- Ekonomi
- 25.07.2025 23:47
Sayfa Yükleniyor...
Turizm çalışanlarının 10 gün çalışıp 1 gün izin kullanmasına yönelik düzenlemeyi değerlendiren sektör temsilcileri, düzenlemenin çalışma şartlarına yönelik şikayetlerin önünü almayı amaçladığını belirtti
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER - Turizm işçilerinin çalışma saatlerine ilişkin yapılan düzenleme gündemdeki yerini koruyor. 14 Temmuz 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenlemeye göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “turizm işletme belgesi” verilen konaklama tesislerinde çalışan işçiler, 10 gün çalışıp 1 gün izin kullanabilecek. Mevcut uygulamada 6 gün çalıştıktan sonra 7’nci gün, yine 1 günle sınırlı olmak üzere izin kullanan işçilere mesai ücreti de verilmeyecek. Turizm sektörü çalışanlarının emeklerinin sömürüsü olarak yorumlanan yeni düzenleme kamuoyunun da tepkisine neden oldu. Öte yandan sektör temsilcileri ve DEV Turizm İşçiler Sendikası Eş Başkanı İpek Bağ Çelebi, düzenlemeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Mevcut sistemin 6 gün çalışıp 1 gün izin kullanmaya olanak sağladığını belirten temsilciler, çalışma koşullarında bunun mümkün olmadığını, 10 gün çalışıp 1 gün izin kullanılan sistemin zaten uygulamada olduğunu belirtti. Temsilciler, söz konusu düzenlemenin çalışana bir etkisi olmayacağını belirtirken, işletmelere yönelik şikayetlerin önünü almak için olumsuz şartların düzenlemeyle legalleştirildiğini vurguladı.
Söz konusu düzenlemeyi değerlendiren turizm sektörü çalışanı Bilge Özyurt, 10 + 1 sisteminin çağ dışı olduğunu vurguladı. Turizm çalışanlarının resmi tatillerden dahi faydalanamadığını ifade eden Özyurt, mevcut düzenlemenin işçinin verimini de olumsuz etkileyebileceği değerlendirmesinde bulundu. Özyurt, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Her ne kadar sektördeki çalışan sirkülasyonunu düzene oturtacak bir sistem gibi görünse de yapılan düzenleme insan ve işçi haklarına aykırıdır. Turizm sektöründe çalışan her birey vardiyalı, bol mesaili çalışıp bayram ve özel günlerdeki resmi tatillerin çoğundan faydalanamayıp-hatta özellikle o zamanlarda ekstra mesailerle çalışıp, Türkiye’nin en büyük gelir kaynaklarından biri olan turizme canla basla katkı sağlamaktır. Bu kadar işçinin yoğun tempo altında haftada 1 gün izni bile yetersiz kalırken 10 günde 1 izin kullanmak cağ dışı bir uygulamadır. Sadece fiziksel açıdan bakıldığında bile 10 gün aralıksız çalışmak işçinin çalışırken verimini düşürür. Ayrıca çalışanları sosyal yaşamlarından çok daha fazla alıkoyacağı için hiçbir çalışandan yeterli verim alınamaz. Ayrıca işverene böyle bir hakkin tanınması maalesef ki çoğu işletmede var olan mobbing sorununu kat ve kat arttıracaktır.”
Garage of Chefs Genel Kurucu Başkanı Onur Kılıç ise yeni düzenlemenin çalışanı çok fazla etkilemeyeceğini, yalnızca patronların faydasına olacağını kaydetti. Çalışanların 6+1 sisteminde de gerekli şekilde izin kullanamadığını ifade eden Kılıç, şöyle konuştu: “Sistemde çalışanı çok fazla etkileyecek bir durum yok. Bu tamamen patronların faydasına olacak bir düzenleme. Karar çalışanları şu şekilde etkilemeyecek; çalışanlar 6+1 sisteminde siz pazartesi izin kullanıyorsunuz diyelim, önümüzdeki hafta da pazartesi izin kullanmak durumundaydınız ama bu perşembeye çarşambaya da kayabiliyordu. Bu zaten hiçbir zaman yasak olmadı. İster otel sisteminde ister restoran sisteminde olsun bu düzenleme yayınlanmadan önce de düzen bu şekildeydi zaten. Ben 7 yıldır bu sektördeyim, hiçbir zaman 6+1 şekilde izin kullanmadım.”
Düzenlemenin yasalaştırılmasının nedenine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıç, “Düzenlemenin yasalaştırılması şu şekilde oldu; son iki yıldır otellere yönelik denetim çalışmaları artırıldığı için restoran ve otellere büyük miktarlarda cezalar kesildi. Sen çalışanına pazartesiden pazartesiye izin vermiyorsun, bir pazartesi bir çarşamba izin veriyorsun diyelim yoğunluktan dolayı, bunu yasallaştırdılar. Dediğim gibi çalışana hiçbir faydası yok bunun” dedi. Ayrıca mevcut sistemin çalışanın veriminde de olumlu bir etkisi olmasını beklemediğini belirten Kılıç, açıklamasına şöyle devam etti: “Bu sistem hizmet kalitesini kesinlikle artmaz. Turizm sektörünün hizmet kalitesi zaten çökmüş durumda, ki bu sistemle düzelmesi de çok zor. Bizim sektörde gastronomi bölümü neredeyse her şehirde var. Yılda neredeyse 13 – 14 bin hatta belki de daha fazla mezun veriyor bu bölümler. Bu sektörün terk edilme oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bu sektör, yüzde 60 oranında terk ediliyorsa da sektörün ne durumda olduğu zaten açıktır. Bunlar sistemin faydasına olacak şeyler değil.”
Kılıç, son olarak yetkililerin iki senedir bu düzenleme için çalıştıklarını vurguladığı açıklamasını şöyle noktaladı: “Bizim için olumsuz yönü şu, yetkililer iki senedir bunun için çalıştıklarını söylüyor. Bu yasanın yasalaşması için iki senedir uğraşana kadar haftalık iznin iki güne çıkması için çabalasalardı keşke. Bu hem çalışanı motive eden bir adım olurdu hem de çalışana yaşanabilir bir ortam yaratırdı. Ama dediğim gibi şu anki yasanın çalışana bir zararı yok ama faydası da yok. Sadece şöyle bir sıkıntı var, mesela pazartesiden pazartesiye izin kullanamadı ya da o haftalık izni iptal edildi, o saat içerin yüzde elli zamlı mesai ücreti ödeniyordu. Ancak şu anki sistemde öyle bir durum da söz konusu değil.”
Konuyla ilgili konuşan Şef Mert Can ise sektörün kendi içinde örgütlenememesine değindi. Ayrıca sektörde yaşanan sıkıntılarla ilgili de çalışanların yalnız bırakıldığını kaydeden Can, açıklamasında şunlara değindi: “Burada evet hükümet tarafından yürürlüğe sokulan uygulama yanlış, ancak bunun biraz da sektörün kendi içinde organize olamamasından da kaynaklandığını düşünüyorum. Yurt dışında bakanlıklar var yemek sektörüyle ilgili. Örneğin New York’ta diyelim ki Yiyecek İçecek Bakanlığı var ve bunlar sürekli denetim yapıyorlar. Belli şartları var, eleman çalıştırmak için farklı işler için. Bu şartlardan birini yerine getiremeyen işletme kapatılıyor. O yüzden zaten Avrupa’da yemek kültürü bu kadar gelişiyor. Yani bizim bir dayanağımız yok, gidip de mağduriyetimizle ilgili şikayette bulunabileceğimiz bir yer de yok. Ben 36 yaşındayım, yıllardır bu sektördeyim. Dünya kadar yerden alacağım var mesela. Aslında bu sektörde çalışanların hakkını savunacak hiçbir şey yok devlet tarafında.”
Can, sektörün çalışma şartları altında 1 gün iznin dahi yetersiz olduğunu, 10 gün çalışıp bir gün izin kullanmanın ise adil bir sistem olmadığını vurguladı. Yapılan düzenlemenin çalışma şartlarına yönelik şikayetlerin önünü almaya yönelik olabileceğini belirten Can, konuşmasını şöyle noktaladı: “Şimdi şöyle düşünelim, mutfakta çalışıyorsun, sürekli sipariş veriyorsun ve belki yemek yemeye, lavaboya gitmeye bile fırsat bulamıyorsun. Bu şekilde çalışıyorsun ve senin tek dinlenebileceğin gün 1 gün. Bazen izin günlerini iple çekiyorsun. Bu yoğunlukta zaten bir çalışma temposu içinde söz konusu sistemin adil olduğunu nasıl düşünebiliriz? Sabah dokuzda gidip akşam 10’da çıktığınız bir iş hayal edin ve 10 gün çalışıyorsunuz. Çalıştığında da tam verim çalışıyorsun. Üstelik 1 gün izin yapıyorsun. Bu kesinlikle adil bir sistem değil. Bu sektördeki 1 gün izin sistemi de adil ya da doğru bir uygulama değil zaten. Bu düzenlemenin de esasen şikayetlerin önünü almak için yaptıklarını düşünüyorum. Çünkü muhakkak verilmeyen paralar, çalışma şartları, yapılmayan sigortalar şikayet edilmiştir. Muhakkak bunun üzerine böyle bir şey yapılmıştır. Kısaca güçlü birkaç kişi bunun önlemini almıştır.”
Sektör temsilcilerinin yanı sıra söz konusu düzenlemeyi değerlendiren DEV Turizm İşçiler Sendikası Eş Başkanı İpek Bağ Çelebi ise şu ifadelerle tepkisini dile getirdi: “Yeni çıkan yasayla yapılan bu düzenleme turizm emekçilerinin büyük zorluklar ve emekle kazanılmış haklarının gasp edilmesi anlamına geliyor. Bu yasayla turizm sektöründe çalışanların 6 gün değil 10 çalıştıktan sonra hata tatilini kullanabilecektir. Bu sürede yapılan çalışmalar normal mesai sayılacağı ve fazla mesai ücreti ödenmeyeceği söyleniyor. Turizm çalışanlarının çalışma stresi ve iş yükünün artmasına rağmen ekonomik olarak ek bir kazanç elde edememeleri sosyo – ekonomik ve ruhsal sorunların ortaya çıkacağı, hizmet kalitesi veriminin düşmesine neden olacağı öngörüsünü doğuruyor. Yapılan bu düzenleme sadece turizm işletmelerinde değil diğer hizmet sektörlerini de kapsayacak şekilde genişleyebilir. Çalışanların emeği değersizleştirilerek ucuz iş gücüne dönüştürülmesi amaçlanıyor. Yapılan bu düzenlemenin yaratacağı mağduriyet karşısında zayıf olan sendikal örgütlülüğün güçlendirilmesi gerekiyor.”