- Ekonomi
- 13.05.2025 11:31
Yetersiz yüzey sulaması ve değişen iklim koşulları nedeniyle tarımsal üretim giderek zorlaşırken; ürün seçimi ve sulamada da yanlışlar yapıldığını belirten Hakan Çakıcı, teknoloji ile 10 kata kadar verimli sulama yapılabildiğini belirtti
İklim değişikliği nedeniyle değişen yağış rejimi ve hava koşullarından etkilenen sektörlerin başında tarım sektörü gelirken; tarımsal üretim için ihtiyaç duyulan suyun bir bölümünü karşılayan barajlardaki su seviyesi ise üretimi daha da zor bir durumun içine sokuyor. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre İzmir’in barajlarında bugün itibariyle 166 milyon 371 bin metreküp su bulunurken; geçen seneye göre yüzde 40 oranında daha az olan bu suyun ise yüzde 75 kadarının tarımsal sulamada kullanılacağı öngörülüyor. Barajlardaki suyun insan kullanımından çok tarımsal sulamada kullanıldığını belirten Ziraat Mühendisleri İzmir Şubesi Başkanı Profesör Doktor Hakan Çakıcı, barajlardaki düşük doluluk oranı nedeniyle Devlet Su İşleri tarafından bu sezon tarıma 35-40 günlük bir sulama sağlanacağını söyledi. Yüzey sulamasındaki yetersizlik nedeniyle insanların yeraltı sularına yönelmesinin olumsuzluklarından bahseden Çakıcı, sanayi sondajları nedeniyle yeraltı suyunun da giderek derine indiğini dile getirdi.
Barajlardaki doluluk oranının en çok tarımı etkilediğini söyleyen Çakıcı, barajlardaki suyun en çok tarım için kullanıldığını söyledi. Türkiye’deki yüzey sulamasının yetersizliği nedeniyle insanların yeraltı sularını çektiğini dile getiren Çakıcı, “Su oranlarındaki azalma bugün yaşadığımız bir şey değil. Yıllar içerisinde bunun azaldığını biliyoruz. Baraj doluluk oranlarına bakınca vatandaşın daha çok ilgilendiği, işte içme suyuyla ilgili. Ama tabii esas suyu kullanan tarım. Yüzde 70-75 oranında tarımsal sulama da kullanıyoruz biz bu suları. Burada bizim için önemli olan Havzaların su potansiyelleri ve oradaki tarım ürün desenleri. Devlet Su İşleri’nin uyarıları da buna göre yapılan uyarılar. Diyor ki ‘ben 40 gün su verebileceğim size. Buna ne ürünü yetiştirebiliyorsanız.’ Baktığımızda da bu 35-40 günlük sulamada yapılacak ürün miktarı da az. Temel sulama ihtiyacımızı biz yüzey sulamasından karşılamak zorundayız. Bakıyoruz, yüzey sularında, barajlardaki su miktarları az. Bu olunca ne olacak? Vatandaş bireysel kuyularından su çekmeye yönelecek demektir. Zaten bu sürüp giden bir şeydi. Çünkü yüzey sulaması zayıf Türkiye’de. Yeni baraj yatırımları düşük, yeraltı suyunu kullanma oranı çok yüksek Türkiye’de. Vatandaş yer altı suyuna yüklenecek sanki orada su varmış gibi ancak yeraltını besleyecek yağışlar olmadığı için o da yetmeyecek. Hemen hemen tamamı İzmir’in içinde olan ve bizim gözlemlediğimiz Küçük Menderes Havzası İzmir’in gıda ihtiyacını karşılayan bir havza. Ancak bu havzanın su biriktirme potansiyeli belli ve yıllardır hep ekside ilerliyor. Dolandan daha fazla su çektiğimiz için su aşağılara iniyor. Eskiden 100 metreden su çekiliyorsa bu şimdi 200-300 metreleri buluyor yani önceki yıllarda birikmiş suyu kullanmaya başlıyoruz ve bir süre sonra onu da çekemez olacağız” şeklinde konuştu.
Sanayi üretimi için yüksek miktarda yeraltı suyu çekildiğini ifade eden Çakıcı, tarım alanlarındaki fabrikaların açtığı sondajlar nedeniyle suyun derine kaçtığını söyledi. İklim değişikliği nedeniyle de su paylaşımının öneminin daha da arttığını söyleyen Çakıcı, “Birde sanayini çektiği su faktörü var bu özellikle Kemalpaşa ve Turgutlu bölgesindeki gibi sanayinin yoğun olduğu yerlerin sorunu. Oradaki fabrikaların su çekimi inanılmaz boyutlarda oluyor. Böyle olunca da daha derinden su çekiyorlar. Çiftçinin şahsi kuyusunu da etkiliyor bu durum bu sefer onlar da daha derine iniyorlar. Su kullanımını paylaştırmamız lazım. Çünkü potansiyel belli. Ne kadar bireysel kullanıma gidecek ne kadarını sanayi alacak ne kadarını tarım alacak. Mesela havzaya bir kağıt fabrikası kurmamız demek. İnanılmaz su tüketmemiz demek. Bu şekilde mısır gibi bazı ürünleri yapmakta zorlanabiliriz. Pamuk yapmakta zorlanabiliriz. Ki geçen sene Bergama tarafında, Menemen tarafında pamuk yapılamaz oldu. Su olmadan sebze üretimi olmuyor. Yani yazlık ürünlerde biz sıkıntı yaşayacağız. Kışın da yağış rejimi bozuk olduğu için kışlık sebzelerde sıkıntı yaşadık. Kışlık sebzeyi sulamak zorunda kaldı üretici. Normalde bu bölgenin yağış miktarı yettiği tarlasını sulamak zorunda kalanlar oldu. Bölgeye 700-800 milimetre yağış yağması tek başına yeterli değil bu yağışı ne sıklıkla aldığınız ne yoğunlukta aldığınız da önemli 200 milimetre yağışı 2 günde alıp 100 gün kurak geçiriyorsanız yıl içinde tarımsal üretiminiz sıkıntıya girer. Aşırı yağışın olup etrafı seller götürdüğü ve kurak geçen günlerin sayısı arttı mesela iklim değişikliği diye tam da buna diyoruz” dedi.
Su tüketiminin sadece tarım için değil hayvancılık için de çok önemli olduğunu ifade eden Çakıcı, bir hayvan için harcanan su tüketimindeki fazlalığa dikkat çekti. İzmir’de hayvancılığın yoğunlaştığı bölgelerdeki suyun üretimi destekleyecek seviyede olmadığını ifade eden Çakıcı, “Bayındır, Tire, Ödemiş mesela hayvancılığın merkezi oldu, ‘Küçük Hollanda’ diye övünüyoruz. Ama o bölge bu hayvanlar için harcanacak su ihtiyacını karşılayacak bir yer mi? Burada bu teşvik ediliyor ama sırf büyükbaş bir hayvanın su tüketimi günlük 300 litre seviyesinde. İçmesi, yıkaması, temizliği inanılmaz bir rakam çıkıyor ortaya. E şimdi onu beslemek için de yem bitkisi yetiştiriyorsun. Mısır yapıyorsun, silaj mısır yapıyorsun, yoncası vesaire derken o su tüketimi de o hayvanın su tüketimine ekleniyor” ifadelerini kullandı.
Ürün seçimlerinde belirli düzenlemeler yapılması gerektiğini söyleyen Çakıcı, su ihtiyacı yüksek ürünlerden kaçınılması gerektiğini vurguladı. Vahşi sulama yerine teknolojik sulama yatırımlarının da artması gerektiğini ifade eden Çakıcı, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Gözlem alanımız, Küçük Menderes gittikçe zor duruma giriyor. Sebzeci ekim yapmayı bırakıyor bir de bu konuları düzenleyen yok. Geçen yıl yerlere döküldüğü için şimdi domates eken az oldu. Yine bu sene meyve az olacak diye karpuz eken çok oldu vatandaş meyve bulamayınca karpuz yiyecek diye bir görüş hakim. Karpuz da çok su ister üstelik. Herkesin karpuz diktiği bir ortamda fiyatlar karpuzun nakliyesini bile kurtarmayabilir ve üretici karpuzu tarlasında bırakabilir. Bu konuyu takip etmek lazım. Değişen iklim koşullarına göre ürün gamı belirlenmeli suyun az olduğu yerlerde su ihtiyacı çok olan ürünlerden ziyade su ihtiyacı daha az olan ürünler ekilmeli. Vahşi sulamadan kaçınılmalı. Teknolojik olarak yapacağınız 1 birim sulama 10 birim vahşi sulamaya denk gelir bu büyük bir tasarruf. Yine suyun bol olduğu dönemlerde fazlalık su depolanabilir. Tarımda artık bu konulara ağırlık verilmesi gerekiyor.”