Sayfa Yükleniyor...
Mehmet Kılıç’ın ilk kitabı “Mahpus Kaça Kaça Biter” yayınlandı. Yazar kitabının detaylarını röportajımızda anlattı. 322 sayfadan oluşan kitap Kılıç’ın cezaevinde yaşadığı olayları ve anıları kapsıyor
ONURHAN ALPAGUT/RÖPORTAJ
Yazar Mehmet Kılıç’ın “Mahpus Kaça Kaça Biter” adını verdiği romanı raflarda yerini aldı. Yazarın hapishane dönemi anılarını ve yaşadıklarını anlatan kitap 322 sayfadan oluşuyor. İlk kitabının detaylarını gazetemize anlatan Kılıç, “Mahpus Kaça Kaça Biter” romanının ilk taslağını hücremde yazdım. Bu kitap, Metris, Sağmalcılar Özel ve Bayrampaşa cezaevlerinde yaşadıklarımızı, anı roman şeklinde anlatıyor. Metris’te iken arkadaşlarıma, ‘Bizler edebiyat üstatları değiliz ama yaşadıklarımızı kaleme alarak geleceğe aktarmalıyız’ derdim. Geçmişte söylediklerimin gereklerini yerine getirme çabasındayım” dedi.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1960 yılında, Sivas-Gürün Yuva Köyünde doğmuşum. 1965 yılında Ankara’ya göçtük. Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi’nden mezun olduğum 1977 yılında İTÜ Makine Fakültesini kazanıp, İstanbul’a gittim. Lise yıllarında dünya klasiklerini okumaya başlamıştım. O dönem ülkemizin siyasal atmosferinin de etkisiyle ekonomi, politika ve felsefe konuları da ilgimi çekmişti. Lise yıllarında bağlama çalmaya başladım. Üniversite öğrenimimi yaptığım İTÜ’de, İTÜ-DER adlı öğrenci derneğinin korosunu yönettim. 12 Eylül 1980 Cuntası geldikten bir süre sonra, Mart 1981’de gözaltına alınıp tutuklandım. Siyasi bir davada yargılandım. Cezaevinde bulunduğum yıllarda edebi çalışmalar yanı sıra, beste çalışmalarım da oldu. 1992 yılı Mart ayında tahliye edildim. Bir dönem yurtdışında yaşayıp 2000 yılında dönüş yaptım. 2008 yılı öğrenci affından yararlanıp, makine mühendisliği diplomamı aldım. Müzik, resim ve edebi çalışmalarımın yanı sıra, oluşturduğumuz hobi atölyesinde cam ve ahşap tasarımları yapmaktayım. Çok katılımlı resim sergileri dışında, kişisel resim sergileri de açtım. 2009 yılında evlendim.
Yazıyla alakanız nasıl gelişti?
1981-1992 yılları arasında İstanbul’da Selimiye, Hasdal, Metris, Sağmalcılar ve Bayrampaşa cezaevlerinde tutuklu kaldım. Tutukluluk dönemlerimde, kitapların yasaklar listesine alınmadığı dönemlerde, okumak en temel uğraşımdı. 1987 yılında Metris Askeri Cezaevi’nde beş arkadaşımla ‘Kültür Komitesi’ çalışmalarını yürüttük. Oluşturduğum koroda yöneticilik yapmanın ötesinde, beste çalışmaları yaptım. Tiyatro oyunu yazıp oynadık. Siyasi tutsakların şiirlerini, öykülerini toparlayıp cezaevi dışına, siyasi dergilere gönderdik. Aylık siyasi dergilere incelemeler, araştırmalar yazdım, kitap değerlendirmeleri yaptım. Fransa’da 1997-99 yılları arasında otuz ay tutuklu kaldığım dönemde, birkaç roman taslağını kaleme aldım. 2019 yılında, Dorlion Yayınları tarafından basımı yapılan “Mahpus Kaça Kaça Biter” romanımın ilkyazımı Paris’teki cezaevidir. Edebi çalışmalarımın başlangıcı, toplamda on beş yılı bulan tutsaklık dönemlerimdedir. Paris’teki cezaevinde Fransızca öğrenmenin yanı sıra, resim kursuna giderek tablo çalışmalarına başladım. Özgürlüğüme kavuştuğumda cezaevinde başlattığım çalışmaları tamamlamayı hedefledim. Yazınsal çalışmaların okur nezdinde karşılığını bulabilmesi için estetik ölçüleri yakalamanın ötesinde, okurla buluşup bütünleşmesi gerekiyor. Edebiyat alanına ağırlığını koyan üstatların alanına yeni giren ‘çaylakların’ çıraklıklarını aşabilmeleri hiç kolay olmayacaktır. Ancak zorlukları aşma cesaretinde olmalıyız.
Hayatınızda sizi en derinden etkileyen olay ne oldu?
1984 yılında, siyasi tutsaklara “tek tip elbise” giydirilmesi yönündeki saldırıları durdurarak, insanca yaşam hakkının kazanılması doğrultusunda başlatılan ölüm orucunda ben de yer aldım. Siyasi anlamda teslim alınmamızı isteyen cuntacılara karşı gerçekleştirilen bu direnişte dört direnişçinin yaşamı son buldu. Bu direnişte aramızdan ilk ayrılan Abdullah Meral’in ölüm haberini duyduğumda gözyaşı döktüm. Yetmiş beş gün süren ölüm orucu süreci, ölümle yaşam arasında iç savaş yaşadığım, beni derinden etkileyen bir dönemdir.
İlk kitabınızı ne zaman yazdınız?
Aslında ilk kitabımı 1981-82 yılları arasında, Metris Askeri Cezaevi’nde bir harita method defterine yazmıştım. Çok acemice olduğunu düşünsem de, İlk denememdi. Daha sonraki kitap çalışmalarıma 1997-1999 yılları arasında tutuklu kaldığım, Paris’teki “Maison d’Arret des Hauts de Seine” cezaevinde başladım. İlk kitabım olan “Mahpus Kaça Kaça Biter” romanının ilk taslağını hücremde yazdım. Bu kitap, Metris, Sağmalcılar Özel ve Bayrampaşa cezaevlerinde yaşadıklarımızı, anı roman şeklinde anlatıyor. Metris’te iken arkadaşlarıma, “Bizler edebiyat üstatları değiliz ama, yaşadıklarımızı kaleme alarak geleceğe aktarmalıyız” derdim. Geçmişte söylediklerimin gereklerini yerine getirme çabasındayım” dedi. Yazar ayrıca “Keşke hiç seni tanımasaydım” adını vermeyi düşündüğü kitabının da çalışmalarına devam ettiğini söyledi.
Şu anda neler yapmaktasınız?
İlk yayınlanan romanım “Mahpus Kaça Kaça Biter”. “Keşke Seni Hiç Okutmasaydım” adını vermeyi düşündüğüm ikinci çalışmamı tamamlamak üzereyim. Her yönüyle tamamlandığında yayımlamak niyetindeyim. Bunların dışında taslaklarını daha önceleri yazdığım çalışmalarım olsa da, yeniden kaleme almak zorundayım. Benim açımdan, daha önceki bir çalışmayı düzenleme süreci, yeni bir çalışmayı yapmaktan çok daha zor olsa da, zorlukları aşmak zorundayız.
Korona günleri sizin için nasıl geçiyor?
Eğer zamanı akıllıca kullanmayı becerebiliyorsanız, cezaevleri de birer okuldur. Ben kaldığım cezaevlerinde, yaşam üniversitesinden diploma aldığım kanısındayım. Edebiyat ve müzik çalışmaları dışında, İngilizce ve Fransızcamı geliştirmeye çalıştım. Umudum o ki, Covid-19 insanlığa çok büyük dersler vermiştir. Karantina günlerini kendi açımdan rasyonel değerlendirdim. İkinci kitabımı tamamlama noktasına geldim. Sanatsal çalışmalara daha fazla zaman ayırabildik. Eşim ve ben daha fazla kitabı okuyabildik, sinema ve tiyatroda değerli eserleri izleyebildik.
Yeni bir kitap hazırlığınız var mı?
Evet. “Keşke Seni Hiç Okutmasaydım” adını vereceğim ikinci kitabımın yazımı için çok fazla emek harcamanın ötesinde, yakın arkadaşlarımdan destek görmem büyük avantaj.
Konuları nasıl belirliyorsunuz belli kıstaslarınız var mı?
İlk kitabım ile şu an üzerinde çalıştığım kitabım bizzat yaşadıklarım. Belleğimin yetmediği noktada dostlarımdan, arkadaşlarımdan destek istiyorum. Kitaplarımın pek çok yazarı var. İlk romanıma şunları yazdım: “Bu romanı kaleme ben alsam da, bu romanın ‘gerçek yazarları, siyasi tutsakların yanı sıra, tutsak yakınları ile direniş destekçileridir.”
Söylediklerinize ek olarak belirtmek istedikleriniz nedir?
Gelişim karşıtları, toplumsal hafızanın unutkanlıkla köreltilmesini hedefler. Geçmişin olumlu değerlerinin üzerine sünger çekerek unutturmak, geleceğe ilişkin büyük umutları yok etmek isterler. Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmaz, düşüncesini temel alarak ideallerimizi, ütopyalarımızı dillendirmek zorundayız. Bizler aydınlanma dönemini tamamlamış, insanlığın gelişim sürecine ayak uydurmuş, karanlığı aydınlığa dönüştürmüş bir dünyanın parçası olacağımızı hedeflemekteydik. İnsanlığın tarihinde kimi zamanlar, çarklar geriye döndürülüyor sanılsa da, toplumların yönü hep ileriye gidecektir. Sanatçılar, bu süreçte sanatçılığın gerekliliklerini yerine getirmek zorundadır.
Haber Merkezi