Etnografya Müzesinde “Müze Söyleşileri” devam ediyor

Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi'nde düzenlenen "Müze Söyleşileri" etkinlikleri çerçevesinde, "Yeşilova Höyüğü Kazıları ve İzmir'in İlk Egeli Toplumu" konulu söyleşi, arkeolojiye ilgi duyanları bir araya getirdi


  • Oluşturulma Tarihi : 30.12.2024 13:36
  • Güncelleme Tarihi : 30.12.2024 10:47
  • Kaynak : AA
Etnografya Müzesinde “Müze Söyleşileri” devam ediyor haberinin görseli

Doç. Dr. Zafer Derin, sunumunda Smyrna'da bulunan ve 100-150 bin yıl öncesine tarihlenen insan izlerini ve bu bölgede yaşamış ilk toplulukları ele aldı. İlk Egelilerin yaşam tarzı, mimarisi ve özgün yaşam modelleriyle dikkat çeken bir toplum olduklarını vurgulayan Doç. Dr. Derin, "İkiz Göller çevresinde neredeyse 30-35 bin yıl öncesine ait taş aletleri var. Yaptığımız araştırmalarda kent ve kentin dışında farklı yerleşimler olduğunu, 8-9 bin yıl öncesine kadarki süreçler içinde de artık insanların tarım, hayvancılık, avcılık yerleşim modeline sahip olduğunu görüyoruz" şeklinde konuştu.

Egeli insanların geçmişten günümüze toplumsal yapısı hakkında bilgi veren Doç. Dr. Zafer Derin, “Egeliler, devşirme malzeme kullanarak kendi duvarlarını örmüşler, bu da gösteriyor ki bu toplumlar, atık bırakmayan toplum. Egelilerin ikinci özelliği ise özgürlüklerine düşkün olmaları. Evleri birbirinden ayrı ve her evin kendi bahçesi var. Doğu Anadolu ve İç Anadolu’daki yerleşimler gibi dip dibe, ortak duvarlı ve ortak çatılı bir yapı tarzını benimsemiyorlar. Özgür ve rahat yaşayacakları evleri tercih ediyorlar”  dedi.

"Yeşim taşını balta yapımında kullanmışlar"

Doç. Dr. Zafer Derin, evlerin ana dizaynının kanal etrafında yer almasından dolayı Egelilerin suyu yöneten bir toplum olduğunu belirterek “Gökdere’den gelen suyu yönlendirmişler ve yerleşimin tam ortasına almışlar. İki tarafını da set duvarlarıyla çevirmişler. Dolayısıyla yaşam alanına ilk suyu getiren topluluktur diyebiliriz.  Kontrollü kullanımla set duvarlarını her dönemde yükselterek taşkınları engellemişler. En çok rastlanan malzeme balık ağı. Yoğun balıkçılık faaliyetleri gerçekleştirmişler. En çok Siros Adası’na ticaret yapmışlar çünkü o dönemde adalara yürüyerek de geçilebiliyordu. Siros Adası’ndan da yeşim taşı ticareti yaparak yeşim taşını balta yapımında kullanmışlar’’ diye konuştu.

Doç. Dr. Zafer Derin, İzmir’in panterin en çok avlandığı yer olduğundan bahsederek, “Yapılan çalışmalarda neolitik çağda çanak ve çömleklerin üzerlerinde panter motiflerine rastlanmıştır. Bizler, panter kemiklerini daha çok Yassıtepe’de çıkardık ve orada prestij için avlandıklarını görüyoruz. Bulunan kemiklere DNA testi yaparak onları İzmir’de korumaya çalışmaktayız” dedi.

"Ege Üniversitesi mensubu olarak bu durumdan çok mutluyum"

Etkinliğe katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Doç. Dr. Derin, “Müze kavramı içinde sosyal faaliyetlerle, söyleşilerle ve aynı zamanda diğer faaliyetlerle birlikte bütüncül olarak yer almak çok önemli. Bu açıdan aktif müze anlayışının en güzel örneklerinden birinin Doç. Dr. Dilek Maktal Canko hocamızın sayesinde gerçekleşmesi çok anlamlı. Bir Ege Üniversitesi mensubu olarak bu durumdan çok mutluyum’’ diye konuştu.

Söyleşi sonunda Etnografya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Dilek Maktal Canko tarafından Doç. Dr. Zafer Derin’e “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Yazarımız Kim ?

AA