- Gündem
- 05.10.2025 13:57
Ankara’da geçen yıl 43. kattan düşerek yaşamını yitiren binicilik eğitmeni Semanur Arslan ile ilgili takipsizlik kararı, soruşturmada önemli eksiklikler tespit edilmesi üzerine mahkeme tarafından kaldırıldı.
Binicilik eğitmeni Semanur Arslan, geçen yıl 20 Ekim’de, arkadaşı Ferhat D.’nin Çankaya ilçesi Konutkent Mahallesi’ndeki gökdelenin 43. katından düşerek yaşamını yitirdi. Olay anında evde bulunan Ferhat D. ve Ezgi Ö., gözaltına alındıktan sonra ifadeleri alındı ve serbest bırakıldı. Ferhat D., ifadesinde Arslan’ı tanımadığını, olay sırasında başka odada olduklarını ve dışarı çıktıklarında onu göremediklerini ileri sürdü. Ezgi Ö. ise Arslan’ın erkek arkadaşıyla sorunları olduğunu ve sık sık ağladığını iddia etti.
Soruşturma kapsamında, Arslan’ın şifreli cep telefonunda olası bir veda mektubu bulunduğu belirtildi. Notta, “Herkes suçlu. Herkesi kendi vicdanıyla baş başa bırakıyorum. Mahşerde görüşürüz” ifadeleri yer aldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ferhat D. ve Ezgi Ö.’nün ifadeleri, otopsi ve toksikoloji raporları doğrultusunda, “yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı” gerekçesiyle geçen Mayıs ayında dosya için takipsizlik kararı verdi. Kararda, Arslan’ın telefonundan herhangi bir imaj kaydı alınamadığı, HTS incelemesinde şüpheli bir görüşmeye rastlanmadığı ve otopsi raporunda ölümün iç ve dış kanama sonucu gerçekleştiği belirtildi. Şüphelilerin beyanlarını çelişen bir delil bulunmadığı, ayrıca Arslan’ın veda mektubu niteliğindeki yazısının intihara delil sayıldığı vurgulandı.
Takipsizlik kararına, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Arslan ailesinin avukatları itiraz etti. Dosya, Ankara 2'nci Sulh Ceza Hakimliği'ne taşındı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, hakimliğe sunduğu itiraz dilekçesinde, soruşturmanın eksik yürütüldüğüne dikkat çekti. Dilekçede, Semanur Arslan'ın ölümünden önce taksi çağırdığı, eşyalarını hazırlayıp salona koyduğu belirtildi. Semanur Arslan'ın telefonunun da incelenmediği vurgulanarak, "Savcılık tarafından gerekli ve yeterli araştırma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Maktulün kullanmakta olduğu telefonun incelemesi yapılmamıştır. Maktulün olay yerinden ayrılmak için taksi çağırmış olması, valizini ve eşyalarını hazırlayıp salona koyması, intihar etmeyi düşünen bir kişinin yapacağı hazırlıklar olmayıp bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır. Dosyada bulunan, arka planı pembe tonlarda ekran üzerinde görülen veda yazısı şeklindeki yazının, maktulün sosyal medyasında paylaşıp paylaşmadığı belli olmadığı gibi maktul tarafından yazılıp yazılmadığı da kesin değildir" ifadeleri yer aldı.
Ailenin avukatı Can Lafcı da dilekçesinde, savcılığın soruşturmayı yüzeysel yürüttüğünü, şüphelilerin beyanlarının kamera kayıtlarıyla uyumlu olduğu gerekçesiyle sonuca varılmasının hatalı olduğunu, 'veda mesajı' olarak değerlendirilen ekran görüntüsünün kaynağının, hangi platformdan alındığının, saati ve IP bilgileri gibi teknik verilerin dosyada yer almadığını vurguladı. Lafcı, Arslan'a ait cep telefonunun şifre nedeniyle açılamadığı belirtilmesine rağmen bu mesajın nasıl elde edildiğinin belirsiz olduğunu, dolayısıyla dijital incelemenin yetersiz kaldığını ifade etti. Ayrıca dilekçede; mağdurun yakın çevresinin ifadelerine başvurulmadığı, cinsel saldırı ya da fiziksel şiddet bulgularının incelenmediği, kanında tespit edilen 'benzoilekgonin ve pregabalin' maddelerinin etkilerinin de değerlendirilmediği ifade edilerek, otopsi raporunun yetersiz olduğu savunuldu.
İtiraz dilekçeleri ve dosya kapsamını değerlendiren mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın takipsizlik kararını kaldırdı. Mahkeme kararda, soruşturmanın eksik yürütüldüğü ve birçok kritik hususun aydınlatılmadığını belirtilerek, mağdurun cep telefonunun şifre nedeniyle açılamadığı, buna rağmen 'veda mesajı' olarak nitelendirilen ekran görüntüsünün, hangi cihazdan ve hangi platformdan elde edildiğinin araştırılmadığı, şüphelilerin 'mağdur intihar edecek psikolojideydi' şeklindeki beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, şüpheli anlatımları arasında çelişki bulunmasına rağmen bu beyanların karara esas alındığını belirtti. Kararda ayrıca; HTS kayıtlarının yalnızca tespit edilip içeriğinin analiz edilmediği, mağdurun sık iletişim kurduğu kişilerin tespit edilerek ifadelerine başvurulmadığı, mağdurun babasıyla uzun süredir görüşmediği bilinmesine rağmen yalnızca onun ifadesine başvurulduğu, anne ve kardeşlerinin dinlenmediği, tırnak aralarında tespit edilen erkek DNA'sının kimliğinin belirlenmediği, bu DNA örneklerinin tespit edilecek şüphelilerden alınacak örneklerle karşılaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Mahkeme, bu eksikliklerin giderilmesi ve ilgili kişilerin ifadelerinin alınmasının ardından yeniden değerlendirme yapılmasına karar verdi. Böylece, Semanur Arslan'ın ölümüne ilişkin soruşturma yeniden açılmış oldu.
Avukat Can Lafcı, Semanur Arslan'ın ölümüyle ilgili soruşturmanın intihar, cinayet veya intihara teşvik yönünden başlatıldığını belirterek, "Soruşturmanın açılmasının en önemli gerekçelerinden biri, Semanur'un telefonunda bulunduğu iddia edilen veda mesajıydı. Telefonun şifresi hiçbir şekilde açılamamasına rağmen bu mesajın nasıl elde edildiği, hangi sosyal medya platformundan paylaşıldığı, IP logları ve dijital kaynaklarının tespit edilmediği belirlendi. Mahkeme, bu konular aydınlatılmadan dosyanın kapatılmasını hatalı buldu. Ayrıca şüphelilerin, Semanur'un psikolojisini ayrıntılı biçimde anlattıkları görülüyor. Ancak kendisiyle yeni tanıştıkları düşünüldüğünde bu ifadeler hayatın olağan akışına aykırı bulundu. Aile elbette çok acılı. Evlatlarını kaybettiler, bu acının tarifi yok. Ancak mahkemenin verdiği bu karar, en azından soruşturmanın tüm yönleriyle, eksiksiz biçimde yürütülmesi adına onlar için umut verici oldu. Aile, başından beri dosyanın eksik incelemelerle kapatıldığını söylüyordu. Bu karar, o endişelerinin haklı olduğunu gösterdi. Artık bu süreçte en önemli beklentileri, soruşturmanın derinleştirilmesi ve olayın tüm yönleriyle aydınlatılması" dedi.
Lafcı, mahkeme kararının yalnızca Semanur Arslan dosyası açısından değil, genel olarak Türkiye'deki kadın cinayetleri bakımından da önemli olduğunu vurgulayarak, "Son dönemde kadın cinayetleri ve yüksek katlı binalardan düşme olayları artıyor. Bu nedenle bu tür vakalar çok daha hassas ve titiz biçimde soruşturulmalı. Özellikle yüksek katlı binalardan düşme şeklinde yaşanan kadın ölümleri neredeyse rutin hale geldi. Yüksekten düşme dosyalarının artık yüzeysel biçimde kapatılmaması, tüm detaylarıyla incelenmesi gerekiyor" dedi. Avukat Lafcı, dosyada şu ana kadar hiçbir tutuklama kararı verilmediğini hatırlattı.
Semanur Arslan'ın, ölmeden önce not defterine yazdıkları geçen yıl ortaya çıkmış, el yazısı ile yazdığı notta, "Hayırla ve sağlıkla çok param var ve zenginim. İhtiyacım olan bütün güce, saygıya, sevgiye ve güvene sahibim. Güvendeyim, etrafımdaki kötü herkesten arındım. Annem beni koşulsuz ve sonsuz seviyor. Mutluyum ve bütün yardıma ihtiyacı olanlara yardım edecek güce sahibim. Çok zenginim; çünkü vücudumun her uzvu sağlıklı, temiz ve güvende" ifadeleri yer almıştı.
Semanur'un annesi Elif Karaca ise olay sonrası yaptığı açıklamada, "Çıplak ayakla benim kızım nereye gider? Benim kızım otoparka niye insin? Benim kızımın arabası yok. Benim kızım öyle bir şey yapsa neden taksi çağırsın evine dönmek için? Kızım eve dönemedi. Benim kızımın dönmesine izin vermediler. Benim kızım mümkün değil intihar etmez. Hayat dolu bir çocuktu. Benim kızım asla intihar etmedi" diye konuşmuştu.
Kaynak : DHA