Sanatında emin adımlarla ilerliyor

Geçtiğimiz haftalarda Karşıyaka’da açtığı sergi ile sanatseverlerin ilgisini çekmeyi başaran genç ressam Nergis Şen, gazetemize resim ile olan serüvenini anlattı


  • Oluşturulma Tarihi : 18.12.2017 06:35
  • Güncelleme Tarihi : 18.12.2017 06:35
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sanatında emin adımlarla ilerliyor

ONURHAN ALPAGUT / ÖZEL RÖPORTAJ

İzmirli genç Ressam Nergis Şen, çocukluğunda başlayan resime ilgisini geliştirerek, genç yetenekler arasında yerini almayı başardı. Lisede tercihini ikizi Deniz Şen ile birlikte grafik tasarım üzerine kılan genç sanatçı, bölümü tamamladıktan sonra güzel sanatlar fakültesine gitme yönünde karar kıldı. Çanakkale Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde aldığı eğitim ve yeteneği sayesinde sanatını daha da geliştiren Şen, İzmir’e dönerek lisede ders aldığı hocası Deniz Oral Ortanca ile görüşerek, gerçekleştirdiği sohbet sonrasında hocasının getirdiği öneri ile Karşıyaka’da MonArt Resim Atölyesi’ni açmaya karar verdi. Çalışmalarını burada sürdüren ressam, Moda Tasarımı mezunu olan arkadaşı Sedef Erkin ile farklı bir projeye imza atarak, sanatı gündelik yaşamın içerisine yerleştirme kararı aldı. Bu bağlamda ünlü ressamların çalışmalarını kopya ederek, kot ve benzeri gündelik giyim eşyalarına çizimlerini taşıdı. Amacının resim sanatını daha da yaygın hale getirmek olduğunu bildiren sanatçı, ilerleyen günlerde adımlarını bu yönde atacağını söyledi.

Neden Resim?

Küçükken, bir defterim vardı. Kardeşimle beraber bakıyorduk. Benim o defterdeki resimlere ilgim oldukça fazlaydı. Sürekli karalardım. İlkokuldaki resim derslerimde bu yeteneğimi gösteriyordum. Hocalarım, yaptığım işleri çok beğenirdi. Yeteneğim olduğunu söylerlerdi. Çizerken hiç zorlanmadım. İlk resmimi 4 yaşında yaptım. Sonrasında hayatım resim üzerine şekillenmeye başladı. Lisede ikizimle birlikte grafik tasarım bölümünü seçtik. O bölüme başladıktan kısa bir süre sonra bıraktı. Başka bir bölüme geçti. Ben, bölümü tamamladım. Grafik tasarımı gördüm. Ama temelde desen ve resim üzerine şeyler vardı. 2 ve 3’üncü sınıflarda Photoshop ve Corel gibi eğitimler aldım. Lise 3’de güzel sanatlar fakültesine hazırlık amacıyla resim atölyesine gittim. İki sene orada devam ettim. Sınavlara hazırlandım. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Çanakkale Üniversitesi tercihlerim arasındaydı. Dokuz Eylül Üniversitesini denedim kazanamadım. Çanakkale Üniversitesinde iki tercihim vardı. Bunlar resim ve grafik bölümleriydi. Resim bölümünü kazandım. Böylece serüven benim için başlamış oldu.

HİSSEDİLENİN TUVALE YANSIMASI

İlerleyen günlerde işler nasıl şekillendi?

Üniversite okurken, yine resim çiziyorsun ama biraz daha üst seviyede. Bu sebepten 2 ve 3’üncü sınıflarda daha detaylı çalışıyorsun. Ders gördükçe, ilgin artıyor. Sanatı ve sanatçıyı daha iyi tanıyorsun. Çalışma biçimlerini öğreniyorsun. Akımlar hakkında bilgin artıyor. Şöyle örneklemek gerekirse; Resim senin için ilk başta Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı iken zaman içerisinde Van Gogh’un bir tablosuna dönüşüyor. Bakış açın değişiyor. Eskiden gerçekçi resimleri çok severdim. Şu an benim için resim: fırça vuruşları, renkler, yansıtılanlar. Göz ile göremediğiniz, hissetiklerinizin tuvale vurumu… Ki bence de resim bu.

Tablo’da leke izlerini bıraktığını biliyorum. Bunun sebebi nedir?

Ben böyle seviyorum. Bazıları tabloda düz ve pürüzsüz bir düzey ister. Ben tuvalde renk görmeyi seviyorum. Saçtaki lekeler ve kabartılar, spatula izleri vs… Ben bunları ellemiyorum. Böylece resmin her aşamasını görüyorum. Renkleri daha iyi seçebiliyorum. Mükemmel realist resimleri tercih etmiyorum. Artık fotoğraf makinesi diye bir şey var. Bence resimin fotoğraftan bir farkı olmalı. Resimde yorum bulunmalı.

FIRÇA DARBELERİNİ TUVALDE BIRAKIYOR

Bunu biraz daha açar mısın?

Realist çalışan arkadaşlarım şimdi bana kızacak. Bu durum bana yansımadı. Bir resme baktığımda, ben istemiyorum ki fotoğrafın bire biri olsun. Bana yansıttıkları. Bende uyandırdıkları önemli. Portre çalışırken bile bana güzel gelmeyen yerleri düzeltiyorum. Çizerken, kullandığım tüm renkleri göstermek istiyorum. Hiçbir rengi kapatmak istemiyorum. Bu sebeple resimlerimin hepsinde lekeler var. Bir resmin üzerindeki kıyafeti daha çok işleyerek, daha gerçekçi gösterebilirim. Ama bunu yapmıyorum. Eskiz tadında kalması…

Şu an ne tarz çalışıyorsun?

Benim önceliğim portre çalışmak. Bunu seviyorum. Daha çok kadınlar üzerinde çalışıyorum. Resim anlamında yaptığım şey; kendimi bulmak ve o çizdiğim resimden keyif almak. Bir şeyler öğrenmek. Resimde öğreneceğin şeyler hiçbir zaman bitmez. Kendi yaptığınız bir resme bile biri öyle bir yorum yapar ki; çizdiğin resme bakış açın değişir. Benim şu an yaptığım şey; ‘Kendimi bulmak’ her anlamda… Çizimlerimde kendimi adlandırdığım bir akım yok. Bir arayış içindeyim. Ancak kendime yakın bulduğum akım: Empresyonizm.

MONART KARŞIYAKA’YI KURDU

MonArt Resim Atölyesi’ni kurdun. Buranın hikayesi nedir?

Lise 3’de gittiğim atölyede Deniz Oral Ortanca hocam vardı. Ben 2016 mezunuyum. Öğrenimimi tamamlayıp, İzmir’e döndüğümde hocam hala atölyesini işletiyordu. Planlarımı ve kaygılarımı onunla paylaştım. Resim üzerine baya bir sohbet ettik. Sohbetin sonunda bana bir şubesi olmamı önerdi. Kurulu, düzeni devam ettirmek bana da mantıklı geldi. Herkes zaten kendisine öncelik edecek birini ister… Geçen sene kasım gibi MonArt’ı açtık. Burayı açmamdaki temel amaç kendime rahat çalışabileceğim bir ortam yaratmak. Bir evde veya başka alanda resim yapamıyorsun. Özel bir alana ihtiyacın oluyor. Sonra işin içerisine kurs girdi. Maddi olarak kendimi bu şekilde destekliyorum.

Kurslarından biraz söz etsene…

6 ile 15 yaş arası öğrencilerim var. Ayrıca yetişkinlere de kurs veriyorum. Daha çok hobi olarak. Hobi resim kurslarına daha çok ilgili olanlar geliyor. Ben, çocukların resme herkesin bakacağı açıdan ziyade bir ressamın bakacağı açıdan öğretiyorum. Bir elma çizerken bile yuvarlak çizmek yerine, onu hissederek formuna göre boyamak, hacimlendirmek… Bir ressam gibi çizmek… Bu çocukların çok hoşuna gidiyor. Hem ben eğleniyorum. Hem onlar eğleniyor. Yetişkinler için biraz daha durum farklı. Yaş büyüdükçe tekniği ve tavrı daha iyi anlatabiliyorsun. Ama yaşı ufak çocuklar bundan sıkılıyor. Onları daha özgür bırakıyorum.

SANATINI FARKLI MATERYALLER ÜZERİNE TAŞIDI

Farklı zeminler üzerine çalışmalar yaptığını, çizdiklerini ona aktardığını biliyorum. İstersen birazda bu yönünden bahset.

Bu iş Sedef Erkin ile birlikte fikir olarak ortaya çıktı. Kendisi Moda Tasarım mezunu. Yaptığımızı bir proje olarak adlandırabiliriz. Sanatı günlük hayatın içerisine katmak… Bir insan, tabloyu almaz da ama kıyafetinin üzerinde nakış, model, motif ister. Bizim amacımız da tam olarak bunu yapmak. Yani sanatı günlük hayatın içerisine yerleştirmek. Bunu yaparken de ünlü ressamların tablolarını kopya ediyorum. Her yerde gördüğünüz tabloları kıyafetinizin üzerinde görmek…

Şu an kopya çalışıyorsun yani… İleride kendi çalışmalarını farklı zeminler üzerine aktarmayı düşünüyor musun?

Düşünüyorum tabii ki... Benim amacım kendime belirlediğim yolu gerçekleştirmek. Bunun için kendime verdiğim bir süre var. Evet… Belki bir anda olmayacak ama zaman içerisinde… Güzel ufak ve emin adımlarla ilerlemek. Resimden vazgeçmek istemiyorum. Çok seviyorum. Benim için resim hayat. Onun üzerine hayatımı kuruyorum. Benim için bir temel taşı. Resim yaparken keyif alıyorum. Hayatımın sonuna kadar benimle gelmesini istiyorum.

SANAT VE TİCARET

Sanat ve ticaret kavramına nasıl bakıyorsun? Sence ikisini bir arada yürütmek ne kadar doğru?

Bu işe kesinlikle ticaret olarak bakmamak lazım. Sanat, özel bir şey. Bugün bir sipariş aldığınızda bile yaptığınız işten kaygı duymalısınız. Maddi olarak yapıp vermektense, kaygılanmanız lazım. Üretim aşaması sancılı geçmeli. Bunlar olmazsa sanatta olmaz. Günümüzde piyasa ressamlığı diye bir şey var… Çoğu kişi onun kötü olduğunu biliyor ama işten anlamayanlar onu beğenip satın alıyor. Buna göre çalışanlar oluyor. Çok kötü işler ortaya çıkıyor. Ama iyi fiyatlara satılıyor. Benim şu an yaptığım kaygılı resim yapmak. İyi bir resim çıkarmadığımda mutsuz oluyorum. İşlerimi duygusal olarak, hissederek yapıyorum.

Atölyeyi daha büyütmeyi düşünüyor musun? Mesela atölyeler gibi

Elbette düşünüyorum. Atölyeyi ilerletmek istiyorum. Hem atölyem olsun hem de ben işlerimi orada yapayım. Resim sanatını yaygınlaştırmak ve öğretmek istiyorum. Bunu da Deniz hocamla birlikte gerçekleştirmek istiyorum. Zamanla tabii ki MonArt daha da büyüyecek.

Resim sanatını teşvik etmek amacıyla neler yapılabilir?

Şöyle bir gerçek var: Resme değer verilmiyor. Maddi ve ekonomik kaygılardan olduğunu düşünüyorum. Toplum, refaha ulaştıktan sonra başka keyifler, zevkler arar. Bu durumda bununla ilintili. Çünkü resim temel bir ihtiyaç değil. Bazı şeyler elde ettikten sonra insanlar resim almak ister. Eksik olan bu. Maddi kaygılar varken insanlar, resim almak istemiyorlar. Biraz ekonominin düzelmesi lazım. Bunun dışında İzmir’de tabii ki iyi sergiler gerçekleşiyor.

SİZE VERİLEN İLE YETİNMEYİN

Bu konuda eğitim almak isteyenlere ne önerirsin?

Eğitim almak isteyen gençler, öncelikle kurslara yönelmeli. Kendisini geliştirmeli. Sonrasında akademik olarak bir üniversiteye başvurmalı. Sanatın bir eğitimi oluyor ve bununda başlangıcı kurslar. Kişi, üniversitede eğitim aldığı sürede birçok çizim yapıyor. Öğretilenler kısıtlı, bu sebeple kişi, kendisini biraz zorlamalı. Verilen ile yetinmemeli, kendini geliştirmeli. Daha çok kendini tanımalı. Ne kadar çok çizim yaparsanız, kendinizi o kadar tanıyorsunuz.

Senin gibi güzel sanatlar fakültesi mezunları gençlere neler söylemek istersin?

En basiti, resim bölümünden mezunsanız bir atölye… Diğer türlü formasyon alınabilir. Ancak bir yeteneğiniz varsa illa fırsat yakalarsınız. Günümüzde birçok materyalin üzerine resim yapılabiliyor. Sanat, hayatın içine giriyor. Bir şekilde para ediyor. Bende, birçok materyalin üzerine resim yapıyorum. Bu pek de kolay olmuyor. Birtakım zorluklar yaşıyorum. Ama bunları aşıyorum. Düz bir tuvaldense bir takım materyallerin üzerine çizmek bana daha cazip geliyor. İnsanları daha çok etkiliyor.

Haber Merkezi