Sayfa Yükleniyor...
Çiftçilerin düşük fiyatlara karşı gerçekleştirdiği eylemler, tarım sektöründeki derin krizleri ve hükümetin tarım politikalarındaki yetersizliğini ortaya koyarken, sektör temsilcilerince mevcut politikalar devam ettiği sürece eylemlerin süreceği vurgulanıyor
KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER/ İzmir ve Bursa’da domates, Balıkesir’de kavun, Gaziantep’te Antep fıstığı, Rize’de çay ve Manisa’da kavun, karpuz çiftçisinin düşük fiyat protesto eylemleri Türkiye’nin dört bir yanına yayılıyor. Kimi çiftçi protestolarını traktörleriyle yolları kapatarak gösterirken, kimi çiftçi ise elinde kalan ürünleri vatandaşa bedava olarak dağıtıyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, ise yapılan bu eylemleri muhalefete yükleyerek CHP’li milletvekillerinin çiftçiyi galeyana getirdiğini söyledi. Fakat geçtiğimiz ay Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in tarafından açıklanan verilere bakıldığında tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) temmuzda yıllık yüzde 41,07 artarken, aylık bazda yüzde 1,74 azalış kaydetti. Türkiye’de tarımsal üretimin her geçen gün geriye gittiğini ve uygulanan tarım politikalarının yetersiz kaldığını ve çiftçinin canına tak ettiğini belirten sektör temsilcileri uygulanan politikalar değişmedikçe yeni hasat dönemlerinde eylemlerin devam edebileceğini ifade etti.
Çiftçinin uygulanan politikalar sebebiyle eyleme kalktığını fakat Tarım Bakanlığı’nın bundan bihaber olduğunu belirten Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Tarım Bakanlığı, Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı da dahil sahada olmadıkları için sahada çiftçinin yaşadığı sorunları bilmiyorlar. 12 Ağustos’ta toplanan gıda komitesinin aldığı kararı hepimiz gördük. Toplantıdan sonra yaptıkları açıklamada, uygulamaların devam edeceğini ve kapasite artışına gideceğini söylediler fakat çiftçinin sorunu kapasite değil. Bakanlık çiftçini ne için eylem yaptığını bile bilmiyor. Çiftçi domates için, kavun karpuz için ürünü satılmıyor, emeğini karşılamıyor diye eylem yapıyor ve bu ürünlerin hiçbiri depolanacak ürünler değil. Avrupa’da çiftçiler eylem yapınca ‘hakkını arıyor’ oluyor. Türkiye’de çiftçiler eylem yapınca işi siyasileştirdi oluyor. Çiftçinin artık canına tak etti. Ürününü satamıyor, sattığı zaman fiyatının çok altında satıyor. Bu yüzden de tepkisini malını dağıtarak, traktörüyle yolları kapatarak gösteriyor. Bu konuda da haklıdırlar. Bu işin siyasi bir tarafı yok” diye konuştu.
Manisa ve İzmir’de başlayan çiftçi eylemlerinin yeni hasat döneminde de devam etmesini beklediklerini söyleyen Yıldırım, “Türkiye’de çiftçi bu anlamda çok örgütlü değil. Geçmiş eylemler ziraat odaları önderliğinde yapılıyordu ama şimdiki eylemlerde bunları göremiyoruz. Yerel ziraat odaları bazılarına katılsa da genel merkez açıklama dahi yapmıyor. Şu anda sahada yaşanan olaylardan bakanlık gibi biraz da çekinerek açıklama yapamıyor. Çiftçi bu sene geçtiğimiz yıllara oranla tüm ürünlerden zarar ediyor ve artık dayanacak gücü kalmadığı için sesini duyurmaya çalışıyor. Yeni hasat edilecek ürünlerde de aynı sorunların yaşanacağını düşünüyorum. Çiftçiler de sesini duyurmak için başladıkları bu eyleme yeni hasatta da Avrupa’da yapılan eylemler gibi geniş çaplı olmasa da devam etmesini bekliyoruz” dedi.
Yapılan eylemlerin zamanında teşvik edilen sözleşmeli üretimin sonuçları olduğunu belirten Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Tarım Bakanlığı politik bir tutum alıyor ve küçük üreticileri bitirmeye yönelik politikalar üretiyorlar. Eylemde olan üreticilerin büyük bir çoğunluğu yıllardır sözleşmeli üretim yapıyor. Aslında sözleşmeli üretimin tek amacı büyük şirketlere bağımlı bir tarım sistemi kurmak içindi. Geçen yıl iç pazarda tüketilecek ürün olmayınca ihracat yasağı getirildi, fiyatlar yükseltildi, üretim arttırıldı. Üretim arttı ama bu üretime uygun bir uluslararası bir dış pazar bulunamadı. Bulunan pazarlarda verilen ürünlerde kimyasal kalıntı gerekçesiyle geri çevrildi. Hal böyle olunca da şirketler üreticiden aldıkları ürünlere düşük fiyat vermeye başladı. Tarım Bakanlığı da sorulan sorulara doğru düzgün cevap bile vermiyor. Bu eylemler muhalefetin kullanmasıyla başlayan eylemler değil. Tepkiler yerel yönetim seçimlerinde başladı. Kırsaldaki köylüler teki göstermek için seçimlerde başka partilere oy verdi. Sonuç olarak bu eylemler AK Parti’nin tarım politikalarının çöktüğünün göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının devamında tepkilerin sadece fiyat konundan değil üretim sisteminin kendisine dönük bir tepkiye dönüşmesi gerektiğini belirten Çobanoğlu, “Aşırı kimyasal girdili, biyoçeşitliliği yok eden ve enerjiye bağımlı bir üretim yöntemi teşvik ediliyor. İç pazarda üreticinin ürününü pazara getirmesini sağlayacak olanaklar teşvik edilmiyor. Daha az kimyasalı, daha az girdili bir üretim sistemine dönmek gerekiyor. Bunun içinde kamu gerekli tedbirleri, teşvikleri, eğitimleri sağlamak zorunda. Bu yapılmadığı sürece üreticiler bugün tepki gösterir yarın tarlasını satar gider” dedi.
Yapılan eylemlerde çiftçilerin, halkın ve yöneticilerin örgütlenerek seslerini daha fazla duyurması gerektiğini belirten İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gençer, “Üretmen köylülerimiz her gün artan, zamlanan mazot, gübre, elektrik, tohum, sulama ve benzeri giderleriyle başa çıkamadıkları gibi elindeki ürünü satınca, masrafını dahi çıkaramamakta, bankaya, tüccara, tefeciye yeni deyimiyle, olmaz olası sözüm ona serbest piyasa kanunu ile tüm çalışmasını, çoluk çocuğunun nafakasını, emeğini bir avuç vurguncuya kaptırmakla kalmayıp adeta, kendi tarlasında, bağında, bahçesinde kışın soğukta, yazın güneşin altında, sermayesi olan emeği ile köle misali, hiç kazançsız zararına çalışmaktadır. Bizler sesimizi, tepkimizi duyuracak kadar örgütlü müyüz? Burdur’da Malatya’da, Bursa’da, Balıkesir’de ve daha pek çok yerde! Korna çala çala, pek övünülen duble yollarda mevcut iktidarın tarım, hayvancılık politikasını protesto etmekteler. Bu kendiliğinden oluşan hareket, 70’li, 80’li yıllardaki Tütün, Fındık, Afyon, Çay mitinglerine hiç benzemiyor. O dönemlerde gerek köylümüz gerek şehirli, kasabalı Üretim ve Tüketim Kooperatifleri biçimiyle ekonomik örgütlenme anlamında örgütlüydü. Sadece kooperatifi ile mitinglerde yürütülmez ve siyasi parti üyeliği de kuru laf, gösteriş olamazdı. Şimdi kendi odaları köylüyü oyalamakla, yerel yöneticiler ise verilen görevi yerine getirmekle, tepkinin yurt çapında mayalanmasını geciktirmekle meşguller. İşsizlik ve Pahalılıktan kurtulmanın tek yolu, para babalarının sömürü ve soygun düzenine karşı örgütlü mücadele etmekten geçiyor” diye belirtti.
HABER MERKEZİ