- Sağlık
- 22.10.2025 10:30
Antidepresan kalp krizi riskini artırıyor olabilir mi? The Lancet'teki küresel çalışma uyardı
Oxford ve King’s College, 58 bin hastayla yapılan dev analizde bazı antidepresanların kalp atış hızını ve kiloyu kritik düzeyde değiştirdiğini kanıtladı. Uzmanlar, felç ve kalp riski potansiyeline dikkat çekiyor.
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : HABER MERKEZİ

Oxford ve King’s College London’ın çığır açan küresel araştırması, yaygın kullanılan antidepresanların sadece psikolojik değil, aynı zamanda ciddi fiziksel etkilerini de ilk kez sistematik bir şekilde masaya yatırdı. Dünyanın en saygın tıp dergilerinden The Lancet'te yayımlanan bulgulara göre, bazı ilaçlar yalnızca 8 haftalık kısa bir sürede dahi hastalarda 2 kiloya varan ağırlık değişimlerine ve kalp atış hızında tehlike sinyali veren farklılıklara yol açabiliyor. Uzmanlar, bu verilerin kalp krizi veya felç riskini artırabilecek düzeyde klinik öneme sahip olduğunu vurgularken, Türkiye’de ise son 10 yılda iki katına çıkan antidepresan kullanımı tablosu, tedavi seçimindeki hassasiyetin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Depresyon, modern çağın en yaygın ruh sağlığı sorunlarından biri olmaya devam ederken, bu hastalığın tedavisinde kullanılan antidepresanların vücut üzerindeki etkileri, bilim dünyasında yeni bir tartışma başlattı. İngiltere’nin iki önde gelen bilim merkezi, King's College London ve Oxford Üniversitesi tarafından yürütülen dev çaplı bir meta-analiz, psikiyatri pratiğini kökten değiştirebilecek sonuçlar ortaya koydu.
Araştırma ekibi, depresyon tedavisinde sıklıkla reçete edilen 30 farklı antidepresanı mercek altına alarak, 58 binden fazla hastanın katıldığı 151 klinik çalışmanın verilerini inceledi. Analizin odak noktası, ilaçların ruhsal iyileşmenin yanı sıra, tedavinin ilk sekiz haftasında ortaya çıkan ve hastanın genel sağlığını doğrudan etkileyebilecek kilo değişimi ve kardiyovasküler etkiler oldu.
HER İLAÇ AYNI DEĞİL: 2 KİLOLUK FARK VE KALPTE 21 ATIMLIK HIZLANMA
The Lancet’te yayımlanan detaylı sonuçlar, her antidepresan türünün vücut fizyolojisinde farklı bir iz bıraktığını kanıtladı. Çalışma, bazı hastalarda sadece iki ay gibi kısa bir sürede 2,4 kilogramlık kilo kaybı görülürken, diğerlerinde ise 2 kilograma varan belirgin kilo artışlarının yaşanabildiğini gösterdi.
Kardiyovasküler etkilerdeki çeşitlilik ise daha da çarpıcı. Araştırmacılar, bazı antidepresanların kalp atış hızını yavaşlattığını, bazılarının ise hızlandırdığını tespit etti. Gözlemlenen en büyük fark, iki grup arasındaki kalp atış hızı değişiminin dakikada 21 atıma kadar çıkmasıydı.
King's College London'dan Dr. Atheeshaan Arumuham, bulguların klinik önemini şu sözlerle vurguladı: “Hiçbir antidepresan birbirinin aynısı değildir. Kilo ve kalp ritmindeki bu farklılıklar, özellikle mevcut kalp rahatsızlıkları veya obezite riski taşıyan hastalar için kalp krizi veya felç riskini artırabilecek düzeyde ciddi sonuçlar doğurabilir.”
Araştırmacılar, bu yan etki profilindeki derin farklılıkların, hastaların tedaviye uyumunu doğrudan etkileyebileceğine dikkat çekiyor. Bu nedenle, antidepresan seçiminin artık sadece depresyonun şiddetine göre değil, aynı zamanda kişinin genel sağlık durumu ve fiziksel öncelikleri göz önüne alınarak kişiselleştirilmiş bir yaklaşımla yapılması gerektiği belirtiliyor.
UZUN VADELİ RİSKLER: BİRİKEN ETKİLER ENDİŞE YARATIYOR
Çalışmayı değerlendiren, Bath Üniversitesi'nden Dr. Prasad Nishtala, bulguları "yenilikçi ve paha biçilmez" olarak nitelendirdi. Ancak Dr. Nishtala, hastaların çoğunun antidepresanları aylarca, hatta yıllarca kullandığını belirterek, araştırmanın sadece ilk sekiz haftayı incelemiş olmasının bir sınırlama olduğunu kaydetti. Nishtala, "Gerçek yaşam koşullarında, bu etkilerin uzun vadede birikerek artması ve daha ciddi risklere yol açması olasıdır" uyarısında bulundu.
Araştırma ekibi, elde ettikleri bu kapsamlı verileri temel alarak, doktor ve hastaların kişisel sağlık verilerini girerek kendileri için en uygun antidepresanı seçmelerine yardımcı olacak ücretsiz bir çevrimiçi araç geliştirmek için çalışmalarını sürdürüyor.
TÜRKİYE’NİN ‘MUTSUZLUK KARNESİ’: KULLANIM İKİ KATINA ÇIKTI
Antidepresanların fiziksel etkileri tartışılırken, Türkiye’deki kullanım tablosu da endişe verici bir boyuta ulaştı. İstinye Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun aktardığı güncel verilere göre, ülkemizde son on yılda antidepresan kullanımı neredeyse iki katına fırladı. Bugün her 100 kişiden 6’sı düzenli olarak bu ilaçları kullanıyor. Özellikle dikkat çeken bir diğer veri ise, reçetelerin yaklaşık yüzde 70’inin kadınlara yazılması.
Pandemi döneminin de etkisiyle, son iki yılda piyasaya sürülen antidepresan kutu miktarında 10 milyonluk bir artış yaşandığı belirtiliyor. OECD verileri Türkiye’yi hala Avrupa’nın en düşük kullanım oranına sahip ülkeleri arasında gösterse de, uzmanlar bu durumun "toplumun daha sağlıklı olduğu" anlamına gelmediğini belirtiyor. Aksine, psikoterapi hizmetlerine erişimin kısıtlı olması ve ilaç dışı destek mekanizmalarının yetersizliği, hastaları doğrudan ilaç tedavisine yönlendiriyor.
GELECEĞİN TEDAVİSİ: MİKROBİYOM TEMELLİ ‘CANLI ANTİDEPRESANLAR’ YOLDA
Depresyon tedavilerindeki bu yan etki tartışmaları sürerken, bilim dünyası alternatif ve daha güvenli yollar arıyor. Rusya'daki araştırmacılar, insan bağırsak bakterilerini temel alan, "canlı antidepresanlar" adı verilen yeni bir ilaç türü üzerinde çalışıyor. Biyoloji uzmanı Dr. Valeriy Danilenko, bağırsak mikrobiyomunun 'ikinci beyin' gibi çalıştığına dikkat çekerek, bu nörobiyotik ilaçların, beynin ruh halini düzenleyen nörotransmitter üretimini dengeleyerek depresif bozuklukları önleyebileceğini öne sürdü. Danilenko, pilot klinik denemeleri başlayan bu yeni nesil ilaçların gelecekte fermente gıdalardan çikolataya kadar farklı formlarda tüketilebileceğini müjdeledi.
Kaynak : HABER MERKEZİ