Tehlikeye önlem yok!

Gaziemir’de radyasyon yayarak ölümlere sebep olduğu gerekçesiyle kapatılan kurşun fabrikasının etrafındaki çitlerin açık olması nedeniyle atık dolu alandan her gün yüzlerce insanın geçtiği ortaya çıktı


  • Oluşturulma Tarihi : 06.06.2018 08:55
  • Güncelleme Tarihi : 06.06.2018 08:55
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Tehlikeye önlem yok!

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER

İzmir’in Gaziemir İlçesi’nde bulunan ve çevre katliamı yaptığı gerekçesiyle kapatılan eski kurşun fabrikası tehlike saçmaya devam ediyor. Emrez Mahallesi’nde, içerisinde nükleer atık olan eski kurşun fabrikasının etrafındaki çitlerin söküldüğü görülürken, her gün yüzlerce öğrencinin ve vatandaşın radyasyon tehlikesi saçan bu tehlikeli alanın içinden geçtiği ortaya çıktı. Güvenlik önlemlerinin yeterli olmadığını ifade eden Emrez Mahalle Muhtarı Ramazan Arslanalp, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nükleer atık olduğu gerekçesiyle ceza kestiği bu alanda yeterli güvenlik önlemi alınmadığı gerekçesiyle yüzlerce insan bu alandan geçerek, büyük bir risk alıyor” diyerek tehlikenin boyutunun çok yüksek olduğunu söyledi.

“TEHLİKE SAÇIYOR”

Kurşun fabrikasının içerisindeki nükleer atıkların bir türlü temizlenmemesi sürekli tartışma konusu olurken, fabrikanın içinde bulunduğu alanın hemen dibinde Aktepe ve Emrez mahallelerinde yaklaşık 100 bini geçen nüfus, yayılan radyasyon tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Alanın hemen dibinde bulunan Mustafa Kemal Paşa Ortaokulu öğrencilerinin ve işlerinden dönen mahalle sakinlerinin güvenlik önlemi olmadığı için tehlike saçan bu alandan geçtiğini ifade eden Ramazan Arslanalp, “Tel örgü yok, güvenlik yok, güvenlik mensubu yok. Burada nükleer atık olduğunu bakanlık dahi kabul etmişti. Bu alanın içerisinde hayvanlar otlatılıyor ayrıca derin çukurlar var, vatandaşlar bu çukurlara düşerek hem nükleer atıkla temas etme hem de fiziksel olarak yaralanmalar veya Allah korusun ölmelerine sebep olabilir. Nitekim bir arkadaşımız acelesi olduğu için buradan geçerken çukurlardan bir tanesine düşüp kollarını ve bacaklarını kırdı. Ayrıca atıkların toprağın altına gömülmesi ile bu alanda yağmur yağdığında zeminden dumanlar çıkıyor ve kötü bir koku yayılıyor. Artı rüzgar Konak tarafından estiği zaman, alanın diğer tarafında bulunan evlerde yaşayan insanlar yayılan kötü kokudan, balkonlarına dahi çıkamıyor” ifadelerini kullandı.

“MÜDAHALE EDİLSİN”

Mahalle sakinleri ile birlikte 25 yıldır kurşun fabrikasının zararlı etkilerine karşı mücadele verdiğini dile getiren Ramazan Arslanalp, “Kurşun fabrikasının kapanması ile derdimiz sona ermedi. Şimdi de bu sorunla uğraşıyoruz. Bu alan önceleri komple açıktı. Bu fabrika yüzünden ölen vatandaşlarımız oldu. Almanya’dan, Amerika’dan ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden çevreci arkadaşlarla toplantılar yaptık. Basın toplantıları yapıldı, mücadeleler verildi. Yıllarca tek derdim hakkımızı savunmaktı, tehditler aldım, örgüt üyesi olmakla suçlandım ve daha birçok şey ile yıldırılmaya çalışıldım. Nitekim tüm davaları kazandık fakat zaman aşımından son davayı kaybettik. Artık kolumuz kanadımız kırıldı. Arkadaşımız buradan düşüp zarar görünce tekrar atağa geçip aklınıza gelebilecek tüm kurumlara şikayet dilekçemizi yolladım. Bir an önce buraya müdahale edilmesini rica ediyoruz.” diye konuştu.

“İVEDİLİKLE TEMİZLENMELİ!”

Öte yandan konunun uzun yıllardır takipçisi olduklarını belirten ve çeşitli çözüm önerileri sunduklarını dile getiren TMMOB İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnal Kınay, İzmir halkının nükleer atıklarla yaşamaya devam ettiğini söyledi. Helil İnal Kınay, “İzmir Gaziemir’de 1940’lı yıllarda kurulan Aslan Kurşun Fabrikası sahasında 2007 yılında tespit edilen ve 6 yıl önce tarihin en büyük çevre cezasının kesildiği tehlikeli ve nükleer atıklar ile ilgili 2018 yılına geldiğimiz 11 yıllık süreçte İzmir halkı nükleer atıklarla birlikte yaşamaya devam ediyor. Atıkların tespitinden itibaren; merkezi ve yerel  idareler tarafından alanını çok hızlı bir şekilde atıklardan temizlenmesi, sağlıklı ve güveni koşullarda  rehabilitasyonunun sağlanması ve atıkların bertarafına yönelik süreçlerin yürütülmesi beklenirken, diğer taraftan ülkemize girişi yasak olan ve kaçak yollarla giriş yapmış olan nükleer atıklarla ilgili sürecin sorumluları ve bu atığın nasıl ve hangi yollarla bu noktaya geldiğine ilişkin inceleme ve değerlendirmelerin yapılarak sorumluların bulunması, 2007 yılından beri yasal tespitleri yapılmış olan süreçte bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamış olması ve çevre ve hak sağlığı ile ilgili yaratılan risklerle ilgili firma ve diğer sorumlular ile ilgili çalışmalarının ivedilikle gerçekleştirilmesi ve kamuoyunun şeffaf ve sağlıklı şekilde bilgilendirilmesi gerekirdi” dedi.

“ÇOCUKLARIN OYUN ALANI OLDU”

ÇED’in bu alanın temizlenmesi için olumlu rapor verdiğini de hatırlatan Helil İnal Kınay, “Fabrika sahasında bulunan tehlikeli atıklar ve radyoaktif atıklar ile bölge halkı ve İzmirliler yıllardır yaşamaya devam ediyor. Toprağa gömülü haldeki atıklarla ilgili olarak; arazinin temizlenmesi sürecinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Turanlar Atık Yönetimi Geri Dönüşüm Çevre Özel Sağlık Hizm. ve Enerji Nak. Tic. A.Ş. tarafından yürütülecek projeye ÇED olumlu kararını verdi. ÇED süreci içerisinde ÇED Raporuna ilişkin görüş, öneri ve itirazlarımızı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu aşamada arazinin bilimsel yöntemlerle, doğru şekilde temizlendiği ve atıkların alandan uzaklaştırılarak bertaraf edildiği ile ilgili veriler ve yapılan çalışmaların bilim insanları, meslek odaları, kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılması zorunluluğu bulunmaktadır. Süreç içerisinde arazinin etrafının tel örgü ile çevrilmesi dışında arazide yapılan hiçbir çalışma bulunmamaktadır. Kaldı ki şu anda arazi terk edilmiş, tel örgülerin parçalandığı, giriş çıkış kontrolünün olmadığı çocukların oyun alanı olarak kullanılan bir alan hala. Geçtiğimiz haftalarda Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Enver Yaser Küçükgül tarafından alanda yapılan inceleme ve ölçümler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Ölçüm değerleri limit değerlerin 219 kat üzerinde radyasyon olduğunu gösteriyor. TAEK çalışmaların durduğunu açıkladı. 6 yıl önce Türkiye tarihinin en büyük çevre cezasının kesildiği alanda cezanın tahsil edilmediği bilgisi paylaşıldı. Bu cezalar ile alanın rehabilitasyonu gerçekleştirilebilirdi. Bu kabul edilemez gerçekler ve yapılan açıklamalar yaşamlarımızın hiçe sayıldığının çok acı bir göstergesi” diye konuştu.

Haber Merkezi