Sayfa Yükleniyor...
Doktor Can Şahin ile son zamanlarda yaşanan terör eylemlerine değinerek, bu olayların insanlar üzerinde ki etkilerini irdeledik.
Şahin, tüm bu yaşananların hücresel yapıtaşlarından başlayıp, Santral Sinir Sisteminde nörotransmitter denilen aracı moleküllerce şekillendirdiğini ve sonuncunda insanların karakterini belirleyerek onları o halde topluma entegre ettiğini ifade etti
TANER UYANIKER
Doktor Can Şahinle buluştuğumuzda bilimsel tabana oturan, pozitif istatistiki bilgiler veren, sağlık, biyolojik, psikiyatrik ve diğer bilimsel alanlarda okuyucularımızın işine yarar bilgiler paylaşmayı amaçlarken Ankarada yaşanan vahim terör saldırısı konumuzun da değişmesine neden oldu. Şahin ile terörün insan psikolojisi üzerine etkisini tartıştık.
Son zamanlarda olup biten şeylere toplum olarak tam hakim olmadığımızı ifade eden Şahin, Kaçımız konuya egemen olmak için, bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı sayılırız ki? Peki, o halde; otobüste göz ucuyla okunan yan koltuktaki gazete, evde yarım yamalak izlenen haber programı ya da yağlı parmaklarımızın dokunduğu telefon ekranındaki internet sayfaları Bir şekilde görsel, işitsel ve diğer çevresel uyarılar beynimize ulaşır. Peki, tüm bunlar beynimizde nasıl bir değişikliğe yol açıyor dersiniz? Aslında fazla tıbbi gerçeklerde ya da Latince kelime havuzunda boğulmaya gerek yok. Rutin bir gündelik yaşamınızda dış dünyaya 2 saatlik bir gözlemci olarak baktığınızda, istenmeyen olayların toplumumuzu ne ölçüde şekillendirdiğine şahitlik edebilirsiniz. Ve tabi bu kötü değişimin birer üyesi olduğumuzu inkar etmeye gerek yok herhalde dedi.
POTANSİYEL BİR KİŞİLİK BOZUKLUĞUYLA KARŞI KARŞIYA OLABİLİRİZ
Beynimizin gördüğü kan kırmızısını, ölü soğukluğunu, bebek cesedini ya da parçalanmış beden uzvunu asla unutmadığını belirten Şahin, Sabah güne başlarken agresif, dengesiz tepkiler, abartılı reaksiyonlar, ses tonunda artış, yüz mimik kaslarında değişim, gün biterken depresyon, uykusuzluk ve zihnimizde tur atan onlarca negatif varyant. Tüm bunlar hücresel yapıtaşlarından başlayıp, Santral Sinir Sisteminde nörotransmitter denilen aracı moleküllerce şekillenir, karakterinizi belirler ve sizi o halinizle alır topluma entegre eder. Bahsedilen bunca çevresel faktöre bir de genetiğiniz eklendi mi, tadından yenmez! Potansiyel bir kişilik bozukluğuyla karşı karşıyasınız demektir diye konuştu.
İNTİHARA SÜRÜKLEYEBİLİR
Çevresel olaylara verilen reaksiyonlarımız ne kadar kontrolümüz altında? diye soran Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü: Bilimsel gerçekler stresin optimum düzeyinin yaşamı kolaylaştırıcı etkisinden bahseder. Yani etkilenmemiz kadar doğal bir şey yok, biyolojik bir gerçek. Ancak bahsetmeye çalıştığım şey duyarsızlaşıp stres reaksiyonu göstermemek ya da olması gereken stresi abartıp suratınıza tükürük damlaları fırlatarak stresliyim diyen bir birey olmak. Logaritmic Biological Events denilen bir gerçek vardır ki; hiçbir felaket yalnız gelmez. Yani olumsuzluklar beraberinde fazlasını getirir. Hücresel düzeyde başlayan bu değişim; abartıldığı takdirde sizi boşanmak için bir avukat bulmaya, antidepresan ilaç için hekim bulmaya, saatlerce uykusuzluğa ya da hiç kıyamam dediğiniz çocuğunuza tokat atmaya, belki de bir intihara sürükleyebilir.
Şahin, Fakat gelin, biz bugün çözümcü, pozitif ve analitik düşünen bireylerler olalım. Her canlı organizmada fight or flight response denilen yanıt olmak zorundadır. Yani savaş ya da kaç. Adrenalin ve Noradrenalin düzeylerinin yükselip sempatik sinir sistemini aktif hale getiren insanoğlunun en eski survival tekniği. Gündelik yaşamımızın olmazsa olmazı! İlkokul sırasında parmakla gösterilen ya da idolünüz olan her iki bacaklı işte bu reaksiyonu lehine çevirebilen kişidir. En güçsüz anında, en hüzün dolu anında bile düşüncesini berrak tutabilen, kültürel ve ahlaki değerlere sahip beyin dokusundan bahsediyorum tabii ki de. İşte tam da bu noktada genetik faktörler, anne rahminde ne kadar süre kaldığımız, çocukken kaç şişe süt içtiğimiz, bazen sırf desenleri için bile araladığımız tutkal kokulu kitaplar, lise harçlığıyla alınan bilim teknik dergileri ve edindiğimiz insani ahlak değerleri devreye girmektedir şeklinde konuştu.
AHMED ARİFLİ GÖNDERME
Biyolojik organizmamızın ve ruhsal halimizin tüm bu değişkenlerle şekillendiğini belirten Şahin, bunun sonucunda yaşanan tatsız ve hüzün dolu olayların paylaşılabilmesi gerektiğini söyledi. Şahin, Şair Ahmed Arifden bir dizeyle konuşmasını sürdürerek şunları söyledi: Üstad Ahmed Arifte bu konuda bizden yana;
Nerede bir can ölse oralı olur yüreğim. Olmalı zaten
Olmazsa insan olmaz yüreğim...
Kısacası birkaç kelimeyle anlatılamayacak, uğruna cilt cilt ansiklopediler yazılıp, yüzlerce milyar dolar deney çalışmaları yapılan beden ve ruh sağlığımızı, yani kendimizi, yani ailemizi, yani toplumumuzu, yani yaşadığımız ülkeyi şekillendiren bu antiteyi göz ardı etmek yerine, her toplumsal reflekse, her doğan çocuğa, her ölen bedene önce kendimizi şekillendirerek (umarım pozitif yönde olur) yanıt vermek en etkileyici cevap olacaktır.
DUYARSIZLAŞIYORUZ
Terör olaylarından bahsederken beynimizin bu noktada bizi ters köşeye yatırabildiğini belirten Şahin, Desensitizasyon yani duyarsızlaşma! Yaşanan her tatsız olay, yenilen her hak, söylenen kutsal kelimeler ve söylene söylene aşınmış değerler bir süre sonra merkezi sinir sistemimiz ve duygusal belleğimiz tarafından alışılmış, basit birer impuls halini alır. Bir zamanlar geçilemez dediğimiz kırmızı çizgilerimiz, benliğimize kök salmış kişisel özelliklerimiz oldukça sembolik ve imgesel hal almaya başlar. Bu beyin gürültüsü sizi hiç olmadığınız bir birey olmaya sürükler durur. Bu nedenle güzel organımız beynimizin desensitizasyon golünü lütfen yemeyelim dedi.
BAŞ SAĞLIĞI!
Şahin son olarak şunları ekledi: Sağlığımızı, farklılıklarımızı, tuhaf gerçekleri ve doğru bilinen yanlışları bilimsel yönüyle kısaca açıklayan, işinize yarayacağını düşündüğümüz bilgileri paylaşmayı umarken, ne yazık ki can kaybı ve şiddetin bedenimiz ve ruh halimiz üzerine etkisinden bahsettik. Son olarak; Kimimizi bir damla su, kimimizi bir okyanus kadar üzen, ülkemizde yaşanan şiddet ve can kayıplarında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet; yakınlarına ve tüm milletimize baş sağlığı diliyorum.
SAVAŞ VE İNSAN PSİKOLOJİSİ
Savaş ve terör olaylarının yaşandığı toplumda, insanların; fiziki, sosyal refahı ile birlikte ruhsal refahı da bozulur. İnsanlar psikolojik ihtiyaçlarını yerine getirememeye başlarlar.
Savaş ve terör şartlarının ağırlığı içerisinde olan her kişi zaman geçtikçe daha büyük korku hissetmeye başlar. Daha önce hayatta kalmak ve ölmek gibi sorunu olmayan kişi kendisini yok etmeye çalışanların hedefi olmuştur. Savaşların ve terörün etki gücü düşünüldüğünde sorunlu alanlardan çok uzakta bulunan kişilerin bile kendi yaşamlarını tehlikede hissetmeleri söz konusudur. Savaş ve terörün olduğu ortamda bulunan kişinin özgürlüğü de kısıtlanmıştır. İstediği zaman yerini değiştiremez, terk edemez, mazeret beyan edemez, işi yapamayacağını söyleyemez. Yarınla ilgili hiçbir güvencesi yoktur. Artık kesin olan tek şey tehlike içerisinde olduğudur. Bir taraftan doğal iç dürtü olan yaşama arzusu gibi birincil isteği diğer taraftan ölüm tehlikesinin yaklaşmış olması. Bu iki durumun ilk ve sağlıklı tepkisi korkudur.
Haber Merkezi