İş dünyası düşük kapasite oranlarından rahatsız

İZTO Başkanı Özgener, sanayi üretiminde kapasite kullanım oranlarının yüzde 70’in altına gerilemesinin iş dünyasını rahatsız ettiğini belirterek, üretim kapasitesindeki daralmanın enflasyonist süreci besleyebileceği uyarısında bulundu

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İş dünyası düşük kapasite oranlarından rahatsız haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT/ İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz yönetiminde, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Başkan Özgener, konuşmasında küresel ve ulusal ekonomik gelişmeleri değerlendirerek, enflasyonla mücadele sürecinde üretim odaklı sektörlerin ciddi bedeller ödediğine dikkat çekti. Özgener, ayrıca sanayi üretiminde kapasite kullanım oranlarının yüzde 70’in altında olmasının iş dünyasını ciddi şekilde rahatsız ettiğini belirterek, sanayi üretiminin tüketimdeki artışın gerisinde kalmasını "sağlıklı bir gelişme olarak görmediklerini" söyledi. Özgener, üretimdeki daralmanın arz maliyetlerini yükselterek enflasyonist süreci besleyebileceği uyarısında bulundu ve KOBİ'lerin finansmana erişiminin kolaylaştırılması gerektiğini vurguladı.

İZMİR'İN LEHİNE OLAN HER ADIMI DESTEKLİYORUZ

Sosyal konut projesi kapsamında İzmir'in en fazla konut inşa edilecek 5. İl olmasının büyük bir fırsat olduğunu söyleyen Özgener, "Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi olan Yüzyılın Konut Projesi  kapsamında İzmir'e 21 bin 20 konut kazandırılacak. Bu sayıyla, kentimiz en fazla konutun inşa edileceği 5 ilden biri olacak. İzmir’in deprem gerçeği ve konut arzındaki ihtiyaç dikkate alındığında, bu proje şehrimizin geleceği adına değerli bir fırsat. Bizim için önemli olan, bu sürecin de ortak akılla kentin dokusuna, çevresine ve yaşam kalitesine uygun şekilde yürütülmesi. İzmir’in lehine olan her adımda, merkezi idare, yerel yönetimler ve sivil toplum arasında güçlü bir iş birliği zemini oluşturmak, ortak hedefler doğrultusunda hareket etmek en doğru yaklaşım olacaktır. Bu çerçevede; Büyükşehir Belediyemiz ile ilçe belediyelerimizin arsa temini ve tahsisi süreçlerinde iş birliği içinde hareket etmelerini temenni ediyor ve çok önemsiyoruz" dedi.

TEMKİNLİ BİR SÜRECİ İŞARET EDİYOR 

Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz kararları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Özgener, “FED, faizlerde dün 25 baz puanlık indirim kararı aldı. FED Başkanı Powell’ın, Aralık toplantısında politika faizinde daha fazla indirim yapılmasının kesin olmadığı ve enflasyon risklerinin yukarı yönlü olduğuna dair yorumu da dikkat çekti. Tüm bu bulgular, önümüzdeki dönemin ekonomik olarak temkinli ve çok kutuplu bir yapı içinde şekilleneceğine işaret ediyor. Küresel sistemin yön değiştirdiği bu ortamda, ülkelerin ve kentlerin, dayanıklılığını artıracak yapısal reformlara, dijital ve yeşil dönüşümü merkezine alan yeni stratejilere yönelmesi kaçınılmaz hale geliyor” dedi. 

SÜREÇTE CİDDİ BEDELLER ÖDEDİK 

Enflasyonun düşürülmesinde özellikle üretim odaklı İş dünyasının ciddi bedeller ödediğini ifade eden Özgener, “Ekonomik Programla birlikte, Kur Korumalı Mevduat sisteminin kademeli olarak sona erdirilmesi, Merkez Bankası rezervlerinin güçlenmesi, cari açığın finansmanında daha sağlıklı bir yapının oluşması ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin etkinleşmesi önemli ilerlemeler olarak öne çıktı. Ancak belki de en önemli kazancımız; programla birlikte enflasyonun düşürülmesinin zorunlu olduğu ve enflasyonla mücadele edilmeden kalıcı bir ekonomik başarı elde edilemeyeceği yönündeki toplumsal ve kurumsal inancın güçlenmiş olması oldu. Sonuç olarak, toplumun her kesimi enflasyonun düşmesini istiyor.  Fakat gelinen aşamada, enflasyonun düşürülmesi için katlanılan maliyetlerin de büyüdüğünü görüyoruz. Özellikle de üretim odaklı iş dünyasının, enflasyonun düşürülmesi için ciddi bir bedel ödüyor. KOBİ’lerimiz için faiz oranlarının makul seviyelere inmesi ve finansmana erişimin güçlendirilmesi de, işletmelerimizin yaşamlarını sürdürmeleri için öncelikli etmenlerden birisi konumunda” diye konuştu. 

DÜŞÜK KAPASİTE KULLANIMI İŞ DÜNYASINI RAHATSIZ EDİYOR 

Çeşitli platformlarda kapasite kullanım oranlarında yüzde 70’in altında olduğunu belirterek bu durumdan iş dünyasının fazlasıyla rahatsız ettiğini söyleyen Özgener, “Ekonomiyi ve sanayiyi sürükleyen sektörler olduğu gibi, kötü giden sektörlerin de olduğunu görüyoruz. Diğer ulaşım araçları, otomotiv gibi sektörler bir süredir sanayi üretim büyümesinin yüksek kalmasını sağlıyor; fakat ihracat yapan emek yoğun sektörlerden iyi sinyaller alamıyoruz. Sanayinin büyümeye yeterince katkı yapamaması ve çeşitli platformlarda paylaştığım kapasite kullanım oranlarında yüzde 70’in altında rakamları görmemiz iş dünyamızı fazlasıyla rahatsız ediyor. Sanayi üretiminin tüketimdeki artışın gerisinde kalmasını sağlıklı bir gelişme olarak görmüyoruz. Ülkemizde enflasyonun temel nedeni; genellikle talep, yani tüketim artışı olarak değerlendirilse de, arz tarafındaki kısıtlar da fiyatlar üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturabiliyor. Üretim kapasitesinin daralması veya bazı sektörlerde kapasite kullanım oranlarının düşmesinin, arz maliyetlerini yükselterek enflasyonist süreci besleyebileceğinden endişe ediyoruz. Bu nedenle, tedarik zincirlerinde ortaya çıkan maliyet baskılarını ve arz yönlü kısıtların fiyatlar üzerindeki etkisini dikkatle izlemek gerektiğine inanıyoruz. Tüketim talebinin yeterince yavaşlamadığı bir dönemde, arz kapasitesinin azalmasının, enflasyonla mücadele sürecini hem uzatacağını hem de maliyetini artıracağını düşünüyoruz” diye belirtti. 

TAMAMLAYAN VE EŞGÜDÜMLÜ POLİTİKALAR

Ekonomik programın başarısı için yatırım ortamının iyileştirilmesi, güvenin güçlendirilmesi ve belirsizliği azaltıcı politikaların kararlılıkla uygulanması gerektiğini ifade eden Özgener,  “Ülkemiz  ekonomisinin büyümesine ihracatın, yatırımların ve sanayinin sürdürülebilir biçimde katkı yapmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Enflasyonla mücadele sürecinin ise üretim kapasitesine zarar vermeden, iş gücü ve yatırım dinamiklerini koruyacak bir çerçevede sürdürülmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum. Ayrıca, enflasyonu düşürme sürecinde ağırlıklı olarak Merkez Bankası politikalarına ve sıkı para politikasına dayalı bir yaklaşım izlenmesinin, ekonomik maliyetlerin sektörler ve gelir grupları arasında adaletsiz biçimde dağılmasına yol açtığını da değerlendiriyoruz. Bu nedenle; sadece para politikası değil, ekonomiyi dolaylı yollardan etkileyen tüm politika alanlarında alınan kararların da, ekonomik belirsizlik ve beklentiler üzerindeki etkileriyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuç olarak, ekonomik belirsizliklerin kalıcı biçimde azalması ve dezenflasyon sürecinin başarıya ulaşması için, para politikasını tamamlayan bütüncül ve eşgüdümlü politika adımlarına her alanda ihtiyaç duyulduğunu değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu. 

 

 


 


 

 

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.