Karikatür bunalım sürecinde

Usta karikatürist Köksal Çiftçi ile röportajımızın ikinci kısmında çizerlerin günümüzdeki sorunlarını konuştuk. Çiftçi, “Yalnız bizde değil dünyada karikatür sanatı ve karikatürcüler bir bunalım süreci yaşıyor” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 21.04.2021 07:50
  • Güncelleme Tarihi : 21.04.2021 07:50
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Karikatür bunalım sürecinde

ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ

Usta Çizer Köksal Çiftçi, karikatürün üzerinde her zaman siyasi baskının olduğunu söyledi. Sadece bu baskının dönem dönem artıp azaldığını ifade etti. Karikatürün temelini siyasi karikatürün oluşturduğunu belirten usta kalem, “Bu dönemde hem yargılanıp hapis cezası aldım, hem de mesleğimden oldum. Yani, Kenan Evren döneminde bile işimi yapmama kimse karışmadı” diye konuştu. Karikatür dergilerinin günümüzde tirajlarının 7 binlere kadar gerilediğini söyleyen Çiftçi, bunun temelinde dergi yöneticilerin sahip oldukları yayın anlayışından kaynakladığının altını çizdi. Karikatür ve karikatürcülüğün tüm dünyada bir bunalım süreci yaşadığını dile getiren Köksal Çiftçi, “Bunun çözümü dijital ortamında yeniden var olmayı denektir. Sıkı bir yayın yönetmeni önderliğinde internet ortamında günlük mizah dergisi yayıncılığı yapılabilir” açıklamasında bulundu.

Çizerlerimiz ne kadar özgür?

Karikatürcülerin ülkemizdeki özgürlüğünü anlatması için bir örnek vereyim. Ben Sabah Gazetesi’nde hiçbir baskı ve telkinle karşılaşmadan karikatür çizdim. O günler henüz Kenan Evren’in devlet başkanı unvanıyla yönetimi sıkıyönetimle yönettiği yıllardı. Hem o yıllarda, hem de Turgut Özal yıllarında çok sert karikatürler çizdik ve işlerimiz manşetlerin görseli olarak kullanıldı. O karabasan yıllarda bile dava açılsa bile hapis cezası almadım. Mesleğimden geçimimi sağlayacak para kazanmayı sürdürdüm. Bu dönemde hem yargılanıp hapis cezası aldım, hem de mesleğimden oldum. Yani, Kenan Evren döneminde bile işimi yapmama kimse karışmadı. Bu konuda yalnız değilim, işin en acı tarafı budur.

Teknolojinin gelişmesi ve karikatürün sanal ortama kayması ile birlikte artık kağıtta karikatürün bittiğini söyleyebilir miyiz?

Teknolojinin yaşamımıza girmesinin artısı da eksisi de var. Artısı eskiden el kadar bir karikatürü çizmek için sürüyle kaleme, sürüyle boyaya, sürüyle kağıda, silgiye, çizim aracına gereksinim duyardık. Öyle ki bazen masamızda çay koyacak kadar bir boşluk olmazdı. İş onunla da kalmazdı. Çizdiğini gazeteye ulaştırılmasa, gazetede değer kaybına uğramadan taranması, montajda renk kayması olmadan yerleştirilmesi de ayrı bir dertti. Mutsuz muyduk bundan? Kendi adıma söyleyeyim, mutluyduk! Peki şimdi elimiz ayağımız temiz, boyayla, kağıtla, silgiyle ilişki kurmadan tümü ekranda üretilmiş ve internet ortamından gazeteye gönderilmiş karikatür çiziminden şikayetçi miyim? Değilim. Bunun da eksileri yanında artıları var. Şu kadarını söyleyeyim, kağıtta karikatürün bitmesi beni o kadar da üzmüyor.

Karikatür dergilerinin her geçen gün daha çok sorunla karşılaşması ya küçülme ya da kapanmaya gitmesinin altında nasıl bir sorun yatıyor? Bunu nasıl aşabiliriz?

Günümüz mizah dergilerinin tirajı ortalama 7 bin. Oysa bu dergileri çıkaran yöneticiler Oğuz Aral yönetimindeki 700 bin satan Gırgır’ın ana çizerleriydiler. Oğuz Aral’layken 700 bin satıyorlardı, kendi başlarına kaldıklarında 7 bin satışa şükrediyorlar. Nasıl oluyor bu? Bunun nedeni basittir. Oğuz Aral gereği gibi, tavizsiz, hatır gönül dinlemeksizin yayın yönetmenliği yapıyordu. Başarının sırrı buradan gelmekteydi. Oysa günümüz dergi yöneticileri çizerleri serbest bırakmışlar, işi doldur boşalta dökmüş, haftayı kurtarma peşine düşmüşler. Profesyonellik bunu kaldırmaz. Sadece mizah dergileri için geçerli bir kural değildir bu. Herhangi bir gazete, dergi, hatta kitabevi için de geçerlidir bu kural. Ya disiplinli yayın yönetmenliği yaparsın, çok satar, çok kazanır, kazandırırsın, ya da suçu gelişen teknolojiye, siyasi iktidara, hatta okura atar kendini kandırırsın.

Düzenlenen karikatür yarışmaları, sergiler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Karikatür gazete için çizilir ve gazete üzerinde tüketilir. Doğuş felsefesi budur. Bu nedenle ben yarışmaları ve sergileri bünyeye uygun görmüyorum. Kaldı ki yarışmalar İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarının bir ürünüdür. Savaştan hırpalanmış olarak çıkmış bezi Avrupa kasabaları gelirlerini arttırmak ve kendilerini tanıtmak için şenlikler ve bu şenlikler kapsamında da bazı yarışmalar düzenlediler. Karikatür bu yarışmaları bu etkinliklerin en kazançlı reklam unsuruydu. Karikatürcüler de bu etkinliği kendilerini tanıtma aracı olarak gördüler. Bu karşılıklı alış veriş 70’lere dek sorunsuz sürdü. 80’lerde yarışmaların kimliği değişti ve amacından saptı. Bu ölmüş kanalı suni teneffüsle canlı tutmaya çalışmayı bin şahsen pek ahlaki bulmuyorum. Sergiler için sıcak bakmasam da o kadar katı değilim.

Sözlerinize ek olarak neler söylemek istersiniz?

Yalnız bizde değil dünyada karikatür sanatı ve karikatürcüler bir bunalım süreci yaşıyor. Bunun çözümü dijital ortamında yeniden var olmayı denektir. Sıkı bir yayın yönetmeni önderliğinde internet ortamında günlük mizah dergisi yayıncılığı yapılabilir. Pek çok meslek üyesi bu kanalı kullanarak milyon dolarlık hacme ulaştı. Karikatür gibi en tanınmış ve çok sevilen bir sanat bunu haydi haydi başarır.

Haber Merkezi