Sayfa Yükleniyor...
Eski İzmir evleri bir bir yıkılıyor. Fakat belediye eliyle değil, kendiliğinden. Kent yıllardır ‘Dikkat Yıkılabilir’ tabelalarına hapsolurken, ansızın çöken binalar vatandaşın canını ve malını tehdit ediyor
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER
‘Şehrin hikayesi demirler ardında’ başlığıyla 18 Nisan 2019 tarihinde gündeme getirdiğimiz eski İzmir evleri, şu an bir bir yıkılıyor. Fakat belediye eliyle değil, kendiliğinden… Ayavukla Kilisesi’nin yakınlarında bulunan 1276 Sokak’taki yapı ‘tedbir alınmaksızın’ yıkılan yerlerden sadece biri. Yıllardır bu şekilde bırakılan yapı için alınan tek önlem etrafının demirlerle örülmesi ve üzerine ‘Dikkat Yıkılabilir’ tabelasının asılmasıydı. Tıpkı kentteki diğer tarihi binalara yapılan sözde önlem gibi. Kendiliğinden yıkılan binaların bölge halkı için tehdit oluşturduğunu kaydeden kent gözlemcileri, yıllardır bu halde bırakılan ve tehlike oluşturan yapılar için İzmir Büyükşehir Belediyesinin acilen önlem alması gerektiğini kaydetti. Mahallede yaşayan kimi vatandaş ise “Ev yıkıldığı an altında araba vardı, yanından insanlar geçiyordu. Ya malımıza zarar gelecek ya da canımıza… Artık bu metruk evler için bir şeyler yapılsın. Tamamen yıkacaklarsa yıksınlar, restore edeceklerse de etsinler” dedi.
TAM BİR KARADENİZ FIKRASI
“Konak Belediyesi tarafından ‘Dikkat Yıkılacak’ tabelası asılan bina sonunda yıkıldı. Yıkımdan insanların zarar görmemesi tesellimiz oldu” açıklamasıyla durumu bildiren Kent Gözlemcisi Orhan Beşikçi, şu cümleleri kullandı: “Restorasyon maliyetinden dolayı mülk sahipleri onarım yapmıyor ve Konak Belediyesi tarafından konulan demirlikler yapıyı koruyamıyor. Siz bu masrafı yapacağınıza binanın çatısını ve dış cephesini onarıp bu binayı böyle kaderine terk etmeyebilirdiniz. Artık bu demirlikler moda oldu. Eski İzmir evlerine insanlar yaralanmasın diye böyle çelik konstrüksiyon içerisinde beton pabuçlar dökülüyor. Binaların yok oluşuna tanıklık ediyoruz. Restorasyon faaliyetlerine bir türlü geçilmediği için, ilgilenen olmadığı için bu tarz koruma yöntemleri uygulanıyor. Koruma derken nasıl bir koruma? Korumama daha doğrusu. Bir sürü bozulma, yok edilmişlikler var. Enkaz tepiciler geliyorlar, darmadağın ediyorlar. Eski İzmir gözlerimizin önünden yok olup gidiyor. Her adım bir felaket tablosu.”
VİRANE VE DÖKÜNTÜLÜK VAR…
İzmir’in önemli sorunlarından bir tanesinin eski İzmir evleri olduğunu aktaran Kent Tarihçisi İlhan Pınar da şu ifadelere yer verdi: “İzmir bir kere kendi tarihsel ve kültürel mirasına sahip çıkamayan bir kent. Sadece fiziki anlamda değil her anlamda. Kendi tarihini doğru düzgün yazamamış ve kayıt altına alamamış, bunun kurumlarını oluşturamamış bir kent. Doğru düzgün bir şehir müzemiz, kütüphanemiz, arşivimiz, kültür envanterimiz, bibliyografyamız var mı? Peki, neyi var bu kentin? Virane ve döküntülük var. Kemeraltı’nda hayırseverlerin yaptığı camiler olmasa bu kent bir harabelik. Gerçi artık camilere de sahip çıkmıyoruz.” Çalışmaların sistematik olarak ele alınması gerektiğini kaydeden Pınar, “Sadece Konak Belediyesinin altından kalkabileceği bir şey değil. Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi, Kültür Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı yani merkezi idare ile yerel idarenin ortaklaşa yapabileceği bir iş. Sözde bir İzmir Tarih Projesi var ama kör topal ilerliyor. Yıllardır üzerinde duruluyor ancak şehre yansıması yok” dedi.
DEPREMLE YAŞAMAYA ALIŞMAK GİBİ!
“Bu bir önlem midir ben de bilmiyorum” diyen Pınar, koruma amaçlı oluşturulan demirliklere de yer verdi ve şöyle devam etti: “Demir kafeslerin içerisine alıp da ‘Dikkat Yıkılabilir’ yazmak yapılabilecek en basit olay. Hem de insanları o viranelikle yaşatmaya alıştıran bir duygu. O çöküşün, o dökük halin içinde insanlar yaşamaya alışıyorlar. İyiyi görmeden kötünün kendilerine layık olduğunu düşünüyorlar. Depremle yaşamaya alışmak gibi. Bu yüzden yadırgamıyorlar.” Belediye tarafından yaptırımların uygulanabileceğini söyleyen Pınar, “Mülk sahipleri ile anlaşmalı ilerlenebilir. Eğer iraden varsa bunun üzerine gidip çözersin. Kemeraltı’nın UNESCO Dünya Mirası’na alınması için başvuru yapılmış. Bu viranelikle oraya nasıl gireceksin? Hadi girdin burada bir alan yönetimi kurulmalı. O alan yönetiminin bir disiplin getirmesi lazım. Bu disiplinsizlikle o disiplin uygulanabilir mi? Onu da yüzümüze gözümüze bulaştırırız diye düşünüyorum” sözlerini kullandı.
TABELA ASMAKLA İŞLER BİTMİYOR
Görüşlerine yer verdiğimiz bir esnaf ise “Tabela asmakla işler bitmiyor. Bir an evvel tehlikeyi bertaraf etmek için tüm riskli binaların yıkım kararları verilmeli. Yıkılacaksa yıkılmalı. Tabi kontrollü olarak. Bu durumda olan çok bina var. İnsanların kaçak olarak yaptığı gecekonduları nasıl yıkıyorlarsa aynen bunlar da yıkılmalı… Tam bir Karadeniz fıkrasının içindeyiz. Bu yapı yıllardır böyle. Ne gelen oldu, ne giden. Tek yapılan tabela asmak. Ev yıkıldığı an altında araba vardı, yanından insanlar geçiyordu. Ya malımıza zarar gelecek ya da canımıza… Artık bu metruk evler için bir şeyler yapılsın. Tamamen yıkacaklarsa yıksınlar, restore edeceklerse de etsinler. Basmane bölgesi İzmir’in en değerli bölgesi. Gerekli değerin verilmesi için bir an önce yetkilileri göreve davet ediyorum” yorumunda bulundu.
Haber Merkezi