‘Tarih kadar yalnız’ bir semt

Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü Ahmet Tuncay Karaçorlu, ‘Şehrin Hikayesi Demirlikler Ardında’ başlığıyla yayınladığımız habere kayıtsız kalmadı. Karaçorlu, çözüm önerisinde bulundu


  • Oluşturulma Tarihi : 24.04.2019 08:08
  • Güncelleme Tarihi : 24.04.2019 08:08
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Tarih kadar yalnız’ bir semt

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Kent Gözlemcisi Orhan Beşikçi ve Kent Tarihçisi İlhan Pınar’ın demeçleriyle 18.04.2019 tarihinde ‘Şehrin Hikayesi Demirlikler Ardında’ başlığıyla bir haber yayınlamıştık. Hikayeleriyle makalelere dahi konu olan eski İzmir evlerinin demirliklerle çevrelenerek ve üzerine sadece ‘Dikkat Yıkılabilir’ tabelası asılarak kaderine terk edildiğini ilk kez gazetemiz aracılığıyla duyurmuştuk. Zengin bir tarihe ev sahipliği yapan Konak’ın Basmane semti şimdi ise Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü aynı zamanda Yüksek Şehir ve Bölge Plancısı Ahmet Tuncay Karaçorlu’nun gündeminde. Karaçorlu, her an yıkılma tehlikesi taşıyarak bölge sakinlerini, kent yaşamını ve kadim bir tarihi tehdit eden yapıların belediye ve özel şirketler açısından fırsatçı bir yeni kazanç alanlarına dönüştüğünü vurguladı. Konak Belediyesi tarafından yapılan ve eski İzmir evlerini korumak amacıyla örülen demirliklerin yüksek ranta yol açtığını kaydeden Karaçorlu, “Tarihi yapıların metal perdelerle çevrelenmesi tarihe yapılan ayıpların perdelenmesi demektir” sözlerini kullandı. Daha fazla gecikmeden restorasyonun yapılması gerektiğini belirten Karaçorlu, “UNESCO Dünya Mirası Listesine sunulmalıdır” dedi ve çözüm önerilerini sıraladı.



“AYIPLARIN PERDELENMESİ”
“Toplumun ve kamu kurumlarının tarihi koruma duyarlılığı; belediyelerin ve özel şirketlerin fırsatçı bir yeni kazanç alanına dönüşmemelidir” diyerek cümlelerine başlayan Ahmet Tuncay Karaçorlu, şunları ekledi: “Tarihi yapıların korunması, duyarlı ve hassas bir teknik emek alanlarını gerektirmektedir. Özellikle Konak İlçesi ve Kemeraltı’nda görmekte olduğumuz tarihi yapıların metal perdelerle çevrelenmesi tarihe yapılan ayıpların perdelenmesi demektir. Belediyenin kaynakları restorasyon kuruluşlarına, ilgili uzmanlara ve ustalık alanlarına değil, çökmekte olan binanın çöküşünü gizleyen inşaat ve şirketlerine aktarılmaktadır. Bu metal perdeleme aynı zamanda her türlü felakette erken müdahaleyi de engellemektedir. Tarihi binalarımızı korumak alanı arsa haline getirip, gerçek önlemlerini almayarak, otopark olmasına olanak yaratmak olmamalıdır. Bu durum, hem yapılmayan bina restorasyonunu perdelemektedir hem de atalarımıza ilişkin bu kutsal hizmetle  ilgili belediyelerin sorumluluğunu perdelemektedir.”



RESTORASYON ÇAĞRISI
Gecikmeden yapılması gereken restorasyonun hızlandırılması gerektiğini ve tüm bunların belediye sorumluluğunda olduğunu aktaran Karaçorlu, “İki tarafı olan bu durumda belediyenin dayanağı olabilecek yasal koşullar olduğu gibi, mülkiyetin sorumlusu olan kişilerde bu konularda belediyelerden teknik hizmet almak hakkına sahiptirler. Ülkemizde yurttaşların yararlanabileceği birçok destekler bulunmaktadır. Kamu binaları için bu olanak daha fazladır. Bu amaçla tahrip olmakta olan bir tarihi binayı belediyenin eline vermek ve bir kamusal kullanıma dönüştürülmek en akılcı yoldur. Dünya ülkelerinde dahi böyle olmaktadır” yorumunda bulundu. İzmir’in her alanda kültür miraslarının yer aldığı, Kemeraltı Bölgesi’nin ve Kadifekale’den başlayarak, Agora dahil birçok bölgenin UNESCO Dünya Mirası Listesine sunulması gerektiğini vurgulayan Karaçorlu, “Bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı özerk bir yapı oluşturulmasını doğal ve kültürel yaşam girişimi olarak önermekteyiz” dedi.

Haber Merkezi