- Ekonomi
- 09.07.2025 15:13
İzmir’de sanayi, çevre ve rekabet dengesini yeniden kuracak bir sürece giriyor. Yeni emisyon yönetmeliğiyle Aliağa’dan Kemalpaşa’ya sanayi tesisleri çevreci üretime geçmek zorunda kalacak
İzmir’de sanayi bölgeleri, çevreyi merkeze alan yeni bir üretim dönemine hazırlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürürlüğe giren Endüstriyel Emisyonların Kontrolü Yönetmeliği, Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu yapısıyla Aliağa’dan Torbalı’ya, Kemalpaşa’dan Pancar’a kadar birçok organize sanayi bölgesini doğrudan etkileyecek. Yönetmelik, sanayi tesislerinde hava, su, toprak ve gürültü kirliliğinin azaltılmasını hedeflerken; enerji verimliliğini, döngüsel ekonomiyi ve çevreci üretim tekniklerini zorunlu hale getiriyor.
Yeni yürürlüğe giren Endüstriyel Emisyonların Yönetimi Yönetmeliği’ni değerlendiren Çevre Mühendisi Yakup Ateş, “Yönetmelikle birlikte Türk sanayisinin çevreye vermiş olduğu olumsuz etkilerini azaltmak için önemli bir adım niteliğinde olmakla beraber, sıfır kirlilik hedefleri doğrultusunda, hava, su, toprak, gürültü ve koku kirliliği gibi sanayi kaynaklı çevresel etkileri önlemeyi ve azaltmayı amaçlıyor. Ayrıca, doğal kaynakların verimli kullanımını teşvik ederek sanayide yeşil dönüşüm, döngüsel ekonomi ve karbonsuzlaşma süreçlerini destekliyor. Endüstriyel emisyonların azaltılması ve çevresel sürdürülebilirliğin artırılmasına yönelik büyük bir adımı temsil ediyor” diye konuştu.
Bu yönetmeliğin sanayi kuruluşları üzerinde kısa ve uzun vadede; yaratacağı çevresel ve ekonomik etkileri değerlendiren Ateş, “Yeşil geçiş, Avrupa için en önemli önceliklerden biridir ve 2050 yılına kadar iklim açısından nötr hale gelmek isteniyor. Bu hedef doğrultusunda bir ürünün ithalat ve ihracatını yapabilmek amacıyla, ürünün tüm süreçlerinde yeşil tercihler yapma zorunluluğu doğmuş ve çeşitli belgelerle bu tercihin belgelenmesi gerektiği ifade edildi. Ülkemizdeki bu yönetmelikle birlikte sanayi kurum ve kuruluşları Avrupa Birliği standartlarını yakından takip edecek ve ekonomik anlamda hem ülkemiz hem de kuruluşlar güç sağlayacak” dedi.
“Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesinin alınması süreçlerinde ilk olarak çevreci üretimin teşvik edilmesi yönünde çalışmalar gerçekleştirilirken, teknolojinin de takip edilmesiyle karbon emisyonlarını oldukça azaltan yeniliklerle tesisler güçlenebilecek” diyerek sözlerine devam eden Ateş, “Geleneksel üretim modellerinden teknolojinin nimetlerinden yararlanan, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan tesisler hayata geçirilerek hem doğamız hem sanayimiz hem ülkemiz bu yeşil dönüşüm ve kalkınma ile Dünya genelinde prestij sağlamış olacak. Yönetmelikle çevresel performans durumlarına göre belgelendirilme sürecini yaşayacak olan sanayicilerin uluslararası pazarda bu belgelerle rekabet gücünün artırılması mümkün olacak. Sanayide çevre dostu üretim süreçlerinin yaygınlaşması, yenilikçi ve temiz teknolojilerin kullanımına öncelik verilmesi 2053 net sıfır emisyon hedefine hizmet edebilecek” diye konuştu.
İzmir gibi hem sanayi hem tarım hem de turizm açısından kritik bir kentte bu yönetmelik nasıl bir fark yaratabilir? Bu konuyu yorumlayan Ateş, “İzmir mavi ve yeşil büyümesiyle her daim ön plana çıkan kentlerden oldu. Yeşil dönüşüme ayak uyduran sanayi kuruluşları hem ülkemizin hem kendilerinin ekonomik güçlerine katkı sağlarken hem de özellikle hava ve su kirliliğine karşı da önlemleri doğal olarak süreçle birlikte almış olacaklar. Ortaya çıkarılan yönetmelik ve ilgili diğer mevzuatlarla birlikte sanayide yeşil dönüşüm bir sürecin tüm kapsamları ve detaylarıyla birlikte yönetilmesinin mümkün olabileceği bir süreç” dedi.
İzmir’de özellikle Aliağa, Torbalı, Kemalpaşa gibi sanayi yoğun bölgelerde yeni yönetmeliğin uygulanması sizce ne tür dönüşümleri zorunlu kılacak? Ateş, “İzmir ilimizde son verilere göre 15 adet organize sanayi bölgesi bulunmakla birlikte özellikle Aliağa’da ise demir-çelik, Torbalı ve Kemalpaşa da ise her alandan sektörler yer alıyor. Yeni yönetmeliğin uygulanması süreçleri elbette bir yatırım gerektiriyor. Ancak en önemli noktalardan biri ise şahsımızı yani fikirlerimizi, kurum kültürümüzü de geliştirmek ve değiştiriyor. Destek, teşvik ve kredilerle bu süreçler daha da kolaylaşmış görünüyor. Yeni yatırımları gerçekleştirecek sanayi kuruluşları ise kurulum aşamasından başlayarak sürece sıfır noktasından başlayarak yeşil bir tesis, fabrika, işletme kurmuş olacaklar” dedi.