Sayfa Yükleniyor...
İzmirli Naif Resim Sanatçısı Hayal İrtegün, naif resimlerin çocukların yaptığı resimler gibi masum, çok renkli ve özgün olduğunu açıklayarak, bu tür resimlerin teknik resimlere göre daha özgür olduğunu söyledi
NİLGÜN TAZE - ÖZEL HABER
Naif sanat çoğu kendi kendini yetiştirmiş ve kendine özgü tasarımlar oluşturan ressamların uyguladığı bir teknik. Naif ressamlık uyguladığı tekniği bir öğretim kurumundan almamış, kendi çabalarıyla öğrenmiş oldukları resim ve heykel sanatıyla zevk için uğraşan kişilerdir. O kadar halktandırlar ki gümrük memuru, postacı veya bahçıvan olabilirler. Naif sanatın resim tarihi içinde 19. yy’ın sonlarına doğru yer alması, sanayileşme sonucu ortadan kalkan halk sanatının bu duruma verdiği içgüdüsel bir cevap sayılır. Bu akım ayrıca, izlenimcilikten soyutlamaya kadar acemi ressamları afallatan bir işaretler sistemine dönüşen gerçekçi figürlerin yokluğunu da gidermektedir.
İlköğretim çağlarından itibaren resim çalışmalarında dereceleri bulunduğunu açıklayan Naif Ressam Hayal İrtegün, lise eğitimi sırasında karikatür çalışmaları denediğini ve bazı çalışmalarının dönemin dergilerinde yayınlandığını açıklayarak, “1992’de Nuri Aslan Atölye kursunu bitirmemin ardından 1998’de Naif Ressam Fahir Aksoy’la tanıştım. Naif ressamların yapmış olduğu karma sergilerle profesyonel resim hayatım başlamış oldu. Bugüne kadar pek çok kişisel ve karma sergiye katıldım. Çalışmalarım ise bugün halen İzmir Urla’da ki atölyemde devam ediyor. İlk resim çalışmamı hiç unutmuyorum. Bu resmim yağlı boya olup ortaokul eğitimi sırasında okullar arası ödül almıştı” dedi.
ÇOCUKLUK AŞKIM
Resmin kendisi için bir çocukluk aşkı olduğunu ve resim yaparak çocuk olarak kalmayı başarabildiğini açıklayan İrtegün şunları söyledi: “Ressamlık hayatım boyunca zaman zaman öyle bir zaman geldi ki benim değil de resmin beni terk ettiği anlar oldu. Bodrum’a yerleştiğim dönem fırçamın kuruduğu, sadece dövme desenleri çizdiğim ve eskizler yaptığım dönemler oldu. Naif resmin ülkemizdeki tanımı saf, masum, çocuksu, ayrıntıya önem veren, perspektif gibi resmin temel kurallarına çok net uymayan bir üslup oluşudur ve ütopizmi içinde taşımaktadır. Ben kendi çalışmalarım adına konuşmak istediğimde ütopizmin renkler ve zekayla ve bittabi tecrübeyle beraber yoğrulmasından sonra ortaya çıkan sonuçlar diyebilirim. Titiz, özenli, renkli, hayalperest ve mutluluk verebilecek çalışmalardan bahsediyorum ve bazen izlenimlerin de etkisi benim için yadsınamaz hale gelir.”
NAİF SANAT
Türkiye ve dünyada naif resmin hızla daha net anlaşılmaya ve muhteşem eserler yaratılmaya devam ettiğini söyleyen İrtegün, “Bu bağlamda takip ettiğim ve bittabi etkilendiğim sayısız dünya sanatçısı vardır. Beslendiğimiz kaynaklar arasında tüm sanatçılar gibi doğa bu konudaki en değerli mücevherdir. Çok farklı zeminlere farklı türde boyalarla çalıştığım doğrudur. Bu nedenle Avrupa’daki “Free Artist” tanımlamasını kendim için çok uygun buluyorum. Ressam olarak resmi tanımlamak benim için bu yıllarda çok kolay sayılmaz. İlk resim çalışmalarımdan itibaren geldiğim ve geleceğim bir süreç, bir yaşama biçimi. Hayat gibi, su gibi, zaman gibi. Akışkan ve değişken” ifadelerini kullandı.
NAİFLER MÜZESİ
İrtegün, çocuk resminin sınırlayıcı kurallardan uzak, anlatım gücü yüksek, çok renkli, masum ve özgün olduğunu ifade ederek, “Eğitimci olmadığım için bir ressam olarak çocuk ve resim ilişkisinde onların özgür bırakılmaları taraftarıyım. 2014 senesinde Kanada ‘Musee International dart naif de Magog’ müzesinin düzenlemiş olduğu ve tüm dünyadan naif ressamların katıldığı yarışmada ülkemi temsilen ilk yirmi iki naif ressam arasına kabul edildim. ‘Lavantalar’ isimli eserim Kanada’daki naifler müzesinde daimi sergilenmeye hak kazanmıştır. 2015 ve 2016’da Berlin’de özel bir galeriden tekrar uluslararası naifler karma sergilerine davet edildim ve burada 2 eserim sergilendi. 2016’da kişisel sergimi atölyemin bulunduğu İzmir Urla’da özel bir galeride izleyiciye sundum. Sene başından itibaren bazı karma sergilere ve sosyal sorumluluk projelerine katılmaktayım. Ayrıca kendim de karma sergiler düzenlemekteyim” şeklinde konuştu.
İZMİRLİ RESSAM
İzmirli bir ressam olarak İzmir’in aydınlık, masmavi, umut dolu bir resim olarak tanımladığını açıklayan İrtegün, “Bu şehri seviyor ve İzmir’in paletini İstanbul, Ankara ve tabi dünya salonlarına taşımak istiyorum. İzmirli hemşerilerim tabii ki resim sanatına ilgi duyuyorlar. Sayıları her geçen gün artan resim atölyeleri, sergi salonları ve özel galeriler sayesinde ve tabii ki sanatçı icraalarıyla ve süregelen projeleriyle daha da ilgi duyulacak hale gelecek. Ege’nin incisi İzmir’im in ışıldayan bir sanat şehri olmaması için hiçbir neden yok. Bizler fırçamızın ucunda umut, düşleri boyuyoruz” açıklamasını yaptı.
Haber Merkezi