İzmir Körfezi’nin kanayan yarası: Gediz Nehri pisliğe mesken oldu

İzmir Körfezi’nin kanayan yarası: Gediz Nehri pisliğe mesken oldu

İzmir Körfezi’ne dökülen Gediz Nehri’ndeki kirlilikle ilgili konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi Üyesi Selçuk Karakülçe, “Beyler uyanın; bu iş siyasetler üstü” dedi. 


  • Oluşturulma Tarihi : 14.03.2025 09:47
  • Güncelleme Tarihi : 14.03.2025 09:47
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İzmir Körfezi’nin kanayan yarası: Gediz Nehri pisliğe mesken oldu

HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN / İzmir Körfezi’nde 2024 yılında yaşanan balık ölümleri, renk değişimi ve artan koku sorunlarının ardından kamuoyunun gündemine gelen körfez temizlik çalışmaları tartışma konusu olmaya devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve iktidar arasında dönem dönem büyüyen atışmalara neden olan körfez temizliğiyle ilgili Büyükşehir de faaliyetlerini sürdürüyor. Bununla birlikte körfeze dökülen en büyük nehir olan Gediz Nehri’nde de temizlik sorunu yaşanıyor. Kütahya’dan İzmir’e çok büyük bir alanı kapsayan nehre, bölgede faaliyet gösteren sanayi oluşumlarının, fabrikaların ve çeşitli firmaların atık suları da boşaltılıyor. Bu kapsamda son olarak İZBAŞ da Menemen Serbest Bölge’de oluşan atık suların nehre deşarjı için harekete geçmiş, bölge halkı duruma tepki göstermişti. İZBAŞ tarafından paylaşılan raporlarda atık suyun arıtılmış olduğuna işaret edildi. Öte yandan, Maltepe 75. Yıl Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Cihan Yıldırım tarafından paylaşılan ve Tarım ve Orman Bakanlığı onaylı olarak, belirli aralıklarla iki kere alınan numunelerle yapılan test sonuçlarında su, zararlı olabilecek seviyede tuzlu bulundu. 

GEDİZ NEHRİ’NDE BALÇIK AKIYOR 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarım, Orman ve Hayvancılık Komisyon Başkanı Selçuk Karakülçe, Komisyon Başkanvekili Erdal Karagöz ve Maltepe 75. Yıl Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Cihan Yıldırım’ın da katılımıyla, 13 Mart Perşembe günü Gediz Nehri’nde keşif gezisi gerçekleştirildi. Yapılan gezide, aynı zamanda birçok kuş türüne de ev sahipliği yapan nehrin dibinin siyah bir balçıkla çevrelendiği, belli bölgelerde suyun renk değiştirdiği gözlemlendi. 

“GÜNDEN GÜNE YOK OLUP GİDECEK” 

Nehirde yapılan gözlemin ardından basın açıklaması gerçekleştirildi. İlk olarak söz olan Yıldırım, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Ben de çiftçilikle uğraşıyorum. Bizim sıkıntımız sadece burasıyla ilgili değil. Manisa, Kütahya tarafından herkes Gediz’e boşaltım yapıyor. Şu an önümüzde bir kuraklık var. Biz buğdaylarımızı sulamaya uğraşıyoruz. Bu suya güvenip buğdaylarımızı sulayamayacağız. Çünkü ne olacağı belli değil. Geçen sene arkadaşlarımızdan bu suyu kullanan oldu ve kuruma yaşandı. Yağmura kaldı şansımız. Burası bereketli bir ova. Güden güne yok olup gidecek. Gediz Nehri’nde simsiyah bir su var. Biz hiçbir şekilde hiçbir firmanın buraya su bırakmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu bahar aylarında biz nefes dahi alamıyoruz kokudan. Çok da mücadele ettik, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na gittik, AK Parti İlçe Başkanlığı’na gittik. Herkes elini taşın altına koysun. Bu Eskişehir’in Porsuk Çayı nasıl düzeldiyse Gediz Nehri de aynı şekilde düzeltilebilir.” 

“MENEMEN’İ NEDEN GÖZDEN ÇIKARDILAR?” 

Karagöz ise şöyle konuştu: “Tarımsal sulamalarda son dönemlerde bazı sorunlar yaşıyoruz. Tabii Körfez Kirliliği olarak da gündeme geldi. Yalnız şunu göz önüne almak lazım, Körfez kirliliğinin öncesi Gediz’de yatak üzerinde bulunan, Demirköprü Barajı’ndan Menemen’e kadar olan 120 kilometre yatak üzerinde yaklaşık 126’ya yakın işletme var. Bu işletmeler içerisinde zeytinyağı fabrikaları, fayans gibi işletmeler var. Ayrıca evsel atıklar var. Bunların tamamı Gediz Nehri’ne atılıyor. Yani buradaki bu atılmanın sonucunda da işte yatak üzerindeki bazı noktalarda o kadar tahribat var ki asla tahlile gerek yok. Bugün balıkçı arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Benim en çok dikkatimi çeken balıkçı arkadaşlarımızın ellerindeki yaraydı. Yani bu diğer köylerde de mevcut. Gediz’in suyuyla tarım yapan arkadaşlarda böyle bir sıkıntı da oluşuyor. İkinci önemli konu, geçen yıl ekilen ürünler bu yıl alınamıyor. Örneğin geçen yıl domates, Menemen’de yok denecek kadardı. Bakanlık da bu konuda biraz hassas olmalı. Yani Menemen’i neden gözden çıkardılar? Bu köylerde yaşayan insanlar canlı değil mi yani? Bir de burada tüketilen ürünler Türkiye’nin değişik bölgelerine gidiyor. Bu ürünleri insan sağlığına zararı yok mu? Ankara’nın Çevre Bakanlığı’nın bu konularda hassas olması lazım. Sadece Körfez Kirliliği diyerek bu işi Büyükşehir’e yıkmak… Gelsinler Gediz’i görsünler. Körfez kirliliğini nasıl etkiliyormuş görsünler. Biz devlet su işleri dönemindeyken Kuş Cenneti’ndeki yapmış olduğumuz göletlere su dolduruluyordu, Gediz’i suyundan. Kuş Cenneti’nde kalan hayvanların tatlı su aramak için avcılar tarafından vurulmasını önlemek için böyle bir adım atmıştık. Ancak şu an Gediz’den su veremiyoruz. Ankara’daki yetkililer kuş Cenneti’ne nasıl su verebileceklerini bir düşünsünler bakalım.” 

“KİRLENMENİN BİRİLERİ TARAFINDAN GÖRÜLMESİ LAZIM” 

Karagöz’ün ardından söz alan Komisyon Başkanı Karakülçe, “Menemen Havzası’nın önemi öncelikle Türkiye’nin en büyük ovalarından birisi olması, sonrasındaysa balıkçılık için çok ciddi bir zemin oluşturması ve kültürel manada özellikle nesli tükenme üzere olan, ülkemizde yer edinmiş kuşlarımız, son olarak da tarıma, turizme açılabilecek olması” dedi. Karakülçe, şöyle devam etti: “Çevre Şehircilik Bakanlığı, sanayi bölgelerinden gelen suya belli bir oranda izin veriyor. Bu hat üzerinde birçok fabrika ve adı konulmamış sanayi kuruluşları var. Bunların her birine yasal atım izni veriyoruz ve bunun haricinde yasal olmayanlar da bu suyu zaten atıyorlar. Attıkları zaman bu su ne yapıyor? Su arıtıldı diyelim, tamam. Ancak bu kadar fabrikanın atıkları yan yana geldiğinde yeniden bir toksite oluşturuluyor. Sonra bu Körfez’e taşınıyor. Gediz beraberinde gelirken sadece bunları getirmiyor. Çok önemli bir ova söz konusu ve ülkemizde yapılan çalışmalara bakarsak son yıllarda tarımda ciddi bir pestisit zehirlenmesi var ki tarım dönüşlerinde de bunu yakinen görebiliyoruz. Ne zaman ki bir ihracat gerçekleşse iade edilmesinin sebebinin de tarımsal zehirler yani pestisit dediğimiz şey olduğunu biliyoruz. Bütün bunlar bulunduğumuz yörenin kanayan yarası. Şimdi oradan gelen bütün suyu almışız, buradaki üreticiler bunu kullanıyor. Bu üreticiler bunu kullanırken ürettikleri ürünün, dolayısıyla toprağın çoraklaşmasına sebep oluyor. Bu zehirlerin, kirlenmenin birileri tarafından görülmesi lazım.” 

“EMİNE HANIM İZMİR’E DE HİMAYE OLSUN” 

Karakülçe, Van Gölü’nün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın destekleriyle temizlendiğini hatırlattı. Aynı özverinin İzmir için de gösterilmesi yönünde çağrıda bulunan Karakülçe, açıklamasında şunları kaydetti: “Şimdi İzmir’in yerel siyasetinin, il genelinde siyaset yapan muhalefet partisi AK Parti’nin iki de bir söylediği Körfez kirliliği. İyi de körfez nereden kirleniyor? Siz bu Gediz’i temizlemediğiniz sürece Körfez’deki kirliliği engelleyemezsiniz. Elbette iyi niyetle Cemil Başkanım, İZSU’daki arkadaşlarımız çalışıyor. Bundan sonraki süreçte Büyükşehir’e Körfez’le ilgili ne söyleyecekler merak ediyorum. Ama aslolan ki bu konuda da çözüm önerilerini el birliğiyle konuşalım. Böylesine bir coğrafyada böylesine verimli toprakların, turizme açık bir bölgenin kurtarılabilmesi için bu yaptığımız kanalizasyon sistemini belki de Gediz’in çıktığı noktalarda burada arıtıp başka alanlarda ya da tarımda kullanılabilecek hale getirmemiz gerekiyor. Ayrıca sadece suyla taşınanların yarattığı bir kirlilik söz konusu değil. Çevrenin de duyarlı olması gerekli. Çevre Şehircilik Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı hassasiyet göstermezlerse büyük bir geleceği kaybederiz. Buradan demek istiyorum, beyler uyanın. Bu iş siyasetler üstü. Bu iş sadece Büyükşehir’in imkanlarıyla altından kalkılabilecek bir şey değil ki bu konuda Cemil Başkanı’mız bu konuda yetki istedi. Hiçbir yetki de verilmedi. Van Gölü bugün Emine Hanım’ın himayelerinde temizleniyor. Buraların suçu ne? Emine Hanım’dan rica ediyorum, lütfen İzmir’e de himaye olsun. Bu Gediz Nehri’ni de temizleyelim. Körfez de zaten kendiliğinden temizlenecektir. Bugün burada olan çiftçi arkadaşlarımızın yüzleri gülecek. Köylümüzün bu bölgedeki hassasiyetine kulak verin ve kirlenmeyi el birliğiyle durduralım.”

“KURBAĞA BİLE YAŞAMIYOR” 

Son olarak bölgedeki çiftçiler adına söz alan Foça Ziraat Odası Başkanı Saim Demirbaş, suyun kirliliğini şöyle anlattı: “Turgutlu’ya kadar kısmen temiz su gidiyor. Ama Turgutlu’dan sonra önüne gelen bütün sanayi atıkları atıla atıla su kirletiliyor. Bu ovada her türlü mahsul yetişiyor. Zaten ciddi bir kuraklık var. Bundan dolayı da ekebileceğimiz bir tek buğday var. Ama bu suyla buğdayı suladığımızda buğday da olmayacak. Sulayamıyoruz korkudan. Buna devletimizin bir an önce çözüm bulmasını istiyoruz. Çocukluğumdan beri burada çiftçilik yapıyorum. Kazançlar düştü, maliyetler arttı. Gediz, 5 sene önce böyle değildi. Burada birçok insan balıkçılıkla geçiniyordu. Şimdi kurbağa bile yaşamıyor. Suya elimizi soktuktan elimizi yıkamazsak duramıyoruz acıdan. Bu ovada üç mahsul ekiliyordu. Kuraklıktan dolayı bir mahsul iki mahsul belki. Ama bu suyun kirliliğinden dolayı bir mahsulü de yetiştiremez hale geldik.” 

“BİR YIL DAHA BEKLEYECEK ZAMAN YOK” 

Tuzçullu ve Çevre Sahil Köyleri Su Ürünleri Kooperatifi eski Başkanı Hüseyin Angıç da şu şekilde konuştu: “Gediz Nehri 50 yıl önce annelerimizin çamaşır yıkadığı, çay demlediği bir nehirdi. Ayrıca çentik tarlası olduğu da çok oldu. Tarım alanlarına verimi çok yüksekti. Ama şu an gördüğünüz gibi her gün biraz daha kirlendikçe bizler de bu kirli suyu ama tarımla ama balıkla bir şekilde iade ediyoruz. Ege Bölgesi’nin gerçekten büyük bir gelir kaynağı deniz ürünleri. Bu böle balık popülasyonunda yüzde bin değeri olan bir bölge. Denizde yaşayan canlılar, tatlı suya yakın yerlere gelir, larva bırakır. Onların kirli tuzlu suda oranı yüzde 2 – 3’lerdedir. Ama tatlı suya bıraktığı zaman yüzde 99’lardadır. Gediz, denizlere verdiği verimle, balıkları çoğaltmasıyla her yönüyle İzmir’e hayat veren bir nehir. Bir an önce genel müdürlüğümüz çare bulmalı. Şu an revize planı on yıla çıkarıldı ama Gediz Nehri’nin bir yıl daha bekleyecek zamanı yok.” 

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ