“Salgından daha fazla üretim ve ihracatla çıkarız!”

Türk EximBank eski Genel Müdürü Adnan Yıldırım, Türkiye ekonomisinin salgından başarılı bir şekilde çıkma anahtarının; daha fazla üretim ve ihracatla, dünyaya daha fazla açılmaktan geçtiğini söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 07.05.2020 07:26
  • Güncelleme Tarihi : 07.05.2020 07:26
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Salgından daha fazla üretim ve ihracatla çıkarız!”

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan ve binlerce insanın ölmesine sebep olan korona salgını, insan sağlığını bu denli olumsuz etkilediği gibi dünyanın ve ülkemizin ekonomisini de ciddi anlamda sarstı. 2014-2015 yılları arasında Ekonomik Bakan Yardımcılığı ve 2016-2019 yılları arasında ise Türk EximBank’ın Genel Müdürlüğünü yapan Adnan Yıldırım, salgının kısa vadede Türkiye ekonomisini nasıl etkilediğini ve salgından sonra ülke ekonomisinde nelerin yapılması gerektiğini gazetemize anlattı.



EN BÜYÜK YARAYI HİZMET SEKTÖRÜ ALDI
Salgından en çok etkilenen sektörün hizmet sektörü olduğunu anımsatan Yıldırım, bu sektörün salgından sonra toparlanmasının da uzun zaman alacağının altını çizdi. Yıldırım, “Açıkçası çok şey değişecek ama salgının uzun vadede Türkiye ekonomisi üzerinde kalıcı bir etkisinin olacağını düşünmüyorum ancak salgın çok ani olduğu için elbette kısa vadeli etkileri var ve bunları yaşıyoruz. Hepimizin de bildiği üzere salgın, en çok da hizmet sektörünü olumsuz etkiledi. Bu dönmede her şeye rağmen belli bir miktarda sanayi üretimi ve ihracat yapılabiliyor. Lojistikte, hava yolu hariç deniz ve kara yolu çalışıyor, yani bu sektörler bir şekilde ayakta kalıyor. Ama insan varlığına ve tüketimine bağlı olduğu için hizmet sektörü, en çok olumsuz etkilenen sektör konumunda. Hizmet sektörü salgının başından bu yana çok fazla yara aldı. Dolayısıyla bunların toparlanması, eskiye dönmeleri dediğim gibi ciddi zaman alacaktır. Çünkü bu sektör, salgın bitse bile insanlar üzerinde kalacak olan salgının psikolojisi yine hizmet sektörünü olumsuz etkilemeye devam edecektir” diye konuştu.



BUNU YAPAN ÜLKELER BAŞARILI OLACAK!
Devletin salgına ekonomik anlamda hazırlıksız yakalandığını da dile getiren Yıldırım, bu dönemde açıklanan destek paketlerinin ise sektörlerin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını belirtti. “KOBİ’lerimizi ve çalışanlarını virüs sonrasına sağ salim bir şekilde taşıyabilirsek ülke olarak ciddi anlamda karlı çıkarız” diyen Yıldırım, “Bu dönemde devletin yaptığı destek paketleri gerçek anlamda şirketlerin veya piyasaların ihtiyaçlarını göreceği destek paketleri değil. Devletin açıkladığı destek paketleri, ağırlıklı olarak bankacılık sistemine havale ettiği bir yardım paketi. Bankalar da bu kredileri vermek istediğine veriyor. Daha önce de belirttiğim gibi masanın dört ayağı gibi sistemin de dört ayağı var. Özel sektör, çalışanlar-çalışmayanlar ayağı ve finans kesimi. Bunun dışında devlet zaten salgına olumsuz koşullarda yakalandı. Maalesef; hazine, merkez bankası ve kamu bankalarının imkanlarının çok da olumlu olmadığı böyle bir dönemde salgına yakalandık. Salgın öncesi politik ve ekonomideki olumsuzluklara geri dönmememiz gerekiyor. Yine ülke içindeki gerginliği ve suni gündemi bırakıp yolumuza devam etmeliyiz. Bunları geride bırakmamız lazım diye düşünüyorum. Bu çok önemli bir nokta. Kısacası virüsün bunu bize öğretmiş olması gerekiyor. Salgından hem ülke içinde hem de kendi coğrafyamızdaki olumsuzlukları geride bırakıp çıkarsak, karlı çıkmış oluruz. Çünkü kriz sonrasında artık şu çok net ki üretim yapabilen ve uluslararası işbirliği ve ekonomisi güçlü olan ülkeler yoluna devam edecek. Bu çok net. Yani kriz sonrası güçlü olan ve dünya ile iyi ilişkiler kurabilen ülkeler daha hızlı yol alacaktır” ifadelerini kullandı.
ÇİN TİCARİ BOŞLUK BIRAKMAYACAK!
Salgının başladığı ülke olan Çin’in çok hızlı toparlanacağını ve hiçbir şekilde ticari boşluk oluşturmayacağını, tam tersine Çin’in başka ülkelerin boşluklarını bile kapatacağını söyleyen Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “Çin ticaret anlamında herhangi bir boşluk oluşturmayacak tam tersine salgından önceki konumundan çok daha güçlü olacak. Çünkü Çin, her türlü tedbiri alıp yoluna devam edebilecek bir ülke.”
1980’DEN GERİYE DÖNÜŞ OLMAMALI!
Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ekonomik ve dış ticaret ile uluslararası ilişkilerde açtığı yoldan geri dönüşün olmaması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, “1980’den sonra çıktığımız yoldan ne içerde ne de uluslararası ilişkilerimizden geri dönmememiz gerekiyor. Turgut Özal’ın Türkiye ekonomisini dünyaya açma stratejisinden geri dönmememiz şart. 1980’lerde başlayan süreci bizim bundan sonra hiç unutmadan, ihmal etmeden yola devam etmemiz lazım. Sonuçta Türkiye kendi içine kapanacak bir ülke değil. Orda başlayan o süreç, bugün çok daha anlamlı hale geldi. Ülke olarak önce kendi içimizdeki birlikteliği sağlayarak hem siyasetten hem de ekonomik olarak yurt dışı projeler ile ihracat ve diğer döviz kazandırıcı işler yapmamız artık çok daha anlamlı hale geldi. Bunu bir kere öne çıkartmamız lazım, bu aradaki süreci de önce kendi içimizde sonra dünyayla işbirliğini daha iyi beslemek ve işbirliğini arttırmak için değerlendirmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İŞSİZLİK EN ÖNEMLİ 3 SORUNDAN BİRİ
Türkiye’deki işsizlik ve özelliklede genç işsizlik sorununu üretim ve dövizle beraber, Türkiye’nin en önemli üç sorunundan birisi olarak gördüğünü ifade eden Yıldırım, işsizlik sorunun ortadan kaldırabilmek için ise daha fazla üretim, dış dünyayla daha fazla ticaret yapmaktan geçtiğinin altını çizdi. Yıldırım, “Genç işsizlik çok önemli bir konu. Mevcut işsiz sayısı ve gençlerimizin buradaki oranıyla yola devam edemeyiz. Genç işsizlik sorunu Türkiye’nin önündeki üç sorundan birisidir. Dolayısıyla bu işsizlik konusunu çözmemiz gerekiyor. Bunun da çaresi elbette ki daha fazla üretmek, dünyayla daha fazla ticaret yapmak, gençlerimize yeni iş alanları açabilmek. Bugün biliyoruz ki devletin reel sektörü, Türkiye’de üretimi, çalışanları ve işsizlerini desteklemek için nakdi parasal imkanları yetersiz. Ama sonuç itibariyle Türkiye ve ekonomisi dünyada hala prestiji olan bir ülke ve itibarı olan bir ekonomidir. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlet, ekonomisi de dediğim gibi bütün bu zayıflık ve sorunlarına rağmen güçlüdür. Burası çok önemli. Sonuç olarak bugün Türkiye’nin reel sektörünü ve ekonomisini ciddi olarak destekleme ihtiyacı vardır ve bu da nakdi finansmanı yetersizliği nedeniyle hazine bonosu ve devlet tahviliyle yapmalıdır. Bu da Türkiye’nin ekonomisini ve KOBİ’lerini ayakta tutacak seviyelerde tutmalıdır. Yani burada küçük düşünülmemelidir” ifadelerine yer verdi.
SAĞLIK VE TARIM VURGUSU
Virüsün insanlara, tarımın ve sağlık siteminin önemini bir kez daha gösterdiğini belirten Yıldırım, “Salgından sonra teknolojik ve yazılıma dayalı olan sektörler ön plana çıkacaktır. Çünkü her halükarda üretime dayalı ve yüksek teknolojik sektörler her zaman para kazanacak sektörlerdir. Önemli olan üretebilmek. Üretebilen bir ülke olmak çok önemli. İnsanlar, sağlık sistemi olmayan bir ülkede bundan sonra yaşanılmayacağını öğrendi. Yani insanlığın altyapısının tarım ve medikal sektörleri olduğu anlaşıldı. Bir taraftan insanları besleyen tarım, öbür taraftan insanları salgınlara karşı koruyan üretim yapan medikal sanayinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır” dedi.
BÜYÜMEMİZİN ANAHTARI ORADA
“Üretimi desteklediğimiz ölçüde ihracatımız çok hızlı toparlanabilir” diyen Yıldırım, ihracat desteklerinin durma noktasına geldiğini söyledi. Yıldırım, “İhracat desteklerinin kesintisiz bir şekilde sürmesi lazım. Çünkü Türkiye dışa açılma politikalarıyla, dünyaya açılabildiği ve sadece ürettiğiyle değil aynı zamanda döviz varlığını arttırdığı sürece büyüyebilen bir ülke. Son 20-30 yıla bakıldığında Türkiye yoluna devam etmek için üretmek zorunda, uluslararası ilişkilerini iyileştirmek durumunda ama her halükarda ihracatını da arttırmak zorunda. Bunun için ihracata önümüzdeki süreçte bugüne kadar verilenden daha fazla destek verilmesi gerekiyor. Türkiye dövizi elbette ki sadece ihracat ile kazanmıyor. Turizm, lojistik, sağlık gibi sektörler de ülkeye ciddi döviz kazandırıyor. Sağlıkta da Türkiye önümüzdeki dönemde ihracatçı konuma gelecektir. Hem sağlık ekipmanları hem medikallar anlamında daha fazla ihracat yapacak bir ülke olacak. Totale bakıldığında ise dediğim gibi Türkiye krizden sonra ihracatına geçmişe göre daha fazla önem vermelidir. Türkiye’nin büyümesinin anahtarı orada yatıyor. Çünkü üretemeyen ve dövizi olmayan bir Türkiye büyüyemez. Ne KOBİ’lerimizi üretmeden, ihracat yapmadan geleceğe taşıyabiliriz ne de gençlerimizi istihdamını üretmeden ve dünyaya satmadan ve dünyanın her yerinde proje ve iş yapmadan geleceğe taşıyamayız. Ancak bunları yaparsak geleceğe koşarız” ifadelerine yer verdi.
 

Haber Merkezi