki çarpıcı artışla da kendini gösteriyor. Adalet Bakanlığı Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) verilerine göre, 15 Nisan 2025 itibarıyla Türkiye genelinde icra-iflas dosyası sayısı 23 milyon 147 bin 955’e yükseldi. Bu rakam, mart ayı sonuna göre 162 bin dosyalık bir artışı temsil ederken, yılbaşından bu yana toplam artış 891 bin 835’e ulaştı. 31 Ocak 2025 itibarıyla 22 milyon 295 bin 455 olan icra dosyası sayısı, şubat sonunda 22 milyon 604 bin 890’a çıkmıştı. Sonrasında ise artış ivme kazandı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre ise tahsili gecikmiş alacaklar yılbaşından bu yana yüzde 22 artarak 358,3 milyar TL’ye ulaştı. Ticari kredilerdeki takipteki alacak tutarı 207,3 milyar TL’ye yükseldi, son 4 haftada artış yüzde 7,2. Türkiye’nin üretenden çok tüketen bir ekonomi olduğuna dikkat çeken Ekonomist Dr. Ayhan Bülent Toptaş, “Yılın kalanında borçlanma ve tahsilat dengesinin iyileşeceğini sanmıyorum. Özellikle borçlarını sürekli yeniden finanse eden firma ve bireyler, yüksek faiz ortamında borçlarını çevirmekte zorlanıyor. Bu da bireysel ve kurumsal iflasları tetikleyebilir, bankaları ve finansal istikrarı olumsuz etkileyebilir” dedi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklanan haftalık bankacılık verileri, tahsili gecikmiş alacaklardaki (TGA) artışı gözler önüne serdi. 2024 yılının sonunda 294 milyar TL seviyesinde olan TGA, 4 Nisan 2025 itibarıyla 358,3 milyar TL’ye çıkarak yüzde 22 oranında arttı. Bu oran, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 3,9’luk artışla karşılaştırıldığında, sorunun boyutunu daha net ortaya koyuyor. Özellikle ticari kredilerdeki TGA dikkat çekici. 2025’in başında 177 milyar TL olan takipteki ticari krediler, 4 Nisan haftasında 207,3 milyar TL’ye yükseldi. Söz konusu artış yüzde 17’ye ulaşırken, sadece son dört haftalık dönemdeki yükseliş oranı yüzde 7,2 olarak kayıtlara geçti. Geçtiğimiz hafta içerisinde bireysel ve ticari TGA’daki toplam artış 9,3 milyar TL’yi buldu ve böylece toplam hacim 358,3 milyar TL’ye ulaştı.
Yılbaşından bu yana icra-iflas dosyalarında ve tahsili gecikmiş alacaklarda yaşanan artışların Türkiye’nin ürettiğinden fazla tüketen bir ülke olmasından kaynaklandığını ifade eden Ekonomist Dr. Ayhan Bülent Toptaş, “Bu makro düzeyde de böyle, mikro düzeyde. Türkiye’de siyaset kurumunun popülist ekonomi politikaları özellikle düşük faiz politikaları ile, verimsiz teşvikler, verimsiz kamu harcamaları gibi üretim ile tüketim arasındaki açığın borçlanma yoluyla kapatılmasını kolaylaştırıyor. Bu süreç ilerlerken üretimi ve tüketimi azaltacak tedbirler alınmayınca süreç zora giriyor. Bu tabloyu düzeltmek için, bu sefer, frene basılıyor, faizler yükseliyor. Firmalar ve hane halklarının zorlandığı bir döneme giriliyor. Türkiye sürekli olarak bu döngüyü yaşayan bir ülke” diye belirtti.
Mevcut koşullar altında, yılın kalanında, borçlanma ve tahsilat dengesinin iyileşeceğini beklemediğini dile getiren Toptaş, “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) tarafından aşamalı olarak frene basıldı, politika faizi kademeli olarak yükseltildi. Mart 2024’te politika faizi en yüksek seviyesi olan yüzde 50’ye ulaştı. Bu seviyede 2024 yılı sonuna kadar kaldı. Süre uzadıkça firmalar ve hane halkı bunun zorluklarını daha ağır şekilde hissetmeye başladı. Bu sıkıntıların yoğun şekilde dile getirilmesinin de etkisiyle, biraz erken de olsa, 2024 yılı sonunda politika faizi aşağıya çekilmeye başlandı. Bununla birlikte, kısa bir süre sonra ABD’de başkan değişikliği kaynaklı belirsizlikler, Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte bazı siyasetçi ve bürokratların tutuklanması, onlarca firmaya kayyum atanması beklentileri olumsuz etkiledi ve faizlerin yeniden yükselmesine yol açtı” dedi.
Ekonomide yaşanan kriz üretim faaliyetlerini de olumsuz etkilerden bu durumdan en çok çiftçiler zara gördü. Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi Mart’ta aylık bazda yüzde 6,91 artarken, yıllık bazda yüzde 31,54 yükseldi. Endekste, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 12,81 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 40,17 artış gerçekleşti. Sektörlerde bir önceki aya göre, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 7,36 artış, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 2,36 artış ve balık ve diğer balıkçılık ürünleri; su ürünleri, balıkçılık için destekleyici hizmetlerde yüzde 2,27 azalış gerçekleşti.
Tarım ÜFE verileri, üretici fiyatlarında belirgin bir artışı ortaya koyarken bu durumun üreticinin satış fiyatlarına yansımadığını vurgulayan Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Üreticilerin doğrudan pazara erişimi söz konusu olmadığı gibi, tüketicilerin de doğrudan üreticilerden ürün almaya erişimi yok. Dolayısıyla kazanan stokçular, marketler ve aracılar oluyor. Buna birde iklim krizinin yol açtığı olumsuzluklar eklenince üretici dahada yoksullaşıyor. Küçük ve orta ölçekli üreticiler açısından mevcut koşullar sürdürülebilir değil. Çiftçilere üretimden vazgeçip, toprağını, hayvanlarını üretim araçlarını şirketlere satıp elde ettiği gelir ile ve faizi ile geçinmek daha karlı geliyor. Çünkü üretimi devam ettiği sürece borçtan kurtulamaz hale gelmiş durumda. Birde özellikle bu yıl binlerce hektar arazideki çok yıllık bitkileri olumsuz etkileyen don olayı da işin içine girince sorun daha da büyüyor. Gençler ise kentlere göçüp asgari ücretle veya daha altında bir ücretle çalışır hale geliyor” ifadelerini kullandı.