Asker onuruna bürokrasi darbesi

Askerlere gazilik ve şehitlik unvanlarının verilmesinde gösterilen farklılıklara tepki gösteren Başkan Yusuf Sincar, “Askerin onuruyla şerefiyle oynanıyor” ifadelerini kullandı

  • Oluşturulma Tarihi : 27.06.2025 09:12
  • Güncelleme Tarihi : 27.06.2025 09:12
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Asker onuruna bürokrasi darbesi haberinin görseli

HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER - Askerlik görevini yürüttüğü sırada hayatını kaybeden askerlere şehit unvanın bazı durumlarda verilmemesi, toplumun belli kesimlerinde tartışma konusu olmaya devam ediyor. Milli Savunma Bakanlığı’nın ilgili yönetmeliği, İç Güvenlik Yasaları ve ilgili kanun maddelerine göre bir asker, harp sırasında, iç güvenlik çatışmalarında, eğitim, atış, tatbikat, manevra gibi askeri görevler sırasında hayatını kaybetmesi durumunda şehitlik unvanını alıyor. Aynı zamanda bir asker, görevi sırasında kalp krizi geçirdiğinde de şehit sayılabiliyor ancak bu durum belirli şartlarla sınırlandırılıyor. MSB Şehitlik Yönergesi ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 47’nci maddesine göre, içtima, eğitim, nöbet, tatbikat, silah temizliği gibi bir askeri faaliyet esnasında yaşanmışsa; tıbbi raporlarla ölümün askerlik görevi ile ilgisi arasında nedensellik bağı kurulabiliyorsa ve SGK tarafından “vazife malulü” sayılan bir ölüm olarak değerlendirilirse hayatını kaybeden askere şehitlik unvanı verilebiliyor. Tüm Terörle Mücadele Mağdurları Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Yusuf Sincar, konuyla ilgili olarak İLKSES Gazetesi’ne açıklamalarda bulundu. Asker ocağında hayatını kaybeden bir insanın şehit olduğunu vurgulayan Sincar, bununla ilgili bir ölçüt olmaması gerektiğini ifade etti. Sincar, “Asker ocağında ölen bir insan şehittir. Bir yer ölçümü olmaması lazım. Nöbette öldü, koğuşta öldü, sporda öldü ne fark eder? O bir emanettir” değerlendirmesinde bulundu. 

ÇİFTE STANDART GÖRÜYORUZ

Söz konusu uygulamada çifte standart gördüklerini ifade eden Sincar, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir anne baba evladını yetiştiriyor, belli bir yaşa gelince askere gönderiyor. Orada bir nevi emanettir. Tamam, Allah’ın emridir ölmüştür. Ama şunu da düşünmek lazım ki sivil yaşamda bile iş kazası diye bir gerçek vardır. İş yerinde, çalışma esnasında hayatını kaybeden biri olduğunda bir iş kazası olarak sayılıyor da askerlikte ölen birinde neden bu kaza sayılmıyor? Asker tezkeresini alıncaya kadar asker sayılır. Türk Silahlı Kuvvetleri o kişiden sorumlu olur. Bizi bu konu çok üzüyor. Çifte standart görüyoruz. Birisini şehit görüyorlar, diğeri şehit sayılmıyor. Birisi şehitliğe gömülüyor, maaş bağlanmıyor mesela. Nöbet esnasında kalp krizi geçiren bir asker hayatını kaybediyor, şehit olarak kabul ediliyor ama maaş bağlanmıyor. Bir diğeri çarşı izninde karşıdan karşıya geçerken araba çarpması sonucu hayatını kaybediyor, şehit olarak kayda geçiliyor ve maaş bağlanıyor. Nöbetteki asker vatanı korurken, vatan için nöbet tutarken can veriyor. Burada anormal bir durum var.” 

ŞEHİT KELİMESİ BİRİLERİNE ZARAR MI VERİYOR?

Sincar, benzer durumu gazilerin de yaşadığını işaret etti. Ayrıca kimi parklara şehitlerin isimlerinin verilmesine karşın ismin önüne “şehit” ibaresinin eklenmemesine de tepki gösteren Sincar, şunları kaydetti: “Gaziler de aynı şekilde. Vücudunda şarapnel parçaları olmasına karşın gazi sayılmayan insanlar var. Askerin onuruyla şerefiyle oynanıyor burada. Ya da bir başka örnek de şehit isimlerinin verildiği parklar. Tamam çok güzel, parka şehitlerimizin ismi veriliyor ancak neden şehit ibaresi eklenmiyor? Bu şehit kelimesi birilerine zarar mı veriyor? Elimizde bunun örnekleri de var. Bize intikal eden olaylar da çok fazla. Örneğin bir Coşkun Kale Sokağı var, Bozyaka’dan Karabağlar Belediyesi’nin olduğu yere kadar uzanan bir sokak. Coşkun Kale bir şehit olmasına rağmen sokağın adına şehit ibaresi eklenmiyor. Belediyelerle bu konuda iletişime geçtiğimiz zaman da Büyükşehir Belediyesi’yle iletişime geçtiklerini söylüyorlar. Topu birbirlerine atıyorlar kısacası.” 

DÜZENLEME TALEP EDİYORUZ

Geçtiğimiz günlerde Şırnak’ta kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden ve İzmir’de defnedilen Astsubay Çavuş Hasan Çoban üzerinden durumu örneklendiren Sincar, “Bir şehit için yapabileceğin şey, bir tesellidir şehitlik ibaresi. Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Hasan Çoban da bunun bir örneği. Adam 3 – 4 seneden beri Şırnak’ta, astsubay. Ayağı burkuluyor, akşam bir iğne vuruluyor. Sabah içtimaya geç kaldığı için kontrole gittiklerinde askerin can çekiştiğini görüyorlar. Bir asker, terhis oluncaya kadar askerdir. Bu konuda hem tepkimizi hem ricamızı yetkililer duysun istiyoruz. Şehit ve gazilere karşı bu tutumu doğru bulmuyoruz. Bu çifte standarttır. Burada ilgili yasalara yönelik bir düzenleme talep ediyoruz” diye konuştu. 

İKTİDARA VE MUHALEFETE TEPKİ

Sincar, konuyla ilgili olarak iktidar kanadıyla iletişime geçmişlerse de fayda göremediklerini anlattı. Öte yandan CHP ile bu konuda yoğun bir iletişimleri olmadığını belirten Sincar, muhalefete de tepki gösterdi. Sincar, konuşmasında şunları aktardı: “Muhalefetle, CHP’yle bu konuda fazla bir iletişimimiz olmadı. Daha çok iktidar kanadıyla gerek vekillerle gerekse bakanlıklardan isimlerle iletişime geçtik. Ancak onlar da değersiz bahanelerle konudan kaçıyorlar. Muhalefete bakınca da genel başkanın şehit cenazesinde güldüğünü görüyorsun. Teröristlerin cenazelerine milletvekillerinin katıldığını görüyorsun. Ben nasıl yardım isteyeceğim o insanlardan? Aileler de mustarip bu durumdan. Biz ne kadar dinlesek de eksik kalırız, anlayamayız onların acısını. Askere gönderiyor çocuğunu, hayatını kaybediyor üstelik şehit dahi sayılmıyor. Bu onlar için de çok zor bir şey. Biz burada iki ana kavram üzerinde duruyoruz, şehitlik ve gazilik. Bu unvanların ilgili kişilere verilmesi gerekiyor.” 

İLK HEDEFİMİZ GENÇLERİ KAZANMAK

Dernek olarak öncelikli hedeflerinin gençleri kazanmak olduğunu söyleyen Sincar, açıklamasını şöyle noktaladı: “Biz dernek olarak gençleri kazanma hedefiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. İlk hedefimiz gençleri kazanmak. Sonrasındaysa şehit ve gazi ailelerine destek olmaya çalışıyoruz. Sağ olsunlar hükümetimiz onlara maaş bağlıyor ancak noksan kalınan noktada bizler köprü vazifesi görüyoruz. Elimizden ne gelirse, maddi manevi yapmaya çalışıyoruz. Biz uyuşturucuya karşı da mücadele ediyoruz. Terörle mücadele şubesiyle, narkotikle de iletişimimizi kesmiyoruz, ortak çalışmalar yürütüyoruz.”