Bilim ‘Okul yolu kapalı’ diyor!

Vaka sayılarında yaşanan artışla birlikte Türkiye’de en çok tartışılan konulardan biri öğrencilerin sınıflarına dönüp dönmeyeceği. Kararın alınacak önlemlere bağlı olduğunu belirten TTB Başkanı Prof.Dr. Adıyaman, “Bugünkü bilimsel veriler ışığında okulların açılması mümkün gözükmüyor” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 11.08.2020 07:02
  • Güncelleme Tarihi : 11.08.2020 07:02
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Bilim ‘Okul yolu kapalı’ diyor! haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Dünyayı saran pandemi ile mücadele sürerken Türkiye dahil tüm ülkelerde en çok tartışılan konulardan biri öğrencilerin sınıflara dönüp dönemeyeceği. Vaka sayılarında artış devam ederken 15 Ağustos itibariyle özel okullar telafi eğitimine başlayacak. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan takvime göre devlet okulları ise 31 Ağustos’ta açılacak. Alınacak önlemlere rağmen okulların açılmasının ne kadar güvenli olduğu tartışılmaya devam ederken, uzmanlar yeni akademik yılın yaklaştığı bugünlerde virüsün yayılmasının kontrolünde sorun yaşanan ülkelerde yüz yüze eğitimin doğurabileceği sağlık risklerine dikkat çekiyor.



TTB BAŞKANI ÖRNEKLERLE ANLATTI
Okulların açılış tarihiyle ilgili açıklamalarda bulunan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof.Dr. Sinan Adıyaman, “Okulların kapalı kalmasının yaratacağı eğitimsel ve diğer riskler, okulların açılması halinde toplum sağlığı açısından yaratacağı riskle kıyaslanarak değerlendirilmelidir. Bulaşma hızının halen yüksek olduğu toplumlarda okulların yeniden açılmasının, riski artırabileceğini öne sürülmektedir. Eğitim sektörü sadece çocuklardan oluşmuyor. Eğitimci ordusu ile birlikte yemek, temizlik ve servis gibi birçok sektörde hizmet sunan yetişkinler grubu var. Okula geri dönüşün toplumdaki bulaşmayı ve salgın düzeyini artırıp artırmayacağı ile ilgili kanıtlar farklılık göstermektedir. Danimarka ilkokulları tekrar açan ilk ülkelerden birisidir. Ülkedeki okulların kapasitesi, öğrencilere küçük gruplarda eğitim vermek için yeterlidir ve bu şekilde temasın olabildiğince azaltılması başarılabilmiştir. Danimarka’da pandemi izlemini yürüten devlet kurumunun yaptığı açıklamada, aradan geçen zamana ve tüm korkulara rağmen okulların açılmasının Kovid-19 salgınını kötü etkilemediği ve olgu sayısının artmasına sebep olmadığı belirtilmiştir. Öte yandan, İsrail’de okulların açılmasından 10 gün sonra bir lisede salgın ortaya çıkmış, 153 öğrenci ile 25 personelin enfekte olduğu bulunmuştur. İsrail’deki okul salgınına neden olabilecek etkenler olarak yaşanan 3 günlük sıcak hava dalgası nedeniyle okullarda maske kullanım zorunluluğunun iptal edilmesi, çocuk başına düşen fiziksel alanın önerilenden az olması ve çocukların okulda çok uzun süre geçirmeleri gösterilmiştir. Özetle uluslararası deneyimlerden elde edilen kanıtlar, enfeksiyonun yayılma hızının düşük olduğu toplumlarda, iyi bir plan, okullarda gerekli önlemlerin uygulanması, iyi bir test, temaslı izlemi ve izolasyon sistemiyle okulların yeniden açılmasının güvenli olabileceğini göstermektedir. Öte yandan, bulaşma hızının halen yüksek olduğu toplumlarda okulların yeniden açılmasının, riski artırabileceğini öne sürülmektedir” dedi.

BU ŞARTLARDA MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR
Son günlerde yaşanan vaka artışı nedeniyle uygun şartlar sağlanamazsa okulların açılmasının mümkün görünmediğini söyleyen Adıyaman, “Çocukların Kovid-19’u birbirlerine ve başkalarına bulaştırmadaki rolleri konusunda bilimsel bir uzlaşma sağlanmış değil. Öte yandan bugüne kadar elde edilen verilerden, çocukların yetişkinlere kıyasla hastalığa yakalanmasının daha nadir olduğu ve hastalığı daha hafif geçirdikleri bilinmektedir. Türkiye’de ilk Kovid-19 vakasının bildirildiği 11 Mart’tan bugüne dek onaylanmış toplam 227 bin 107 olgu bildirilmiştir. Bu olguların yüzde 7,2’sini 15 yaş ve altı çocuklar, yüzde 13,9’unu ise 15-24 yaş arası gençler oluşturmaktadır. Yine aynı tarihe kadar COVID-19 nedeniyle toplam 5 bin 728 ölüm meydana gelmiş, 15 yaş ve altı çocuklarda COVID-19 nedeniyle 12 ölüm bildirilmiştir. 5-14 yaş arasındaki olgularda ölüm hızı yüzde 0,04, 15-25 yaş grubunda ise yüzde 0,03 olarak bildirilmiştir. Erişkinlerde olduğu gibi altta yatan hastalığı, zihinsel ve gelişimsel engeli olan çocuklarda hastalık daha şiddetli seyretmektedir. Bugüne kadarki gözlemler küçük çocukların daha az bulaştırıcı olduğu, bulaştırıcılıklarının tahminen ergenlik döneminden başlayarak erişkinlere benzer düzeye geldiği varsayılmaktadır. Her şeyden önce okullarda COVID-19 vakalarına hazırlıklı olunmalıdır. Uluslararası deneyimler, bir okul dikkatle koordine ettiği, planladığı ve hazırladığı durumlarda bile toplumda ve okullarda vakaların olabileceğini göstermiştir. Okullarda COVID-19 vakalarının ortaya çıkabileceğini bilmek ve etkin, doğru planlama yapmak, bir veya birden fazla vaka tanımlandığında herkesin hazırlanmasına yardımcı olabilir. Bu konuda ilçe sağlık merkezlerini bilgilendirme ve onlarla koordineli çalışma ihmal edilmemelidir. Okullar pozitif vaka ve temaslı bildirimi yapıldıktan sonra sürecin ilçe sağlık müdürlüğü tarafından yönetileceğini bilmeli ve duyurmalıdır. Okullar açıldıktan sonra yapılacaklar da önemli bir husustur. Öğrenciler, aileler ve okul çalışanları, bu olağanüstü dönemde, toplumun sağlığını korumak için okulların normal olarak faaliyet gösteremeyeceğini; pek çok yeni uygulamanın yürütüleceğini bilmelidirler” ifadelerini kullandı.



FİZİKSEL KOŞULLAR YETERSİZ
Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu tarafından hazırlanan ‘Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi’ uyarınca okullarda alınması öngörülen önlemlerin yeterli olmadığının altını çizen Eğitim-iş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Adem Yıldırım ise, “Bu süreçte okul yönetimi, öğretmenler, aileler, öğrenciler ve okul çalışanlarının üzerine düşen görev ve sorumluluklar bulunmakta. Bu sorumluluklar sıralandığında dikkatimizi çeken noktaların başında ‘Okullarda en az 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde personel ve öğrenci planlaması yapılmalı, içeriye alınması gereken kişi sayısı buna göre düzenlenmelidir’ ifadesiyle karşılaşıyoruz. Bu ifadenin eğitim ve öğretim faaliyetlerimizi yürüttüğümüz okullarımızla örtüşmediğini görmekteyiz. Günün koşulları içerisinde hala birçok okulda öğrenci sayılarımızın fazlalığından ikili eğitime devam ederken, derslik ihtiyacı doğduğundan kütüphane, laboratuar, atölye, öğretmenler odası ve sosyal alanları dersliğe dönüştürülmüş hatta konteyner dersliklerin bulunduğu okullarımızda 4 metrekareye bir kişinin düşme ihtimalinin koşullar değiştirilmediği sürece başarıya ulaşabileceğini düşünmemekteyiz. Hedeflenen sayıya ulaşılabilmesi için yeni okul ve derslik ihtiyacının ivedilikle giderilmesi gerekmektedir. Daha fazla derslikte daha az öğrenci ile yüz yüze eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütülmesi daha fazla öğretmene ihtiyaç duyacağımız anlamına gelmektedir ki bu durumda atama bekleyen öğretmenlerimizin de bir an önce atamalarının yapılması anlamına gelir” diye konuştu.

BULAŞ RİSKİNİ ARTTIRIR
Sürecin ekonomik boyutunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini savunan Yıldırım, şunları söyledi: “Rehberde yayımlanan bir başka maddede, ‘Okulda bulunan öğretmen, öğrenci ve diğer çalışanlar maske takmalı ve maskesi olmayanlar için bina girişinde maske bulundurulmalıdır. Okulda bulunan kişilerin tümü kuralına uygun maske takmalı, maske nemlendikçe ya da kirlendikçe değiştirilmelidir. Yeni maske takılırken ve sonrasında el antiseptiği kullanılmalıdır’ ifadesi dikkat çekilmesi gereken bir husustur. Yaklaşık 18 milyon öğrenci, 1 milyondan fazla öğretmen ve yardımcı hizmetlerle 20 milyona yaklaşan eğitim ordusunun her gün en az 1 maske kullanması -bunun ortalama 2 maskeye çıkması ihtimal dahilindedir- bu kadar maskenin nasıl ve kim tarafından temin edileceği sorusunu akıllara getirmektedir. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan, çocuğunun cebine bir gevrek parası bile koymakta zorlanan ailelerimizin çocuklarına her gün 2 tane maske alması bizce neredeyse imkansız gibi görünmektedir. Ayrıca bir başka konu da dikkatlerden kaçmamalıdır; ödenek sıkıntısı çeken, ödeneği olmadığı için okulun temizlik, kırtasiye gibi giderlerini aile birlikleri üzerinden gidermeye çalışan okul idareleri tahminimizce dezenfektan ve temizlik malzemelerinin temini konusunda yine çok büyük zorluklar yaşayacaklardır. İhtiyacın giderilmesi konusunda yaşanacak sıkıntılar da virüsün bulaş riskini artıracaktır. Bu konuda idarecilerimiz, öğretmenlerimiz Bakanlık tarafından yalnız bırakılmamalıdır.”

TAAHHÜTNAME UYGULAMASI KARŞILIKLI OLMALI
Velilere imzalatılacak taahhütnameye de dikkat çeken Yıldırım, “Okulların açılmasıyla birlikte velilere iki nüsha bilgilendirme formu ve taahhütname imzalatılacak, bir nüshası okulda, bir nüshası velide bulunacak. Taahhütnamede Kovid-19 bulguları sıralanarak velilerin çocuklarında bu bulgulara rastlaması halinde, çocuğunu okula göndermemesi, okul yönetimini bilgilendirmesi isteniyor. Bu taahhütname veliler tarafından tedirginlikle karşılanacaktır. Çünkü taahhütnamede çocuğunun virüs kapması durumunda sorumluluğu veliye yüklüyor; sağlıklı bir çocuğun gerekli önlemler yetkililer tarafından tam olarak alınmadığından çocuğun okulda virüs kapma olasılığı üzerinde durulmuyor. Taahhüt karşılıklı olmalıdır, Bakanlık ve yetkililer de velilere ‘Biz gerekli önlemlerin hepsini alıyoruz, okuldayken çocuğunuza virüs bulaşmayacağını taahhüt ediyoruz’ demeli. Bu olmadığı takdirde velilerin birçoğunun bu taahhütnameyi imzalamayacağını ve riskler ortadan kalkana kadar çocuğunu okula göndermeyeceğini düşünüyoruz. Pandemi sürecinin bir an önce bitmesini temenni etmekle birlikte bu süreçte okullarımız açılacaksa yetkililerin öğrencilerimizin ve eğitim çalışanlarının sağlıklarını riske atmayacak her türlü önlemi ciddiyetle almalarını bekliyoruz” dedi.



HER OKULDA SAĞLIK GÖREVLİSİ
Okullarda salgın önlemlerini yerine getirecek bir fiziki ortam bulunmadığına dikkat çeken Veli-Der İzmir Şube Başkanı Turan Özüçelik de, “Hem vaka sayılarının yeniden tırmanışa geçmesi ve hem de başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere çeşitli bilim ve hıfzıssıhha kurullarının mevcut koşullarda okulların açılmasının salgın yayılımının çok daha fazla artacağına ve halk/toplum sağlığının önü alınamaz boyutlarda tehlikeye düşeceğine yönelik uyarıları, milyonlarca velimizi ve çocuklarımızı derin bir kaygıya sürüklemiş, okulların açılması planına kuşkuyla yaklaşmasına yol açmıştır. Biz dernek olarak yüz yüze (örgün) eğitimin esas olduğuna inanıyoruz. Ancak okulların mevcut fiziki yapıları, bakanlığın açıkladığı yüz yüze eğitim senaryolarına uygun değildir: sınıf mevcutları, kantin, tuvalet ortamlarının öngörülen sosyal mesafe kurallarına uygun olmaması; ülke genelinde neredeyse hiçbir okulda revir ve sağlık görevlisi bulunmaması; hali hazırda okul aile birliklerinin finansmanıyla istihdam edilen yardımcı personel/temizlik elemanı yetersizliği gibi onlarca sorun çözülmeden çocuklarımızın okullara gönderilmesi doğru ve mümkün görünmemektedir. Kaldı ki, ders saatlerinin kısaltılması; daha az sayıda öğrenciyle birim öğretim süresinin zamana yayılması gibi öneriler de, mevcut öğretmen sayısı itibariyle olası değildir. Atanamayan yüz binlerce öğretmen içinden yeter sayıda yeni öğretmen kadrosu açılması çağrımıza da hiçbir zaman olumlu yanıt alamadığımız düşünüldüğünde, bu projeksiyon da gerçekçi görünmemektedir” diye konuştu.

TÜM SORUNLAR ÇÖZÜLÜR…
Yüz yüze eğitimin herhangi bir alternatifinin bulunmadığını ancak pandemiye karşı okullarda gerekli koşulların sağlanamaması halinde uzaktan eğitime devam edilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Özüçelik, şunları söyledi: “Uzaktan eğitim elbette yüz yüze eğitimin alternatifi olamaz. Keza geçtiğimiz aylarda uygulanmaya çalışılan uzaktan öğretim seçenekleri, hem teknolojik alt yapı yetersizliklerini net biçimde görünür kılmış ve hem de sosyal/sınıfsal eşitsizlikler nedeniyle, internet erişimi olmayan milyonlarca çocuğumuz açısından tam bir fiyasko olmuştur. Sonuç olarak hem yüz yüze eğitim ve hem de uzaktan eğitim seçenekleri, her biri ayrı ayrı olmak üzere, ülkemizde eğitimin ne kadar büyük sorunlar yaşadığı gerçeğini, salgın vesilesiyle bir kez daha ve çok açık biçimde ortaya çıkarmıştır. Yüz yüze eğitim mümkün müdür? Tüm sorunlar çözülür ve toplum, velilerimiz, çocuklarımız, hasta edilmeyecekleri konusunda yeterince ikna edilebilirlerse mümkündür. Nitekim MEB, geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı ile birlikte hazırlanıp kamuoyuna sunulan Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi Okul Kitapçığı’nda, velilere yönelik çocukları hasta olursa okula göndermeyeceklerine dair taahhütname imzalatmaya hazırlanmaktadır. Peki, çocuklarımız okulda hastalanırsa? MEB, bir tek çocuğumuzun ve öğretmenimizin dahi okul ortamında hastalanmamasının koşullarını yaratamayacaksa, okulları açmamalı, geçtiğimiz dönem yaşanan tüm sorunları çözmek koşuluyla, uzaktan eğitim seçeneği geliştirilip, iyileştirilerek uygulanmalıdır.”