İDO’nun adalar seferi Ege kıyılarını boş bırakır

İDO’nun Yunan Adaları’na başlattığı yeni deniz seferlerinin Ege turizmini olumsuz etkileyebileceğini belirten SKAL İzmir Başkanı Aydın Tokbaş, yerli destinasyonların ikinci plana itilmemesi gerektiği uyarısında bulundu

  • Oluşturulma Tarihi : 12.07.2025 09:56
  • Güncelleme Tarihi : 12.07.2025 09:56
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İDO’nun adalar seferi Ege kıyılarını boş bırakır haberinin görseli

İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), 2024 yaz sezonunda Ege Denizi’ne yönelik turizm taşımacılığını büyütüyor. Geçtiğimiz yıl ilk kez Ege Adaları’na sefer başlatan şirket, bu yıl toplamda 22 farklı hat üzerinden 300 bin yolcu taşımayı hedefliyor. Yeni dönemde seferlere başlanan hatlar arasında Dikili–Midilli ve Fethiye–Rodos öne çıkıyor. Dikili–Midilli hattı 16 Mayıs’ta, Fethiye–Rodos hattı 5 Haziran’da, faaliyete geçti. Ege Bölgesi’nde toplam 7 gemiyle hizmet veren şirket, rotalarını yalnızca bu hatlarla sınırlı tutmuyor. Seferihisar Sığacık’tan Samos Adası’na, Kuşadası’ndan Samos ve Patmos’a, Bodrum Turgutreis’ten ise Leros, Kalymnos ve Patmos’a seferler düzenleniyor. Ancak bu genişleme, İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki turizmciler arasında bazı endişelere neden oluyor. SKAL İzmir Başkanı Aydın Tokbaş, özellikle Yunan Adaları’na yönelen bu deniz trafiğinin, yerel destinasyonlar açısından ciddi risk taşıdığı uyarısında bulundu. 

EGE TURİZMİNİ BALTALAYACAKIR

 

İDO gibi büyük taşımacılık firmalarının Yunan Adaları’na düzenlediği seferlerin, karşı kıyıda da stratejik planlarla desteklendiğine belirterek bu durumun Ege turizmini baltalayabileceğine dikkat çeken Tokbaş, “Örneğin, kapıda vize uygulamasını daha genişletmeye çalışıyorlar. Başta yalnızca birkaç adada geçerli olan bu uygulama, bugün daha fazla noktayı kapsıyor. Geçtiğimiz günlerde Sakız Adası’na Türkiye’den 1.5 milyon turist hedeflendiği açıklandı. Şimdi şu gerçeğe bakalım: İzmir’in yıllık turist sayısı yaklaşık 2 milyon. Eğer bu turistlerin önemli bir kısmı Yunan adalarına yönelirse, bölgemiz açısından ciddi bir kayıp yaşanır. Yunan adalarına yönelen bu hareketin adım adım genişlemesi, tüm Ege Bölgesi’ndeki turizmimizi baltalayacaktır. Üstelik ulaşımın kolaylaştırılması da bu hareketi cazip hale getiriyor. Elbette insanlar farklı yerleri görmek isteyebilir ama bu durumun bir kampanya, cazibe merkezi haline getirilmesi ve güçlü ulaşım filoları ile desteklenmesi doğru bir strateji değil. Ben öncelikli olarak kendi bölgelerimizin tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

PAHALLILIK ALGISI ÜZERİMİZE YAPIŞTI

 

Tokbaş, özellikle Çeşme ve Alaçatı özelinde yerleşen “pahalılık algısına” dikkat çekti. Bu algının doğrudan turizmcilerin fiyat politikalarıyla ilişkilendirilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, “Pahalılık algısının turizmcilerin bilinçli bir fiyat politikası izlediği yönünde yorumlanmasından rahatsızlık duyuyorum. Bu, sanki biz pahalı satmayı tercih ediyormuşuz gibi bir algı yaratıyor, oysa mevcut ekonomik şartlar hepimizi zorluyor. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar hepimizin malumu. Hayat şartları ağırlaştı, işletmeleri yönetmek zorlaştı. Bugün döviz kuru üzerinden bir mal veya hizmet alırken fiyatlar günlük değişebiliyor. Önceden biz turizmciler yıllık bütçelerle çalışırdık; artık neredeyse hiçbir otel müdürü yıllık bütçe yapamıyor. İşletmeler, yılı üçer aylık dönemlere bölerek kar amacıyla kısa vadeli planlamalar yapmak zorunda kalıyor” ifadelerini kullandı.

GÜVENLİK SORUNU YOK

 

Tokbaş, bazı çevrelerin ileri sürdüğü güvenlik sorunlarına da açıklık getirdi. Çeşme özelinde bir güvenlik sorunu yaşanmadığını vurgulayan Tokbaş, “Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, Çeşme özelinde böyle bir güvenlik sorunu yaşanmıyor. Benim de bu bölgede iş yatırımlarım var ve süreci yakından takip ediyorum. Kaymakamımız Sayın Mehmet Maraşlı son derece kıymetli bir isim. Emniyet müdürümüz ve Belediye Başkanımız da öyle. Tüm kamu yetkilileri, bürokratlar ve sektör temsilcileri ortak hareket ediyor. Biz turizmciler siyaset yapmayız. Bu yöneticilerimizi gece yarısı bile sokaklarda, plajlarda denetim yaparken, halkla iç içe görmeniz mümkün. Ben şahsen bunu defalarca gözlemledim. Bu nedenle kendilerine minnettarız. Çeşme’de bir güvenlik zafiyeti söz konusu değil. Aynı şey Kuşadası için de geçerli. Sık sık oraya seyahat ederim ve oradaki sektör temsilcileriyle sürekli temas halindeyim. Her iki bölgede de güvenlik konusunda gönül rahatlığıyla, içimiz ferah şekilde turistlerimizi ağırlamaya devam edeceğiz” dedi.

 

HEPİMİZİN SORUMLULUĞU

 

Türkiye’nin bacasız fabrikası olan turizm sektörünün gelişmesi için tüm paydaşların ortak akılla hareket etmesi gerektiğini ifade eden Tokbaş, “Geçtiğimiz günlerde Alaçatı ve Çeşme’deydim. Gözlemlerime göre insanlar sürekli fiyat soruyor, bir fiyat karmaşası yaşanıyor. Bu da o yerleşmiş pahalılık algısını daha da derinleştiriyor. Ancak gerçek şu ki; maalesef ülke olarak her alanda pahalıyız ve ekonomik şartlar en çok turizmi etkiliyor. En basit akaryakıta gelen bir zam bizim bütün girdi maliyetlerimizi arttırıyor. İnsanlar temel ihtiyaçlarından kısmıyor ama tatil ve eğlence gibi harcamalarını erteliyor. Bu da sektör olarak bizi doğrudan etkiliyor. Bu algıyı kırmak için ortak akılla, ortak projelerle ve sektörün de desteğiyle kampanyalar düzenleyebiliriz. Bu konularda koordinasyon kurulumuz aracılığıyla çalışmalar da yürütüyoruz. Turizm, ülkemizin döviz girdisi açısından en önemli sektörlerinden biri. ‘Bacasız fabrika’ olarak tanımladığımız bu alanı korumak ve geliştirmek hepimizin sorumluluğu” diye belirtti.