İzmir Yaşam Hakları Savunucuları hayvanlar için açlık grevine başladı

İzmir Yaşam Hakları Savunucuları, 7527 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” kapsamında sokak hayvanlarının katledildiğini vurgulayarak 3 gün boyunca açlık grevi yapacaklarını bildirdi


  • Oluşturulma Tarihi : 23.05.2025 12:02
  • Güncelleme Tarihi : 23.05.2025 12:02
  • Kaynak : BÜLTEN
İzmir Yaşam Hakları Savunucuları hayvanlar için açlık grevine başladı haberinin görseli

AYSELİN UZUN/ İzmir Yaşam Hakları Savunucuları, kamuoyunda “Katliam Yasası” olarak da adlandırılan, sokak hayvanlarının toplatılmasına yönelik yasa düzenlemesine karşı üç günlük açlık grevine başladı. Açlık grevi öncesinde, İzmir Alsancak Kent Enstitüleri’nde basın açıklaması düzenlenerek ''Hayvan haklarına sahip çıkın'' çağrısında bulunundu.

Öte yandan açıklamada muhalefetin başlarda yasaya karşı gibi görünüp sonrasında yasayı eksiksiz bir şekilde uyguladığı vurgulanarak, “CHP, yasa geçtikten sonra hızla toplamalara başlayıp hayvanları ölüm kamplarına hapsederek AK Parti'nin yaşam hakkını hedef alan rejimini kalıcı hale getirdi” ifadelerine yer verildi. 

YASA VİCDANA AYKIRI

Yürürlüğe giren 7527 sayılı yasa ile birlikte hayvanların ya öldürüldüğünü ya da ölümden beter yaşam koşullarına maruz bırakıldığını vurgulayan Yaşam Hakları Savunucuları üyesi Bilge Berk, “AK Parti iktidarının meclise sunduğu ve AK Parti milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen sokakta yaşayan hayvanların barınaklara kapatılmasını ve öldürülmesini öngören 7527 sayılı yasa, 2 Ağustos 2024’te yürürlüğe girdi. İktidarın katliam yasasını uygulamayacağının sözünü veren CHP, yasa geçtikten sonra hızla toplamalara başlayıp hayvanları ölüm kamplarına hapsederek AK Parti'nin yaşam hakkını hedef alan rejimini kalıcı hale getirdi. Bu rejim, 7 Mayıs 2025’te Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylandı. Hukuku ve vicdanı değil, iktidarın nefret siyasetini esas alan AYM, ölümcül bir yasa karşısında yaşamdan yana değil, ölümden yana karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, devletin ‘hukuk devleti’ niteliklerini hiçe saymıştır. Belirlilik, suçta ve cezada kanunilik, cezaların şahsiliği gibi temel ilkeler rafa kaldırılmış; bağımsız olması gereken yargı, iktidarın politikalarını meşrulaştırmakla yetinmiştir. Bizler, İzmir, İstanbul ve Eskişehir’de yaşayan yaşam savunucuları olarak, hayvanların yaşam hakkı için açlık grevine başlıyoruz. Bu grev, yalnızca bir protesto biçimi değil; barınak denen ölüm kamplarında açlıkla, susuzlukla, hastalıkla boğuşan, diri diri gömülen, aç bırakılan can dostlarımızla kurduğumuz bir dayanışma köprüsüdür. Açlığımız onların açlığıdır. Direnişimiz onların sesi, onların nefesidir. Bu yasa, bilime, vicdana, kamu yararına ve anayasal ilkelere aykırıdır. Yerel yönetimler ve kamu kurumları yıllardır sorumluluklarını yerine getirmezken, kısırlaştırma, aşılama ve rehabilitasyon çalışmaları için ayrılması gereken kaynaklar nereye harcandığı belirsiz bütçelerde buharlaşırken, çözüm diye sunulan şey yalnızca tecrit ve ölümdür. Yerel yönetimler ve kamu kurumları üzerine düşeni yapmazken, hayvanlar ‘çözüm’ adı altında ölüm kamplarına hapsedilmekte, öldürülmekte veya ölümden beter yaşam koşullarına maruz bırakılmaktadır.'' ifadelerini kullandı.

ÖZGÜR ÖZEL’İN SÖZÜNÜ CHP’Lİ BELEDİYELER TUTMADI

Türkiye’de köpeklerin, algı operasyonlarıyla toplumun düşmanı ilan edildiğini belirten ve aynı zamanda Özgür Özel’in “Yasaya uymayacağız” sözlerine rağmen CHP’li birçok belediyenin yasayı harfiyen uyguladığını dile getiren Bilge Berk, “Çocukların güvenliği bahanesiyle nefretin hedefi haline getirilmiştir. Oysa biz biliyoruz ki, çocukların güvenliğini bahane edenler bu ülkede çocuk istismarını aklayan, çocuk işçiliğini görmezden gelenlerdir. Kamusal huzuru tehdit eden, sokak köpekleri değil; hayatı değersizleştiren bu yıkım politikalarıdır. Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, toplama ve katletme olaylarında ciddi bir artış yaşanmıştır. Niğde’de ölüm çukurlarına atılan köpekler, Erzincan’da anestezi verilerek diri diri gömülenler, Osmaniye’de canlı gömüldüğü halde yaşamak için çırpınan hayvanlar, Altındağ’da ölüm çukuruna atılan hamile köpek, Mamak’ta açlıktan birbirini yemek zorunda bırakılanlar, Ümraniye’de zindanlara hapsedilen, Gebze’de canlı canlı poşetlenip çöpe atılanlar, Türkiye’nin dört bir yanında silahla, dirgenle, zehirle, dövülerek ya da açlığa mahkûm edilerek katledilen binlerce hayvan… Bunların hiçbiri ‘istisna’ değil, yasanın doğrudan sonucudur. Bu katliam süreci sadece merkezi iktidarla sınırlı kalmamış, yerel yönetimlerin de suça ortak olmasıyla derinleşmiştir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in ‘yasaya uymayacağız’ yönündeki açıklamalarına rağmen CHP’li belediyelerin, ölüm politikalarını fiilen uyguladığına şahit oluyoruz. Belediye çalışanlarının hayvanları öldürmek ve hapsetmek için adeta sıraya girdiğine tanıklık ediyoruz” dedi. 

KATLİAMLAR BİR POLİTİK TERCİHİN SONUCUDUR

“Hayvanların geleceği ve politik olarak son derece hayati bir mesele, yalnızca maaş kaygısıyla ya da işini kaybetme korkusuyla hareket eden kişilere bırakılamaz” diyerek sözlerine devam eden Berk, “Bu konuda etik, vicdani ve bilimsel temellere dayanan, şeffaf ve denetlenebilir yapılar kurulmalı; süreçler hak savunucularıyla işbirliği içinde yürütülmelidir. Osmangazi Belediyesi’nde toplatılıp kayıtsız şekilde öldürülen hayvanlar, Mamak Belediyesi barınağında açlıktan birbirini yemek zorunda bırakılan köpekler. Bu katliamlar bir politik tercihin sonucudur. Bu nedenle bugün, muhalefete açık çağrımızdır: Katliamın neresinde durduğunuzu açıkça gösterin. Sessizlikle, oyalamayla değil; somut adımlarla bu yasanın karşısında durun. Aksi halde biz durmayacağız ve bu iki yüzlülüğü her seferinde ifşa etmeye devam edeceğiz. Ayrıca Türkiye’nin dört bir yanında İl Hayvan Koruma Kurulları eliyle, Valiliklerin baskısıyla hukuksuz kararlar alınmaktadır.  Sahiplenilen hayvan sayısına keyfi sınırlar getirilmektedir. Yasaklı ırk ya da hasta olduğu iddia edilen hayvanların öldürülmesi için veteriner hekimlere meslek etiğine aykırı baskılar yapılmaktadır. Yasa, 2028’e kadar sürece yayılarak uygulanması gerekirken, kapasitesi olmayan barınaklara baskı yoluyla kapasite aşımı dayatılmaktadır. Hayvanların yönetmeliğe dahi uygun olmayan alanlara kapatılması için kararlar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Özellikle belirtmek istiyoruz. Muhalefet belediyelerin veteriner hekimlikleri, maddi kaygılardan dolayı bu hukuksuz maddelere şerh koymamakta ve katliama ortak olmaktadır. Bu şartlar altında, uygulama demek katliam demektir.” şeklinde konuştu.  

Yazarımız Kim ?

BÜLTEN