Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nde "Smyrna Su Yapıları" konuşuldu

Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi'nde gerçekleştirilen “Müze Söyleşileri” etkinliğinde, “Smyrna Su Yapıları” başlıklı bir konuşma yapıldı.


  • Oluşturulma Tarihi : 25.04.2025 15:15
  • Güncelleme Tarihi : 25.04.2025 15:15
  • Kaynak : BÜLTEN
Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nde "Smyrna Su Yapıları" konuşuldu haberinin görseli

Smyrna ve çevresinin, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, İzmir’in 2 bin yılı aşkın geçmişine vurgu yaptı.  Alatepeli, “İzmir’i diğerlerinden ayıran özelliği,  liman kenti hüviyetini yüzyıllardır koruması  ve kurulduğu günden bugüne kadar kesintisiz olarak yerleşim görüyor olmasıdır. MS II. yüzyılda yaşanan 8 şiddetindeki (aletsel büyüklüğe Richter Ölçeği çevrildiğinde bunun 6,5’a karşılık geldiği görülen) deprem, şehri besleyen ve ihtiyaçları karşılayan altyapısına da büyük zarar verdi. Bu ve kentin artan ihtiyaçları neticesinde Helenistik Dönem’de inşa edilen su altyapısı, Roma Dönemi’nde genişletildi, Bizans Dönemi’nde işler tutulmaya çalışıldı ve Osmanlı Dönemi’nde ise geliştirilerek günümüze kadar ulaştı. Dönemlerin izlerini yapılarda görmek mümkün. Özellikle Osmanlı Dönemi’nde, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Akdeniz ticaret yollarının gelişmesiyle İzmir’in önemli bir şehir haline gelmesi, su ve altyapı ihtiyacını artırdı. Ayrıca bu yapılar, bazı bölgelerde hala aktif olarak kullanılıyor ve İzmir’in su ihtiyacını karşılamada önemli rol oynuyor” ifadelerini kullandı.

Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, “İzmir’de yapılan yüzey araştırmalarında Roma Dönemi’ne ait su iletim sistemlerinin parçası olan bazı su kemeri geçişlerine dikkat çekiyor. Bunlardan biri, kaçak kazılarla tahrip olduğu düşünülen Uzundere’deki su kemeri, diğeri Abdi İpekçi mahallesindeki Roma Dönemi’ne ait su kemeri olarak kayda geçti. MS I. yüzyılda İzmir’de artan su ihtiyacıyla birlikte, daha büyük su kanalları inşa edilmeye başlandı. Bu dönemin en önemli yapılarından biri olan Kızılçullu Su Kemerleri olarak bilinen Osman Ağa Su Yolu, 120 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğindeydi. Bu yapılar, kente su taşıyarak önemli bir işlev gördü” açıklamasında bulundu.

SU YAPILARI KENTİN GELİŞİMİNE KATKIDA BULUNDU

Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, George Weber’in "İzmir’in Su Yolları" adlı kitabına atıfta bulunarak, su yollarının yalnızca teknik yapılar olmadığını, aynı zamanda kentin sosyokültürel yapılarıyla da bağlantılı olduğunu belirtirken, bu su yapıları, kentin gelişimine katkıda bulunmuş ve toplumsal yaşamı şekillendirmiştir’’ diye konuştu.
19. yüzyılın sonuna doğru ciddi bir su kıtlığı ile karşı karşıya kalan kentte bir Belçika firması tarafından yeni su kaynakları araştırılmış ve araştırmanın sonunda Halkapınar kaynaklarının, kente su tedariki için kullanılmak üzere geliştirilmesine karar verildiğini belirten Alatepeli, “ Yaklaşık 76 yıl kullanılan sistemin yetersiz kalmaya başlaması ile daha fazla kaynak yaratmak adına açılan kuyular pınarların akışını sekteye uğratmış ve söz konusu pınarlardan beslenen Meles kurumuştur” dedi.
Sunumun sonunda Doç. Dr. Dilek Maktal Canko, Dr. Ögr. Üyesi Alatepeli’ye “Teşekkür Belgesi” verdi.

Yazarımız Kim ?

BÜLTEN