- Gündem
- 04.05.2025 00:22
Çağrı merkezi işçisi Hasan Hüseyin Yavuz, Telus önündeki 114 günlük direnişin ardından sendikal mücadeleyi farklı bir kulvarda sürdüreceklerini açıkladı.
Mersin’de çağrı merkezi çalışanı Hasan Hüseyin Yavuz’un başlattığı Telus direnişi, 114 günün ardından yeni bir aşamaya geçti. Yavuz, bugün yaptığı açıklamada hem bu süreçte yaşadıklarını hem de mücadelelerinin bundan sonra DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası çatısı altında devam edeceğini duyurdu.
Direnişin ilk günlerinde hiçbir imkânlarının olmadığını belirten Yavuz, tek başına bir motosikletle başlattığı mücadeleyi zamanla bir dayanışma alanına dönüştürdüğünü vurguladı. Yavuz yaşadıklarını şöyle anlattı;
“İlk zamanlar burada ne bir çadırımız vardı ne de bir gölgemiz. Motorumla birlikte yalnız başıma başlamıştım bu mücadeleye. Sonra o çadırı kurarken polisler geldi ve ‘Gezi de bir çadırla başlamıştı’ diyerek çadırımızı kurmamıza engel olmaya çalıştı. Beğenmediler, korktular. Ama sonunda gördüğünüz bu çadırı kurduk. Kışın soğuğuna, rüzgarına karşı etrafını sardık, paletlerden oturak yaptık. Bu çadır bizim sığınağımız, bizim barınağımız, bizim direncimiz oldu
Ben buraya evim gibi baktım. Çünkü bu yer sadece bir direniş alanı değildi, aynı zamanda inancın, umudun, dayanışmanın vücut bulduğu yerdi. Bu direniş, yalnızca çadırla değil, onun etrafında kenetlenen yüreklerle büyüdü. Eğer eşim Büşra olmasaydı, bu kadar zamandır yanı başımda dimdik durmasaydı, bu direniş bu kadar güçlü olamazdı. Bilenleriniz vardır, iki yaşında bir çocuğum var. Bu direnişi ailemden ayrı, sevdiklerimden uzak, ama haklı bir inançla, büyük bir fedakarlıkla sürdürdüm. Çünkü biliyordum ki, yapılması gereken mücadele etmekti. Burada ben ve birçok arkadaşım haklarımızı almak için savaşmak zorunda olduğumuzu defalarca dile getirdik ve bunu elimizden geldiğince yapmaya çalıştık.
Bu süre boyunca bazıları benim burada ücretle durduğumu sanmış olabilir. Ama herkes bilsin: 114 gündür burada sendikadan tek kuruş almadan, sadece emeğime, inancıma ve işçilerin birliğine güvenerek bu çadırda direndim. Ama bu yolda yalnız da yürümedim. Dayanışmanın en güzel örneklerini yaşadım, maddi ve manevi olarak yanımda olan tüm dostlara teşekkür ediyorum.
Bugün ise sürdürülemez maddi koşulların yanında, sendika ile yaşadığımız anlaşmazlıklar ve iş kolu değişikliği gibi teknik meseleler beni bu direnişi sonlandırma kararı almaya itti. Ama bu, bir geri çekilme değil, yön değiştirme. Ben bu mücadeleye kendim için değil, sizler için başladım. Buradan kazanç değil, tecrübe, umut ve dayanışma mirasıyla ayrılıyorum.
Ve bu mücadele burada bitmiyor. Tam aksine, şimdi büyüyor.
Telus’taki bu direniş, öyle bir korku saldı ki patronların yüreğine, hakkımız olanı vermemek için iş kolu değişikliğine bile gittiler. Çünkü biliyorlardı: Eğer bu işçiler sendikalı olursa, patron saltanatları yıkılacak. İşte bu yüzden, bu direniş sadece bir şirketin değil, bir sektörün tüm patronlarını tir tir titretti. Ve buradan ilan ediyoruz: Telus’ta öyle ya da böyle sendika olacak! Patron, bundan kaçamayacak!
Bizler artık yalnızca Telus için değil, Türkiye’deki tüm çağrı merkezi işçileri için yola çıkıyoruz. Telus’ta fitillenen bu mücadele ateşi, Türkiye’deki tüm çağrı merkezlerine yayılacak. Ve bizler tüm çağrı merkezleri sendikalı olana dek bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz!
Nasıl ki onlar bizim irademizi yok sayıp iş kolunu değiştirdilerse, biz de onların karşısında bir adım daha büyüyerek, artık büro iş kolunda DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’yla mücadelemizi sürdüreceğiz. Çünkü biz inandık, çünkü biz büyüdük.
Telus Direnişi bize şunu öğretti: Direniş mirasımız, bizi çok daha büyük bir yolculuğa çıkarıyor. Ve şimdi buradan tüm çağrı merkezi patronlarına sesleniyoruz:
Mücadelemiz başlıyor!
Telus’ta yaktığımız ateşle, tüm çağrı merkezlerini sendikalı yapana kadar durmayacağız! Mücadele bitmez, yalnızca şekil değiştirir!
Ve son olarak Telus Direnişi bir kıvılcımdı. Şimdi yangın vaktidir!
Yaşasın sınıf dayanışması, yaşasın işçilerin birliği!”