- Sağlık
- 01.07.2025 12:35
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof.Dr. Gökhan Demir, “Gen araştırmaları kanserle ilişkili olduğu bilinen 300’den fazla geni tarayarak genomik değişikliklerin tespit edilmesini sağlıyor” dedi
MUHAMMED TAHİR ÖRNEK/İSTANBUL
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof.Dr. Gökhan Demir son yıllarda kanser tedavisinde yaşanan önemli gelişmelerin hastalığın birçok türünde tedaviyi mümkün kıldığına dikkat çekti. Prof.Dr. Demir, “Gen araştırmaları kanserle ilişkili olduğu bilinen 300’den fazla geni tarayarak genomik değişikliklerin tespit edilmesini sağlıyor. Eskiden sadece kanserin evresine göre standart bir tedavi uyguluyorduk. Ancak bu tedaviler bazı hastalarda çok faydalı olurken, bazılarında yeterli etkiyi göstermiyordu. Neden diye düşünüyorduk. Kanser araştırmaları sayesinde günümüzde, kansere yol açan her tümörün birbirinden farklı genetik özellikleri olduğunu anladık. İşte bilim insanları bu genetik farklılıkları keşfediyor. Her keşif, bu farklı genlerin kanser oluşturucu etkilerini ortadan kaldıracak ya da kontrol altına alacak akıllı ilaçların geliştirilmesini sağlıyor. Böylece kanserdeki standart tedaviler yerine hangi gende bozukluk olduğu saptanıyor ve o gene yönelik tedavi yapılıyor. Tümöre özel tedavi uygulanabiliyor. Böylece, kanserde tedavi başarısı daha da yükseliyor” dedi.
KEMOTERAPİ TARİHE KARIŞACAK
Tümörün genetik özelliğine göre seçilen akıllı ilaçların tedavide bazı hastalarda tam şifa sağlayabildiğini belirten Prof.Dr. Demir, “İleri evre kanserde de tümörü yıllarca kontrol altında tutabiliyoruz. Kişiye ve tümöre özel yaklaşımlar sayesinde kanser, gelecekte çok daha etkin olarak yönetilebilecek bir hastalık olacak. Belki 5 yıl sonra tüm genetik mutasyonlar için akıllı ilaçlarımız olacak ve hastada ağır yan etki yapabilen kemoterapi tarihe karışacak” diye konuştu. Moleküler düzeyde tespit yapabilecek yöntemlerin, tedavi başarısını daha da artıracağını söyleyen Prof.Dr. Demir, “Tümör, milimetrenin 5’te biri büyüklüğüne ulaştığında, yani radyolojik tetkiklerde görünmeden önce gelişimini tamamlıyor. Dolayısıyla radyolojik tetkiklerde tespit edildiğinde gelişimini tamamlamış ve metastaz yani başka organlara sıçrama yeteneğini kazanmış oluyor”. Günümüzde bu sorunu çözmek için çalışmaların hızla devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Gökhan Demir, “İleride belki de kişinin kanından tümörün DNA’sı tespit edilerek kanser hücreleri henüz tümör boyutuna ulaşmadan saptanabilecek. Uygulanacak olan koruyucu tedavi sayesinde de kanserin gelişmesi önlenebilecek” bilgilerini verdi.
ÇIĞIR AÇAN GELİŞME: LİKİT BİYOPSİ
Prof.Dr. Gökhan Demir günümüzde kanser hücrelerinin parçalanması veya metastaz yapması sırasında kana karışan tümör DNA’sının tespitine dayalı bir yöntem olan “likit biyopsi” sayesinde bu sorunun artık aşıldığına dikkat çekti. Prof.Dr. Demir, “Likit biyopsi, tümörün genetik yapısını takip ederek o yapıda değişiklikler oluştuysa, yani tümör, uyguladığımız tedaviye artık dirençli hale geldiyse farklı bir akıllı molekül kullanmamız için bizi uyarıyor. Biz de likit biyopsiden elde ettiğimiz veriler doğrultusunda yeni bir tedavi protokolü düzenleyebiliyor, böylelikle tedaviden daha başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz” dedi