- Ekonomi
- 30.04.2025 00:07
İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Özhan Şen, Tarım Bakanlığı’ndaki karar alma süreçlerinde üreticilerin yer almadığını vurgulayarak, “Üreticinin ekmeğiyle ilgili kararlar, odasında oturan birkaç kişi tarafından alınıyor” diyerek, bu duruma tepki gösterdi.
KEMAL ÖZKURT/ İzmir Ticaret Borsası (İTB) Nisan Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Möer Gökhan Tuncer idaresinde, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz ve meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleşti.
Toplantıda konuşan Korkmaz, 2025’in tarım sektörü açısından son yılların en zorlu dönemi olmaya aday olduğunu vurgulayarak, “Her geçen yıl etkisini daha fazla hissettiren iklim değişikliği, tarımsal üretimi derinden etkiliyor” dedi. Korkmaz, özellikle Şubat, Mart ve Nisan aylarında yaşanan zirai don olaylarının birçok ürün grubunda ciddi verim kayıplarına yol açtığını belirterek, iklim değişikliğiyle mücadele ve tarımsal sigorta bilincinin artırılması gibi önleyici adımların büyük önem taşıdığını ifade etti.
İTB Yönetim Kurulu Üyesi Özhan Şen ise Tarım Bakanlığı’nın üreticiye yönelik çözümler üretmekte yetersiz kaldığını belirterek “Tarım Bakanlığı’ndaki kararlar daire başkanları ve yardımcıları arasında alınıyor. Üreticinin ekmeğiyle ilgili bir konuda bir daire başkanı veya birkaç kişi odasında oturup karar veriyor. Kooperatifler, ziraat odaları elbette olmalı ama bizler de bilfiil karar alma süreçlerinde yer almalıyız. Pamukla ilgili alınacak bir kararda neden İzmir Ticaret Borsası’na sorulmuyor?” diye konuştu.
Siyasi belirsizliklerden üretici ve ihracatçıların olumsuz etkilendiğini ifade eden İTB Yönetim Kurulu Üyesi Özhan Şen, "Ülkedeki siyasi belirsizlik ve çekişmeler hepimizi üzüyor ve yıpratıyor. Bir şey de yapamıyoruz. Ülke para biriktiriyor, "Enflasyonu düşüreceğiz, faizleri indireceğiz" deniliyor. Ama bir cumhurbaşkanlığı seçiminde bir aday ortaya çıkıyor, bir belediyeye baskı uygulanıyor… Bunlar aslında bizi hiç ilgilendirmemeli. Ancak ülkenin siyasi durumu ekonomik durumu doğrudan etkiliyor. Üreten, kazanan bizleriz; işçiler, çalışanlar… Bu kadar emeğin karşılığı birkaç siyasi hamleyle heba edilemez. Bu kriz bir ekonomik kriz değil, doğrudan siyasi bir savaşın ekonomik yansıması" ifadelerini kullandı.
Tarım Bakanlığı'nın tarımda yaşanan bazı sorunlara yeterli çözümü bulmadığını belirterek eleştirilerde bulunan Şen, "Tarım Bakanlığı'yla ilgili de çok konuşuyoruz. Biz borsa olarak tarım bakanlığına üretici, tüccar ve sanayicinin ihtiyaçlarını iletiyoruz. Ancak sonunda çok da doğru çözümler gelmiyor. Çünkü Tarım Bakanlığı’ndaki kararlar daire başkanları ve yardımcıları arasında alınıyor. Hiç gittiniz mi bilmiyorum ama ben defalarca gittim. Oldukça konudan uzak kişilerle karşılaşabiliyorsunuz. “Biz böyle karar verdik” deniliyor. Ancak ülkenin gerçeği bu şekilde değil. Üreticinin ekmeğiyle ilgili bir konuda bir daire başkanı veya birkaç kişi odasında oturup karar veriyor. Yıllardır söylüyorum; Tarım Bakanlığı içinde neden üreticiler yok? Neden siz, biz yokuz? Tarım Bakanlığı’nda üreticinin de bir sözcüsü olmalı. Kooperatifler, ziraat odaları elbette olmalı ama bizler de bilfiil karar alma süreçlerinde yer almalıyız. Pamukla ilgili alınacak bir kararda neden İzmir Ticaret Borsası’na sorulmuyor? Pamuğun en çok işlem gördüğü yer İzmir, Ege Bölgesi iken, kararlar neden Ankara’dan veriliyor?" diye belirtti.
2025 yılında Türkiye'nin tarımı açısından son yılların en zorlu dönemlerinden biri olmaya aday olduğunu ifade eden Korkmaz, "Her geçen yıl etkisini daha fazla hissettiren iklim değişikliği, olağandışı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini artırarak tarımsal üretimi derinden etkiliyor. Özellikle Şubat, Mart ve Nisan aylarında art arda yaşanan zirai don olayları, birçok ürün grubunda ciddi verim kayıplarına yol açmıştır. 21-22 Mart tarihlerinde Ege Bölgesi'nde meydana gelen don olayının hemen ardından, 10-13 Nisan tarihleri arasında yaşanan ikinci ve daha şiddetli don felaketi, başta kiraz ve üzüm olmak üzere pek çok tarım ürününde zarara neden olmuştur. Yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde destek mekanizmalarının hızla devreye alınması gerektiğini önemle vurguluyoruz. Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum sürecinde; Erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılması, tarımsal sigorta bilincinin artırılması be don riski yüksek bölgelerde üretim planlamalarının yeniden değerlendirilmesi gibi önleyici adımların büyük önem taşıdığını da ifade etmek isterim" diye konuştu.
Pamuk üreticisinin son 3 sezondur ekonomik zarardan başka bir şey kazanmadığını ifade eden Uçak, "Ortalama çiğitli pamuk fiyatları; 2022 yılında 15,7 TL, 2023 yılında 19,1 TL, içinde bulunduğumuz sezonda ise yaklaşık 23,3 TL civarında satış gerçekleşti. Ancak aynı dönemde tarımsal girdi fiyat endeksi yüzde 135 oranında artarken, prim miktarının 1,6 TL seviyesinde sabit kalması, fiyatlardaki bu artışın reel bir kazanç yaratmasına imkân vermedi. Bu nedenle üretimin sürdürülebilirliği açısından prim miktarının, maliyet artışlarını karşılayacak şekilde yükseltilmesi büyük önem arz etmektedir. Oluşan tüm bu olumsuz koşullar üreticiler üzerindeki mali baskıyı artırmakta ve pamuk üretiminin azalmasının da önünü açmaktadır. Gelecek sezonda üretim miktarındaki olası düşüş, hem iç piyasada hem de ihracat açısından ciddi riskler barındırıyor. Bu da sektörün geleceği adına önlem alınmasını zorunlu kılıyor" dedi.
Dış ticaret fazlası veren tekstil ve hazır giyim sektörünün zor bir dönemden geçtiğini vurgulayan Uçak, "2024 yılı Türkiye tekstil ihracatımız, bir önceki yıla göre değişmeyerek yaklaşık 13 milyar dolar oldu. Hazır giyim ihracatımız ise yaklaşık 17 milyar dolarla, 2023'e göre yüzde 6 oranında düştü. Her iki sektörün ihracatı son 2 yıldır genel olarak düşüş eğiliminde. Toplam tekstil ve hazır giyim ihracatının genel ihracattaki payı da geriliyor; bu oran 2021'de yüzde 15 iken, 2024'te yüzde 12’ye gerilemiştir. Enerji, işçilik ve finansman maliyetlerindeki artışlar sektördeki rekabet gücünü olumsuz etkiledi. Bu dönemde çok sayıda firma üretimini başta Mısır olmak üzere yurtdışına taşıdı. Düşüşle birlikte sektörde istihdam da 250-300 bin kişi azaldı. Bu nedenle sektörün rekabet gücünü tekrar kazanmasına yönelik önlemler vakit kaybetmeden alınmalıdır. Rekabet gücünün önemli bir kaynağı da pamuk üreticisi olmamızdır. Ancak kaliteli hammadde için pamuğun üretim ve işleme aşamalarında kaliteyi artırmak zorundayız. Bu amaçla tohumdan hasada kadar üretim süreçleri iyileştirilmeli, çırçır işletmelerinin çalışma koşulları yeniden düzenlenmelidir. Sürdürülebilir pamuk üretimi rekabet ve ekosistem açısından önemlidir. Borsa olarak sektördeki gelişmeleri takip ediyor, sorunlarımızı çözüm önerileriyle birlikte ilgili mercilere taşıyoruz. Üreticimizin yeterli kazanç elde etmesini zorunluluk olarak görmekteyiz. Süregelen fiyat koşullarının üreticiye etkisini azaltmak için çalışmayı sürdüreceğiz. Aksi takdirde ekim alanları daralacak ve toplam 30 milyar dolarlık ihracat gelirine sahip sektör dışa bağımlı hale gelecektir" dedi.