Sayfa Yükleniyor...
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülden Karaoğlu, pek çok ailenin karşılaştığı bir sorun olan çocuklardaki iştahsızlık konusunu değerlendirdi. İştahsızlığın genellikle gıda isteksizliği veya seçicilik şeklinde ortaya çıktığını belirten Karaoğlu, "Bu durumda, baskıcı olmayan bir kontrol yöntemi benimsemek, gıda alımını izlemek, model olma ve cesaretlendirme gibi stratejiler tercih edilir. Zorlama yöntemi kısa vadeli çözümler getirebilir ancak uzun vadede çocuğun kendi kontrol yeteneğini azaltabilir ve obezite riskini artırabilir" açıklamasında bulundu
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülden Karaoğlu, iştahsız çocuklara yaklaşım konusunda önemli bilgiler paylaştı. İştahsız çocuğun normal çocuktan farklı özelliklere sahip olduğuna dikkat çeken Karaoğlu, iştahsız çocuğun genellikle sadece en sevdiği gıdaları tercih ettiğini, yeni gıdalarla karşılaştığında endişelendiğini, masada sürekli huzursuzlandığını ve ağladığını, ayrıca ev dışında yemek yemekten ve başkası tarafından yedirilmekten çekindiğini belirtti. Normal bir çocuğun sevdiği gıdaların her gün değişebileceğini ve yeme miktarının her gün farklılık gösterebileceğini ifade eden Karaoğlu, özellikle uzun süre az miktar veya çeşitli gıda tüketen, her türlü gıdayı reddeden veya büyüme geriliği yaşayan çocuklara dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
Az yeme, yavaş yeme, sık sık seçicilik gösterme veya yemekle ilgilenmeme şikayetlerinin en az üçünü gösteren çocukta iştahsızlıktan söz edilebileceğine dikkat çeken Dr. Gülden Karaoğlu, yeme-yedirme sorununun en çok 4-24 aylar arasında görüldüğünü, pürtüklü gıdalara geçişte genellikle bebekler gıdayı kabul etmede zorlandığını, gıda tercihini belirlerken tekrar tekrar deneme yapmak öğrenilmiş gıda tercihini oluşturduğunu bilgisini paylaştı. Karaloğlu, bu nedenle çocukları bazı tatlara alıştırmak için bu denemeleri çok kez yapılması gerekebileceğine işaret etti.
Neofobi yani yeme korkusunun korunma güdüsünün yaşama yansıması olduğunu kaydeden Dr. Gülden Karaoğlu, şöyle devam etti:
"Tamamlayıcı besinlere geçildiğinde yeni gıdaları yemeye karşı isteksizlik olarak kendini gösterir. 2-6 yaş en sık görüldüğü dönemdir. Yeni denenen gıda, bildiği gıdaya benzer koku ve tada sahipse daha kolay kabul edilir. Yeni gıdaya başlama esnasında bu durum göz önünde bulundurulmalı, bildiği gıdaya yeni gıdayı karıştırarak vermek yeni gıdanın kabul edilebilirliğini artırır."
Okul öncesi dönemde de büyüme hızındaki artış, gıda seçiminde kendi gücünü kullanma isteği, kendi kendine yeme isteği ile gıda reddinde artış görülebileceğinin altını çizen Dr. Gülden Karaoğlu, bazen normal davranışların da anneye göre iştahsızlık olarak değerlendirilebileceğini, yeni bir tadı öğrenme sürecinde anne babanın model olma ve doğru şekilde gıda sunmasının çok önemli olduğunu söyledi.
Dr. Gülden Karaoğlu, "Anne babada oluşan aşırı ısrar ve beklentiler, ebeveynde kaygı ve zorlayıcılık çocukta artan direnç, çatışma ve stresli ilişkiyle sonuçlanır. Doğru sonuç için otoriter/demokratik (kuralcı-duyarlı) bir yol izlemek gerekir. Baskıcı olmayan bir kontrol ile gıda alımının izlenmesi, model olma ve cesaretlendirme yöntemi kullanılır. Zorlama kısa dönemde etkili olsa da uzun dönemde kendini kontrol yeteneğini azalttığı gibi obezite riskini de artırır. Duyarlı beslenmede açlık-tokluk ipuçlarına dikkat edilmeli, göz göze temas ile konuşulmalı, olumlu sözlerle çocuk teşvik edilmelidir. Ayrıca yemeye teşvik; sözel ve fiziksel zorlama olmadan, yaşına uygun miktar ile, korunaklı-konforlu bir çevre onu seven kişilerle sağlanmalıdır. Davranışsal tedavide standart öğün saatine dikkat edilmeli, küçük porsiyonlar seçilmeli, çocuğa seçenek sunulmalı (her öğün için üç seçenek) ve seçimine saygı gösterilerek çocuk cesaretlendirilmelidir. Beslenme sırasında televizyon vb. büyük aktiviteler yapılmamalı ve ayrıca ödül ve ceza verilmemelidir" diye konuştu.
Arun Acumsal