- İzmir
- 04.09.2025 19:21
İzmir'in içme suyu ihtiyacının karşılanmasında en önemli kaynaklardan olan Tahtalı Barajı, su seviyesi bakımından tarihinin en kötü eylül ayını yaşıyor
İzmir’de son dönemde yaşanan yetersiz yağışlar, artan sıcaklıklar ve bilinçsiz tüketim, barajlardaki su seviyelerini olumsuz etkiledi.
Kentin su ihtiyacının yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 55’i yer altı kaynaklarından, yüzde 45’i ise baraj ve göletlerden karşılandı. Mevcut kuyularda kullanım artarken, ihtiyacı karşılamak için yeni su kuyularının açılması yönünde çalışmalar da devam ediyor.
İzmir’in en önemli içme suyu kaynaklarından Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı alarm veriyor. Normal şartlarda kentin su ihtiyacının yaklaşık yarısını karşılayan barajda, 3 Eylül itibarıyla doluluk oranı yüzde 5’e düştü. Geçen yıl aynı tarihte bu oran yüzde 19 seviyesindeydi.
1997’de hizmete giren ve 26 yıldır düzenli kayıtları tutulan barajda, bu yılki oran son 26 yılın en düşük eylül seviyesi olarak kayıtlara geçti. Daha önce en düşük 3 Eylül doluluk oranı yüzde 7 ile 2008’de ölçülmüştü. Aynı yıl aralık ayında ise barajdaki aktif doluluk oranı yüzde 1’e kadar gerilemişti.
Yıllık ortalama 90 milyon metreküp su çekilen Tahtalı Barajı’nda kuraklığın etkisiyle havzanın büyük bölümü kurudu. Su yalnızca küçük bir alanda kaldığı için barajda adacıklar oluştu, eski yapılar gün yüzüne çıktı ve zeminde derin çatlaklar meydana geldi.
İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) bünyesindeki diğer 5 barajın da tamamının su seviyesi, kuraklık nedeniyle geçen yılın gerisinde kaldı.
Barajlardan Balçova'da doluluk yüzde 32'den yüzde 15'e, Güzelhisar'da yüzde 71'den yüzde 52'ye, Ürkmez'de yüzde 18'den yüzde 6'ya düştü.
Alaçatı Kutlu Aktaş'ta su seviyesi yüzde 0,59 oldu, Gördes barajının suyu ise tamamen tükendi.
İzmir Bakırçay Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şermin Tağıl, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarının sıklığı ve süresinin arttığını belirtti.
Yağış eksikliği ve mevsim normalleri üzerindeki sıcaklıkların giderek yaygınlaşan kuraklık koşullarına yol açtığını vurgulayan Tağıl, şunları kaydetti:
"2024-2025 kış ve ilkbahar aylarında görülen ortalama altı yağışlar, nehir akışlarını önemli ölçüde azaltarak kuraklığı derinleştirdi. Özellikle 2025 yılının ocak ve mart ayları arasında İzmir'de sıcaklıklar normalin 3 ila 5 derece üzerinde seyretti. Azalan yağış ve yüksek sıcaklıklar, Batı Anadolu'da toprak nemini ciddi şekilde tüketti. Kuraklığın etkileri nisan ayının başlarında akarsularda daha belirgin hale geldi. İzmir'in hidrolik stres (su stresi) altına girdiğini söylemek mümkün. Nehirler, bu yılki kuraklığın en büyük yükünü üstlendi. İzmir barajlarını besleyen akarsulardaki su seviyesi, kurak bir kış ve ilkbaharın ardından nisan ayı başlarında keskin bir düşüş yaşadı. Bu durum, barajlardaki doluluk oranlarını olumsuz etkiledi."
Tağıl, iklim değişikliğinin etkilerinin sadece doğal sistemlerle sınırlı kalmayıp gündelik yaşama da doğrudan yansıdığını kaydetti.
Azalan su kaynaklarının tarımsal üretimi tehdit ettiğini ve içme suyu yönetimi konusunda ciddi zorluklar oluşturduğunu ifade eden Tağıl, "Bu durum, su kıtlığına bağlı ekonomik ve sosyal sorunların habercisi. İzmir'in su kaynaklarını besleyen akarsularda vahşi yaşamın ve doğal habitatların hayatta kalabilmesi için çok az su kaldı. Bu koşullar, insan yaşamının ve tüm canlıların iklim değişikliğine uyum sağlamak zorunda olduğunun en somut göstergesidir. Aksi takdirde habitat kayıpları kaçınılmaz hale gelecektir." dedi.
Kentte su kaynaklarında yaşanan azalmanın kritik eşiğe gelmesi nedeniyle İZSU çeşitli önlemler almaya başlamış, İZSU bünyesinde oluşturulan Su Kurulu, 6 Ağustos'tan itibaren kent merkezindeki 12 ilçede ay boyunca 23.00-05.00 saatlerinde düzenli, planlı su kesintileri uygulamıştı.
Kaynak : AA