- Gündem
- 21.04.2025 09:35
Mülteci sorununun ele alındığı Hayat Her Yerde Herkesin Hakkı sempozyumunda konuşan Prof.Dr. Cem Terzi, Dünyanın en zenginleri, yoksullara karşı bir savaş yürütüyor. Bu savaşta onları yalnız bırakmayacağız. Onların cesetlerinin Ege Denizinde balıkçı ağlarına takılmasına seyirci kalmayacağız dedi
E. ÇAĞLA GENİŞ
Halkların Köprüsü Derneği, Egede Barış ve İletişim Derneği ile Yunanistandan SYNYPARKSI Derneği, İzmirde dün ve geçtiğimiz gün Hayat Her Yerde Herkesin Hakkı başlıklı iki günlük sempozyum düzenledi. Etkinliğin ilk gününde, Midilli Adasından gelecek Yunanistanlı grupla birlikte, Foçadaki tarım işçisi mülteci aileler ziyaret edildi.
Ziyaret esnasında dernekler yaptıkları dayanışma çağrısı ile topladıkları gıda, kıyafet ve temizlik malzemelerini mülteci ailelere verildi. Etkinlik ikinci gününde ise Tepekule Kongre ve Kültür Merkezinde bir sempozyum yapıldı. Sempozyumun konuşmacıları arasında mülteciler de yer aldı. Prof.Dr. Feride Aksu Tanıkın moderatörlüğünde başlayan ilk oturumda dernek başkanları sırayla konuşma yaptı. Egede Barış ve İletişim Derneği Başkanı Bülent Tanık Bölgede ve Dünyada Barış; SYNYPARKSI Derneği Başkanı Stratis Pothas Yunanistanda Mülteci Sorunu; Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Cem Terzi de Türkiyede Mülteci Sorunu başlıklı birer sunum gerçekleştirdi.
TÜRK HALKINA TEŞEKKÜR EDİYORUM
Sempozyumda söz alan mülteci Fewaz Hasan, mültecilere yardım ele uzattıkları Türk halkına teşekkür ederek, Çoğu ülke kapısını bize kapattı. Almanya, Amerika ve diğerleri gibi... Türkiye tek başına tüm Suriyelilere yardım eli uzattı. Çadır kent ve diğer hayati ürünleri bize vererek okullarını ve hastanelerini açtı. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğana çok teşekkür ediyorum. Çoğu zengin ülkeler milyon dolarlarını sınırlarını korumak için harcıyorlar. Bu yüzden denizlerde ölen birçok kişi oldu. Huzur içinde yaşamak isterlerken denizlerde boğuldular. Çok sayıda akrabam Avrupa denizlerinde öldüler. Bize çok az bir yardım yapılıyor. Burada olan mültecilerden biriyim, oğlum otizm hastalığına yakalandı. Vatandaşlık için başvuru yaptım ama henüz bir şey olmadı. Umudum oğlumun tedavi olmasıydı şuan özel bir hastanede tedavi görüyor. Cem Terziye ve bize yardım eli uzatan tüm Türk halkına teşekkür ediyorum dedi.
ORTA DOĞUDA BARIŞIN ANAHTARI: EGE VE AKDENİZDE BARIŞ
Egede Barış ve İletişim Derneği Başkanı Bülent Tanık, İzmirde düzenlenen sempozyumun ülkede ve dünyada kalıcı barışın inşasına olumlu katkılar sunacağına duyduğu inancı dile getirerek şunları söyledi: Barışı tanımlamak en az onu inşa etmesi kadar çok zor. Onu iyi anlatabilmek kalıcı barış için çok önemli bir adım olur. Bombalar Bağdata barış ve istikrar getirdi mi? Suriyede yaşanan mezhep savaşı komşu ülkelere dayanmadı mı? Avrupaya uzanan bir göç dalgası yayılmadı mı? Bunu sormamız gerek. Savaş çığırtkanlığı hala barış savunucuların çabaları sonucu açıktan yapılamıyor. Toplumsal barış herkesin birlikte yaşama istemini yükseltmek ve ötekinin acısını duyumsadığı bir çatışmazsızlık ortamının yaratılması ile sağlanır. Durmadan tekrarlamalıyız; yurtta barış dünyada barış. Barışı savunmak kimi zaman zor ve güç olsa da onun için yılmadan mücadele eden dostlarımız var. Onların gayretleriyle barış dünyada yaşamını sürdürecektir. Ege ve Akdeniz barışını Orta Doğu barışının bir çeşit anahtarı olarak görmek gerekir. Bu dünya hepimizin ve hayat her yerde herkesin hakkıdır.
GÖÇ VE TERÖR YALNIZCA ENDİŞELENEREK BİTİRİLEMEZ
SYNYPARKSI Derneği Başkanı Stratis Pothas, konuşmasında dernek çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Dernek üyelerinin hepsinin farklı mesleklerden insanlar olduğunu ve yürütülen çalışmaların gönüllülük esasına dayandığını söyleyen Pothas, 80lı yıllardan beri pek çok üyemiz Türk-Yunan dostluğu için çalışmalar yaptı. Zor dönemlerde bile bu dostluk için çabaladık. Günümüzde Egenin iki yakasında da etkili işbirlikleri yapılmakta. Coğrafyamız jeopolitik konumundan dolayı savaştan güven ortamına kaçış için adeta bir dört yol ağzı gibi. Suriye savaşı çıkana dek sizin deyiminizle kaçakların sayısı hiçbir zaman bu kadar fazla olmamıştı ve onlara yardımlarımız çok daha kolaydı. Ancak 2015 yılından itibaren Suriye ve Iraktan gelenlerin sayısında çok ciddi artış oldu. Neredeyse her gün adanın kıyılarında çalıştık. Ne göç ne de terör endişelenerek bitemez, bitirilemez. Mülteci göçümün oluşması bizim gibi oluşumların sorumluluğu değil. Ne durdurabiliriz ne de önleyebiliriz. Sadece duyarlı ve sorumlu vatandaşlar olarak insani girişimlerde bulunacağız. Savaşlar durdurulmalıdır. Uluslararası anlaşmalarda belirtilen temel hakların her iki ülkede de uygulanmasını sağlamalıyız. Ayrıca çocuklara yönelmeliyiz. Mülteci çocuklar korunmalıdır özellikle anne ve babalarını yitirenler Çocuk işçiliği sorunu da ayrıca ele alınmalıdır ifadelerini kullandı.
BU DEHŞET TÜM ÜLKELERİ ETKİLİYOR
Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Prof.Dr. Cem Terzi ise, son 6 yıldır Suriyede devam eden iç savaşın 450 bin insanın ölümüne yol açtığına dikkat çekerek, 4,5-5 milyon civarında insan Suriyeden kaçmak zorunda kaldı. Türkiyede 3,5 milyonu aşan sayıda mülteci var. Suriyeden kaçıp çocuklarına yeni bir hayat kurmak üzere Avrupaya gitmek isteyen insanların önüne asker, polis, jiletli dikenler, tel duvarlar ördüler. Ama 1 milyon insan tüm engellere rağmen o duvarları yıktı, kendilerine karşı örülmüş duvarları aşarak Avrupaya ulaştı. Hepsine vatandaşlık hakkı verilmeli. Kaç yıldır burada olduğuna bakılmaksızın hepsine vatandaşlık verilmelidir. Dernek olarak yüz bin mülteci ile yüz yüze temas ettik. İllere göre en fazla mülteci nüfusu İstanbulda. Kentin nüfusunun 1 milyonu mültecilerden oluşuyor. İzmirde 97 bin deniyor ama en az 3 katı olduğunu düşünüyoruz. 1 milyon mültecinin iş aradığını biliyoruz. Bunların yalnızca 5 bin 500ü resmi belge ile çalışıyor. Diğerleri kaçak işçi olarak çalışmaktadır. Patronlar bu işçilerin ucuz iş gücünü sömürmektedir. 665 bin Suriyeli çocuk okula gidemiyor dedi.
MÜLTECİLERİ YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ
Mültecilerin şehirlerde ucuz emek gücü olarak çöplerden atık topladığını ve tarlalarda karın tokluğuna çalıştığını ifade eden Terzi, son olarak şunları söyledi: Mevsimlik işçilerine düzensiz ve düşük miktarda ödeme yapılıyor. Sağlıksız güvenli olmayan çalışma ve yaşam koşulları var. Erişilebilir temiz su yok. Elektrik yok gebeler takipsiz. Bebekler aşısız, kronik hastaların çoğu ilaç bulamıyor. Sokaklarda bahçelerde ormanlık alanlarda derme çatma çadırlarda yaşıyorlar. Buralara fahiş kiralar ödüyorlar. Kadınlar fuhuş çeteleri tarafından kullanılıyor. Özellikle Antep, Kilis ve Urfa civarında... Genç kızların ve kadınların 5-6 bin liraya satıldığını biliyoruz. Facebook sayfaları üzerinden Türkiyeli erkeklere ikinci üçüncü eş olarak satılan kadınlar var. Göçü bir problem olarak görmüyoruz. Göç doğal bir fenomen. İnsanlık tarihi kadar eski. Bunu bir trajediye dönüştüren savaşlardır. Göçmen mülteci ayrımı sahtedir ve bir tür şiddet uygulamasıdır. AB, mültecilere karşı kendisini sorumlu hissederken göçmenlere karşı böyle bir sorumluluk duymamaktadır. Dünyanın en zenginleri yoksullara karşı bir savaş yürütüyor. Bu savaşta onları yalnız bırakmayacağız. Savaşa karşı barış diyeceğiz. Onların cesetlerinin ege denizinde balıkçı ağlarına takılmasına seyirci kalmayacağız. Sınırları açın, güvenli geçişi sağlayın diyeceğiz. Mülteciler yeni zamanın en büyük siyasi aktörüdür. Göç yeni zamanın en önemli toplumsal hareketidir, isyanıdır. Madem bu bir savaş bu savaşta mültecilere yalnız bırakmayacağız.