Küçük parklarda yaşam savaşı: “Ciddi hak ihlali var”

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi süreci, sokakta yaşayanları da olumsuz bir şekilde etkiledi. Evsizlerin sağlık ve barınma hizmetlerine erişmekte yaşadıkları sorunları arttı

  • Oluşturulma Tarihi : 22.07.2020 06:25
  • Güncelleme Tarihi : 22.07.2020 06:25
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Küçük parklarda yaşam savaşı: “Ciddi hak ihlali var” haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Kovid-19 pandemisi yayılmaya devam ederken, dünyanın her yerinde hükümetler salgınla mücadele konusunda çeşitli tedbirler alıyor. Bu tedbirlerin bazıları insan haklarını ihlal ederken, bazısı ise süreci istismar ediyor. Ayrıca alınması gereken önemli tedbirlerin alınmaması da ciddi hak ihlali riski yaratıyor. Örneğin ‘ötekinin ötekisi’ olarak tanımlanan sokakta yaşayanların, ‘evsizler’ kavramına mahkum edilip olağan bir durum haline getirilmesi gibi… ‘Evdekal’ sürecinde yetkililer tarafından sokakta yaşamak zorunda kalan kişilere ‘evlerinde olamadıkları için’ ceza dahi kesildiğini hatırlatan İzmir İnsan Hakları Derneği (İHD) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Çiçek, Türkiye vatandaşı olan evsizler kadar ‘mülteci evsizlerin’ de varlığından söz etti. Çiçek, mahalle aralarında bulunan küçük parklarda ise insan onuruna uygun bir yaşamın hiçe sayıldığını vurguladı.
MAKUL BİR MÜLTECİ YASASI YOK
‘Evsizler’ kavramını sadece ve sürekli Türkiye vatandaşı olan insanlar için kullandığımızı ancak mülteci olup da sokakta yaşayanlarında olduğunu belirten Çiçek, “Eğer bir insan kaçakçılığı yapılıyorsa en fazla kıyı kentlerinden hareketle yapılıyor. Yakalanan insan sayısında artış bu bölgelerde daha fazla zaten. Afrika’dan, Afganistan’dan, Hindistan’dan gelenler oluyor. Savaş dolayısıyla son yıllarda Suriye’den gelenler çok fazla. Karnını doyurmak için gelenler oluyor. Ülkelerindeki siyasal nedenlerden dolayı yaşayamayan ya da tehlikede olduklarını düşündükleri için geçiş yapanlar oluyor. Bizim maalesef ki doğru düzgün bir mülteci, sığınmacı yasamız yok. Tam oturmamış durumda. Suriye olaylarından sonra biraz çaba oldu, yasa çıkarma mücadelesine girildi. Suriyeli mülteciler yine biraz daha şanslı oldular. Çünkü bütün dünyanın gözü önündeler ve onlar üzerinden politikalar yürütülüyor” dedi.
AGORA PARKI EVSİZLERLE DOLU
Hükümetin ve devletin davranış boyutu anlamında ‘Suriyeli Arap’ ve ‘Suriyeli Kürt’ olmak arasında da farkların yaratıldığını kaydeden Çiçek, “Bir de hiç adı sanı duyulmayan, ötekileştirilen bir sürü diğer mülteciler var. Ve bunlara kağıt dahi verilmiyor. Afganlar mesela… Böyle bir düzen içerisinde yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Onlar da doğal olarak bir yerlerde yaşamak zorundalar. Daha çok mahalle aralarında kalan küçük parklarda yaşam savaşı veriyorlar. Agora Mahallesi’nde yer alan park gibi ya da Karabağlar… Belki yetkililer tutup kollarından atmıyorlar ama onlar için de özel bir çaba sarf edilmiyor. Onlarda bekliyorlar ki biri bir yol bulsun. Alınması gereken önemli tedbirlerin alınmaması ciddi hak ihlali riski yaratıyor” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’DE SOSYAL UYUM YOK
Çiçek, konuşmasına şöyle devam etti: “Eğer mülteciliği kendi politikalarınıza, Avrupa’ya ya da kendi ülkenizin dışındaki bölgelere kabul ettirmenin bir yolu olarak kullanırsanız, onları gerçek anlamda bir insan olarak görüp uluslararası yasalar ve kendi yasalarınız ile uyumlu hale getirirseniz bu sorun çözülür. İnsana insanca yaklaşırsanız sorun çözülür. Neden? Çünkü biliyorsunuz ki yurtdışında kaçışlar halen devam ediyor. O insanlar gittikleri yerlerde sığınmacı oluyorlar.  Ve belli bir kampları var, o kamplarda toplanıyorlar. Tamam, birçok ülkenin kamp koşulları, hiçbir insana uygun değil, daha doğrusu insanlığa uygun değil ama en azından bir statü kazanıyorlar orada, o kamp sakini olduklarında. Sosyal entegrasyon için devletler tarafından dil çalışmaları yapılıyor. Sonra sosyal alanlarda, park ve bahçeler temizliği gibi alanlarda yer alıyorlar. Karşılığında maaş alıyorlar. Yani bir davranış ediniyorlar. Bizim ülkemizde ise durum böyle değil. Herhangi bir davranış edindirme şekli yok.”