Kaymakam Genel’den ‘kentsel dönüşüm’ açıklaması: “Belediye başkanını aşar!”

İzmir’in en büyük sorununun kötü kentleşme olduğunu vurgulayan Bornova Kaymakamı Fatih Genel, İzmir için üzüldüğünü dile getirerek “Devlet politikasıyla ancak çözülür, belediye başkanını aşar” açıklamasında bulundu

  • Oluşturulma Tarihi : 01.04.2022 08:29
  • Güncelleme Tarihi : 01.04.2022 08:29
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kaymakam Genel’den ‘kentsel dönüşüm’ açıklaması:  “Belediye başkanını aşar!” haberinin görseli

GÜNÜN MANŞETİ

İLKSES Gazetesi’nin kent siyasetinin önemli aktörlerini ağırladığı ‘Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Bornova Kaymakamı Fatih Genel oldu. Renkli yaşam tarzıyla İzmir’in sıra dışı kaymakamı olarak bilinen Genel, böylesine bürokratik bir ortamda herhangi bir zorluk ile karşılaşıp karşılaşmadığını aktardı. Atölyesinde demir döverek bıçak yapan, atlı okçuluk geleneğini sürdüren ve okçu yüzüğü zihgir yapımı ile adından sıkça söz ettiren Genel; doğaya ve el sanatlarına verdiği bu değerin nereden geldiğini anlatırken, ‘Kaymakamlık ve ustalık’ arasındaki ince çizgiden de bahsetti. Öte yandan, ilçedeki ve hatta kentteki en büyük eksikliğin pek çok yerde olduğu gibi kötü kentleşme olduğunu dile getiren Genel, “İzmir için üzülüyorum. Dünyanın en güzel yeri. Ama çok kötü bir kentleşme! Kaçak yapılaşma, ruhsatlı olan yerler bile illa ya çatısı ya balkonu kaçak. Yasaları doğru düzgün uygulayamamışız yani. Yazık olmuş bu güzelim kente. Bu konuyu çözmek zordur. Bu bir devlet politikasıyla ancak çözülür, belediye başkanını aşar” dedi.

TAKDİRLE KARŞILANIYOR

Renkli kişiliği ve hobileri ile dikkat çeken Bornova Kaymakamı Fatih Genel, bu durumun bürokraside kendisine bir zorluk yaşatıp yaşatmadığıyla ilgili, “Farklı kişiliğim bürokrasi içinde bana bir zorluk yaşatmıyor. Tam tersine gerek meslektaşlarımız arasında, gerek vatandaşlarımız arasında çok takdirle ve hoşgörü ile karşılanıyor. Zaten halkımız bu durumdan çok mutlu ve memnun. Farklılığı seviyor ama ben farklı olmaya çalışmıyorum, onu söyleyeyim. Ben olduğum gibi görünmeye, içimden geldiği gibi davranmaya çalışıyorum” dedi.

MAZERET UYDURMA HAKKIMIZ YOK

Kaymakamlığın her zaman tek hayali olduğunu söyleyen Genel, stajını da kendisine örnek aldığı Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’nun yanında yaptığını anlattı. Mesleğini yaparken dikkat ettiği unsurlara vurgu yapan Genel, “Ben esas patronun millet olduğunu düşünüyorum. Biz talip olduk dedik ki, ‘Ben bu millete çok iyi hizmet edeceğim, etmek istiyorum...’ Devlet de, ‘Buyur yap o zaman’ dedi. Bizim mazeret uydurmaya hakkımız yok. Amacımız halka hizmet etmek. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamız gerekiyor. Patron halk, toplum yani... Biz neyiz? Maaşlı, ona hizmet eden memuruz. Maaşımızı da onlar veriyor. Patrona saygısızlık yapamayız. Biz onu kapıda bekletemeyiz, ayakta tutamayız. Meşgul de olsan yoğun da olsan... Olmaz! Bekletemezsin! Her görev yaptığım yerde daire müdürlerimize, yöneticilik çifte standart yapmamaktır diyorum. Çifte standart yapma kardeşim. Bu işin yüzde 51’idir. Gerisi hallolur. Öbürü yönetimin sanatsal kısmıdır. Çok önemli biri geliyor ayakta karşılıyorsunuz, sıradan bir vatandaş geliyor: Ne var! Bunu yapma. Herkese aynı, eşit, adil davran. Çifte standart yapmamak ve her seferinde empati yapmak en büyük prensibim” ifadelerini kullandı.

EN BÜYÜK REHBERİMDİR

Görevini yaparken rahmetli babasının nasihatlerini asla aklından çıkarmadığını belirten Genel, “Rahmetli babam 80 yaşındaydı ben mesleğe başladığımda. Asil bir kaymakam olarak atandım, bir akşam yemekten sonra çay içiyoruz. Babam baba baktı ve yanına çağırdı. ‘Bak ben senin resmi işlerine karışmam. Onlardan hiç anlamam. Ama bir şeye karışırım. Sakın ola ki bana zarar gelebilir düşüncesiyle haktan, hukuktan ve adaletten ayrılmayasın... Bırak sana zarar gelsin. Sana zarar geleceğini yüzde 100 bilsen bile adaletten ayrılma. Birinin hakkını alıp öbürüne verme, bırak sana zarar gelsin. Korkma! Görünüşte zarar geliyor gibi olabilir ama hakikatte şerefli olan sen olursun’ dedi. Örnekler verdi yaşamından. İşte bu baba nasihati benim meslekte, özel ve toplumsal yaşamımda en büyük rehberimdir” diye konuştu.

KAYMAKAM NE YAPAR BELLİ DEĞİL!

Günümüzde kaymakamların görev ve yetki alanlarının kısıtlandığını ancak yine de ilçedeki her şeyden sorumlu olduklarını kaydeden Genel, şunları söyledi: “Büyükşehirlerin ortaya çıkması yasal olarak... İl Özel İdare’lerinin kurulması, köylerin mahallesi olması... Elbette ki kaymakamların görev ya da yetki alanını biraz kısıtladı. Ancak kaymakam mülki amir olarak ilçenin genel olarak emniyetinden, asayişinden, sağlığından, eğitiminden, her şeyinden sorumludur. Merkezin taşra teşkilatı olarak sorumludur. Doktor ne yapar belli, öğretmen ne yapar belli... Ama kaymakam ne yapar belli değil! Karışık... Kaymakam kanunları uygular özetle.”

İZMİR İÇİN ÜZÜLÜYORUM

İlçedeki en büyük eksikliğin pek çok yerde olduğu gibi kötü kentleşme olduğunu dile getiren Genel, “Devletimiz beni Bornova’ya gönderdi. Bana deselerdi ki İzmir’in hangi ilçesine gitmek isterdin... Ben seçsem bu kadar güzel seçemezdim. Bornova bana göre görev yapılması en güzel ilçelerden biri. Ben birkaç il için çok büyük üzüntü içindeyim. Adana mesela, oradan buraya geldim. Allah sana dünyanın en güzel ovasını vermiş. Çukurova... Ama biz oraya çok kötü bir kent kurmuşuz. O güzelliği bozmuşuz. İzmir için de üzülüyorum. İzmir bana göre dünyanın en güzel yeridir. Halen de güzeldir. Osmanlıca kaynaklarda ‘Güzel İzmir’ diye geçiyor burası. Ama çok kötü bir kentleşme! Kaçak yapılaşma, ruhsatlı olan yerler bile illa ya çatısı ya balkonu kaçak. Yasaları doğru düzgün uygulayamamışız yani. Yazık olmuş bu güzelim kente. Bütün bunlara rağmen yine de dünyanın en güzel kenti. Hem Bornova hem İzmir’in en büyük sorunu kentleşme sorunudur. Allah yardımcımız olsun. Bu yılların birikimi, yüzyıllar bile diyebilirsiniz. Bu konuyu çözmek zordur. Bu bir devlet politikasıyla ancak çözülür, belediye başkanını aşar. Yatırım gerektiriyor” dedi.

HİZMET EKSİKLİĞİ VAR

Homeros Vadisi’nin İzmir için çok büyük bir şans ve fırsat olduğunu kaydeden Genel, şunları söyledi: “Dünyadaki başka vilayetlerin böyle bir şansı olsa çok iyi değerlendirirlerdi. Homeros dünyanın en büyük ozanlarından. Homeros bir markadır. O yüzden Homeros Balı diyoruz. Ama biz bunu yeterince değerlendiremiyoruz. Özellikle belediyeler bu konuda ciddi projeler geliştirmeli ve dünyada tanıtmalı. Derneğimiz kuruldu, arıcılarımız çalışıyorlar. Çok büyük bir bal potansiyeli yok açıkçası ama az olan balı daha kıymetli hale getirebilir miyiz düşüncesiyle bununla ilgili kurslar açıldı. Çalışmaların iyi gittiğini söyleyebilirim. Homeros’un tepelerinde küçük bir bal ormanı yaptı Orman Bölge Müdürlüğü. Ulaşım konusunda yaşanan sorunlar için Büyükşehir’e böyle bir talepte bulunabiliriz. Çevre temizliği ve güvenlik açısından da sürekli görevliler olmalı. Orada hizmet eksiği var.”

HOBİLERİ BİR YAŞAM TARZI

Okçuluk, at biniciliği, dalgıçlık, cirit gibi alanlarda ilgisi olan Genel, “Biz Çerkez’iz, Kafkasya’dan gelmişiz. Rahmetli babam 1940’lı yıllarda Süvari Birliği’ne at temin etmiş. İyi bir atçı ve nalbant ayrıca. Köydeki bütün atların nallarını rahmetli babam yapardı. Alaylı bir baytardı. Mesela atın ayağı kırıldığı zaman tedavi olmaz normalde, kolay değil yani. Benim babam gençliğinde bir atın kırılan ayağını iyileştirmiş. İki ağabeyim profesyonel ciritçiydi. At yaşamımızda doğduğumdan beri var. Ok ise 2006 yılında, Sivas’ta kaymakam idim. İlk defa geleneksel Osmanlı yayı ve okuyla karşılaştım. Be okçuluğa geleneksel Türk okçuluğu ile başladığımda bunu yapan sayısı iki elin parmağı kadar yoktu. Sayıları ve isimleri de belli yani. Cem Dönmez, Metin Ateş, Cemal Hünal... Şu anda ne kadar biliyor musunuz? 300’ün üzerinde dernek var, binlerce yaya okçu, atlı okçu var şu anda. Yani ok yaydan çıktı, amacımız da buydu zaten” açıklamasında bulundu.

TARİHE BİR BORÇ OLARAK GÖRÜYORUM

Okçulukta kullanılan zihgir yapımına nasıl başladığını da anlatan Genel, “Fatih Sultan Mehmet’in gül koklayan bir minyatürü var. Bu minyatürde de görüldüğü üzere iki farklı parmağında iki farklı yüzük var. Benim ismim de Fatih, Fatih Sultan Mehmet’in parmaklarından bir tanesindeki yüzüğün normal bir yüzük olmadığını zihgir (ok atışı sırasında parmak boğumunu yaralanmalardan korumak amacıyla sağ elin başparmağına takılan atış yüzüğü) olduğunu aslında bir savaş malzemesi olduğunu ben 40’lı yaşlarda öğrendim. Tarihe düşkün bir insan olmama rağmen ben bu bilgiyi bilmiyorsam acaba daha neler bilmiyorumdur. Böylece araştırmaya başladım. Bu konuda yazılan ciddi kitaplar var. 5 bin sayfa kitap okudum. Böylece zihgir hikayem başlamış oldu. İlk zihgirimi 2006 yılında manda boynuzundan kendim için 3 günde yapmıştım. Şu anda yarım saatte yapabilirim. 600-700 kişiye 5 kuruş para almadan zihgir yaptım. Bu işi bir sorumluluk, tarihe olan borç olarak görüyorum” dedi.

BU TARİHLER MİLLATTIR!

150 yıl sonra ilk defa at üzerinden ok atıldığını belirten Genel, “2006 yılında Abim Sami Genel Sivas Atlı Spor Cirit Kulübü’nün Kurucu Başkanıydı. 2008 yılında abim Kağıthane şenliklerinde at üzerinde ok attı. Bu tarihler milattır. Böyle bir şey yok. 150 yıl aradan sonra ilk defa at üzerinde ok atılıyor. Daha sonra uluslararası festivaller düzenledik. Türkiye’de ilk festival Sivas Atlı Spor Cirit Kulübü öncülüğünde 2009 yılında Sivas’ta yapılmıştır. İkincisi 2010 yılında Balıkesir’in Havran İlçesi’nde Kaz Dağları Uluslararası Okçuluk müsabakaları düzenlenmiştir. O dönem ben Havran Kaymakamıydım. 3, 4, 5, 6 ve 7’ncisi Çanakkale’nin Biga ilçesinde yapılmıştır. Buradaki festivallere 22 ülke katılmıştı. Cüneyt Arkın’ı da davet etmiştik, gelmişti. Festivali gören Cüneyt Arkın’ın gözleri dolmuştu. Gözlerine inanamamıştı. ‘Ben hayata küsmüştüm, beni tekrar hayata bağladınız’ demişti. Bu lafı 5 kere söylemişti. Bu laf tesadüfen söylenen bir laf değildi” diye konuştu.

ETNOSPOR’UN ORTAYA ÇIKIŞI

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Sayın Bilal Erdoğan’ın kurucusu olduğu Etnospor’un ortaya çıkış hikayesini de anlatan Genel, “Bilal Erdoğan festivallerimize iki kere teşrif etmişti ve 2015 yılında Kırgızistan’da Etnospor Dünya Konfederasyon Başkanı oldu. O sene Biga Festivali’ne geldi. ‘2016 yılında festivali İstanbul’da yapalım’ dedi. Biz de tamam dedik. Böylece Etnospor festivalleri başlamış oldu. Ayrıca Sami Genel burada da çok aktif rol aldı. Sami Genel şu anda Geleneksel Spor Dalları Atlı Okçuluk As Başkanı… Birisi şu anda Türkiye’de ok atıyorsa Sami Genel’in mutlaka bir katkısı vardır. Hakkını vermemiz lazım” diye konuştu.

OKÇULUKLA YÜZLERCE SANAT ORTAYA ÇIKTI

Okçulukla birlikte yüzlerce sanat türünün ortaya çıktığını dile getiren Genel, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kendisine iki farklı dalda belge verdiğini söyledi. Genel, “Okçuluk sayesinde yüzlerce sanat ortaya çıktı. Yani okçuluk yanında bir sanatı mutlaka geliştiriyor. Zihgir bu şekilde ortaya çıktı. Turizm ve Kültür Bakanlığı da bana zihgiri iyi yaptığım için Geleneksel El Sanatçısı unvanı verdi. Bu unvanı alan ilk kişiyim. Bunun yanında bıçak da yapabiliyorum. Demir dövmeye başladım. Kültür ve Turizm Bakanı bana Bıçakçılık Belgesi de verdi. Bu belgeyi almak için mülakata katıldım. Ezberden verilen bir belge değil. Karşınızda 5 tane profesör var ve hakikatten zorlu bir sınav oluyor. Türkiye’de bu belgeye sahip 3 bin kişi var. İki belgeye de sahip olan yaklaşık 20 kişi var mıdır? Emin değilim ama çok az kişide olduğunu biliyorum. Bu kişilerden birisi de benim” ifadelerini kullandı.

USTALIK KAYMAKAMLIKTAN ÖNDE GELİYOR

“Ustalık benim gözümde kaymakamlıktan daha önde gelir” diyen Fatih Genel, “Çünkü Kaymakamlık benim maaşlı olarak yaptığım, devletin bana verdiği bir görev, bir iş. Ben Kaymakamlığı çocuklarıma miras olarak bırakamam, babamdan da bana miras kalmadı. Emekli olduğumda biter bu iş. Ustalık bitmez, ölünceye kadar devam eder. Hatta öldükten sonra devam eder, çünkü yaptığınız eserler yaşar. Kaymakamlıkta da eser yapıyoruz ama karşılığında bir maaş alıyorum. Bu benim işim, ustalık sanatım. O yüzden ustalık daha önemli. Mustafa Kemal Atatürk ‘Mimar, doktor olabilirsiniz hatta Reisi Cumhur da olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız” diyor. Sanatçı olmak zordur… Kaymakamlık bitip gidecek. Geçici, maaşlı bir görev. Fakat ustalık, sanat bitmez. Ölünceye kadardır, daimidir. Hatta sen öldükten sonra da devam eder. Bu yaptığınız eserler yaşar” ifadelerini kullandı.

BEŞİNCİ SOSYAL MARKET BORNOVA’DA

2003 yılında Sivas’ta ilk sosyal marketi kurduklarını kaydeden Genel, son olarak, “Kullanmadığımız, belki bir gün lazım olur diye bir tarafa koyduğumuz eşyalar için ‘Bugün lazım oldu, kampanyamıza katılın’ dedik. İğneden ipliğe beyaz eşya da dahil her şeyi koyduk. İnsanlar bu anı bekliyormuş gibi talep gösterdi. Binlerce insana ulaştık. Sizin artık oynamadığınız küçük bir oyuncak araba, bugüne kadar hiç oyuncağı olmamış, sefalet içinde yaşam süren küçük kalplere sihirli bir değnek gibi dokunabilir. ‘Onların sihirbazı siz olabilirsiniz’ dedik. Herkes elini taşın altına koysa, ucundan tutsa hallolur. Ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Yükü bir kişinin sırtına vermektense o yükü paylaştırıyoruz. Herkes kapısının önünü temizlese sokaklar tertemiz olur misali. İkinci sosyal marketimizi 2006 yılında Balıkesir’de, üçüncü sosyal marketimizi Çanakkale’de, dördüncü sosyal marketimizi 2017’de Adana’da yaptık. 2018 yılında İzmir’e geldik, beşinci sosyal marketi Bornova’da açtık. Bornova’da bugüne kadar yaklaşık 24 bin aileye 450 bin malzeme dağıtıldı. Bunların hepside sıfır malzemeler. Ramazan ayı dolayısıyla yapılacak olan yardımlar ise hazırlanıyor. Onunla alakalı bir toplantıdan geldim zaten. Devlet destekli yardımlar yapılacak. Şimdilik planlaması içerisindeyiz. Yoksul bir kesim söz konusu. Maddi manevi tüm yardımları sağlamaya çalışıyoruz. Özellikle Sosyal Yardımlaşma Vakıfları bu işin üstesinden gelmemize oldukça yardımcı oluyor” dedi.