17 yıldır ‘of’ demedi

Doktorların ‘yaşamaz’ dediği down sendromlu ve yatalak oğlunun her ihtiyacıyla tek başına ilgilenen anne Kadriye Ünel, babası tarafından terk edilen evladını 17 yıldır bir bebeğe gösterilecek hassasiyetle büyütüyor

  • Oluşturulma Tarihi : 27.09.2019 07:38
  • Güncelleme Tarihi : 27.09.2019 07:38
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
17 yıldır ‘of’ demedi haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Bundan 17 yıl önce kalbi delik ve down sendromlu olarak dünyaya gelen Burak için, doktorların söylediği yaşama ihtimalinin zayıf olduğuydu. Uzun süre kuvözde kalan ve iki kez ameliyat olduktan sonra taburcu edilen bebeğini evine götüren anne Kadriye Ünel, o andan itibaren tüm gücünü onu yaşama bağlamak için harcadı. Durumu kabullenmeyen baba ise oğluna sahip çıkmadı, evi terk etti. Burak, şimdi 17 yaşında bir genç. Ne yürüyebiliyor ne de konuşabiliyor. Yalnızca başını çevirip gözlerini oynatsa da annesi onu çok iyi anlıyor. Yatağa bağımlı yaşayan oğlunun her ihtiyacıyla tek başına ilgilenen anne, evladını bir bebeğe gösterilecek hassasiyetle büyütüyor. 17 yıldır tek bir gün bile şikayet etmeyen, ‘of’ demeyen anne, “Düştüğü zaman kalkamıyor, kaldırdığım zaman tekrar geri yığılıyor. Acıktığını, susadığını veya başka ihtiyaçlarını söyleyemiyor. Bir dakika bile olsa başından ayrılmıyorum. Yeni doğmuş bebek bakımı nasılsa oğluma öyle bakıyorum. Bazen sesler çıkardığında ‘anne’ diyecek gibi oluyor. ‘An’ diyor ama devamı gelmiyor. Olsun. 17 yıldır bakıyorum, ömrüm yettikçe de bakacağım. Beni asıl düşündüren şey ben öldükten sonra ne olacağı…” diyor.



DOKTORLAR YAŞAMAZ DEDİ
Oğlunun doğduğu günden itibaren sürekli sağlık sorunları ile mücadele ettiğini anlatan 38 yaşındaki Kadriye Ünel, “19 yaşında evlendim ve eşimle birlikte Manisa’da yaşıyorduk. 6 aylık hamileyken kontrole gittiğimde doktor bazı sorunlar olduğunu söylemişti. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk ettiler. Bebeğin bağırsaklarında düğümlenme olduğunu ve doğar doğmaz ameliyata alınacağını belirttiler. Ayrıca kalbinde de delik varmış ama biz bunu doğduğunda öğrendik. Doktorlar, doğduktan kısa bir süre sonra ya da anne karnında ölebilir diyorlardı. Kontrol amaçlı doğuma kadar hastanede yattım. Doğumda beyninin oksijensiz kaldığını öğrendim. Doğumun ardından hemen kuvöze aldılar. Bağırsaklarındaki düğümlenmeden dolayı ameliyat oldu. Down sendromlu olduğunu bana söylememişlerdi. Kuvözden çıkarıp yanıma getirdiklerinde yüzüne bakınca anladım. Ne tepki vereceğimi bilemedim. Büyüdükçe belki yürür, konuşur diye düşündüm. Kalbindeki delik yüzünden 13 aylıkken bir ameliyat daha oldu. O ameliyattan sonra Burak iyice gerilemeye başladı. Önce oturup kalkabiliyordu, hareketli bir çocuktu” dedi.



BABASI TERKEDİP GİTTİ
17 yılda, 17 bebek büyütmüş gibi oğluna baktığını ifade eden Ünel, “Babası sahip çıkmadı, bakmak istemedi. 2007 yılında boşandık ve ben Burak ile birlikte İzmir’e yerleştim. Oğlumu bırakmam mümkün değildi. Asla düşünmedim bile… Çocuğumda epilepsi hastalığı ve kaslarında zayıflama var. Düştüğü zaman kalkamıyor, kaldırdığımız zaman tekrar geri yığılıyor. Acıktığını, susadığını veya başka ihtiyaçlarını söyleyemiyor. Bir dakika bile olsa başından ayrılmıyorum. Yeni doğmuş bebek bakımı nasılsa oğluma öyle bakıyorum. Şu an akciğerinde sorun var. Tamamen sönmüştü iki ay hastanede yattı. Evde oksijen makinesi var. Ara ara veriyorum, bazen sürekli taktığım da oluyor. Burak hiç konuşmadı, anne diyemedi. Bazen sesler çıkardığında ‘anne’ diyecek gibi oluyor. ‘An’ diyor ama devamı gelmiyor. Olsun. Sesi çıkmasa da gözleriyle konuşuyor. Biz onunla çok iyi anlaşıyoruz. 17 yıldır büyümeyen bir bebek o benim için. Önceden taşıyordum her yere götürüyordum ama artık büyüdü. Taşıyamıyorum. Bebekliğinden beri ben ona her şeyi püre şeklinde yediriyordum. Şimdi burnundan besliyorum” ifadelerini kullandı.
HER GÜN KAYBETME KORKU
Oğlunun tüm ihtiyaçlarını tek başına karşıladığını ve bu yüzden çalışamadığını dile getiren Ünel, şunları söyledi: “Oğlumla birlikte sürekli evdeyiz. Açıkçası hapis hayatı yaşıyoruz. Onu kaybetme korkum çok fazla. Bir şey olursa ne yaparım ben diyorum. Bana bir şey olsa ona kim bakacak. Kimse bakmaz… Benden başka kimsesi yok. Büyüdükçe daha da zorlaşıyor. Çünkü gücümün yetmediği durumlar oluyor fiziksel olarak. Karnını doyuruyorum, altını temizliyorum. Zaten çok sakin ve sevgi dolu bir çocuk. İnsanlara sarılmayı çok sever. Tek gelirimiz devletten aldığımız bakım parası. 2016 yılına kadar engelli maaşı da alıyorduk ama babası sigortalı işte çalışıyor gözüktüğü için maaş kesildi. Halbuki babası ile bir bağı yok, nafaka bile ödemiyor. Önceden raporlu ilaçlarına hiç ücret ödemiyordum. Ama şimdi ödeniyor. Bezin yarısını devlet karşılıyor ama kalanı kendi ödüyorsun. Evimiz kira. Geçim konusunda zorlanıyoruz. Burak’ın bakımında 17 yılda çok zorluk çektim. Evde bakım parası alsam da her ay yettiremiyorum. Oğlumun masrafları aşıyor. Her gün evladımı kaybetme korkusuyla yaşıyorum. Sabır isteyen bir iş. Ama o benim oğlum. 17 yıldır bakıyorum, ömrüm yettikçe de bakacağım. Şimdi sağlıklıyım. Gücüm, kuvvetim yerinde. Beni asıl düşündüren şey ben öldükten sonra ne olacağı…”