Yanlış inanışlar, hayat kurtarmayı engelliyor

İzmir’de organ bağışı yapan kişi sayısının 102 bini aştığını belirten Dr. Nuri Seha Yüksel, yanlış inanışların ve güvensizliğin süreci olumsuz etkilediğine ve mevcut nakil merkezlerinin yetersizliğine dikkat çekti

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : MERVE AĞRIÇ
Yanlış inanışlar, hayat kurtarmayı engelliyor haberinin görseli

Organ bağışı, hayatını kaybeden kişilerden alınan organların ihtiyaç sahibi hastalara nakledilmesi açısından hayati önem taşıyor. Bu kapsamda İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel’den alınan bilgilere göre; İzmir, organ bağışında Türkiye’nin öncü kentleri arasında yer alıyor. Resmî verilere göre, kentte organ bağışı yapan kişi sayısı 102 bini aşarken; Ege Bölgesi’nde yaklaşık 4 bin 500 hasta organ nakli için yıllardır umutla sıra bekliyor. Yüksel, bağış oranlarında artış gözlense de halk arasında bazı yanlış inanışların hâlâ süreci olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “Bazı kişiler, bağışçı olunduğunda kişisel bilgilerin kötüye kullanılabileceği, kaza veya hastalık durumunda gerekli tıbbi müdahalelerin yapılmayacağı veya hayati tedavilerin sonlandırılacağı kaygısı taşıyor. Oysa süreç, etik kurallar ve tıbbi standartlar çerçevesinde titizlikle yürütülüyor” dedi. Aynı zamanda Yüksel, kamu hastanelerinde organ nakil merkezlerinin geliştirilmesi ve sayılarının artırılması gerektiğine değindi. 

102 BİNİ AŞIYOR 

İzmir’in organ bağışı konusunda öncü bir konumda olduğunun altını çizen Yüksel, “Resmî açıklamalara göre; İzmir’de 102 bini aşan organ bağışı yapan yurttaşımız var. Yine resmî açıklamalara göre, ülke genelinde 32 bin 750’ye yakın hastamız organ bekliyor. Bunların 4 bin 500’e yakını ise Ege Bölgesi’nde. Organ bağışı konusunda her yıl bir gelişme yaşanıyor. Toplum bilinçlendikçe, insanlar ailelerinde ve çevrelerinde organ nakline ihtiyaç duyan kişileri gördükçe konunun önemini daha iyi kavrıyor ve bağış sayıları da buna paralel olarak artıyor. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının bilgilendirme çalışmaları ile özellikle son dönemde ilçe sağlık müdürlüklerinin topluma açık alanlarda yaptığı bilinçlendirme faaliyetleri bu artışta önemli rol oynuyor. Ayrıca günümüzde sosyal medyanın gücü ve uzmanlar tarafından hazırlanan doğru içerikler de organ bağışına yönelik farkındalığın artmasına büyük katkı sağlıyor” dedi. 

YANLIŞ İNANIŞLAR VAR

En çok böbrek, karaciğer, kalp, pankreas, ince bağırsak ve akciğer nakilleri için talep olduğunu dile getiren Yüksel, vatandaşların organ bağışı konusunda farklı kaygılarının olduğunu ifade etti. Yüksel, “Öncelikle insanlar kendi ölümlerini düşünmek istemedikleri için bu konuda plan yapmaktan kaçınıyorlar. Bu düşünce onları korkutuyor. Bilimsel bir temeli olmasa da bazı kişiler inançları nedeniyle organ bağışını reddedebiliyor. Bunun yanında güven sorunu da önemli bir etken. Bağışçı olunduğunda kişisel bilgilerin kötü niyetli kullanılabileceği, bir kaza veya hastalık durumunda gerekli tıbbi müdahalelerin yapılmayacağı, hayati fonksiyonları sürdüren tedavilerin uzun süre devam ettirilmeyeceği yönünde kaygılar var. Hatta bazı kişiler organlarının kural dışı yollarla kullanılabileceğinden endişe duyuyor. Aileler için de süreç çok zorlayıcı. Kayıp acısının en yoğun olduğu o anlarda böyle önemli bir karar vermek oldukça güç olabiliyor. Elbette bunlar uç noktadaki kaygılar. Sağlık sisteminin aksayan yönlerini eleştirsek de organ bağışı konusunda hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gösterdiği titizliği biliyor ve gözlemliyoruz. Ailelerle görüşen ekipler bu alanda özel eğitim almış, deneyimli ve özveriyle çalışan kişilerden oluşuyor. Bu nedenle süreç, etik kurallar ve tıbbi standartlar çerçevesinde büyük bir hassasiyetle yürütülüyor” ifadelerini kullandı. 

EĞİTİM SEVİYESİ ETKİLİYOR

“Organ bağışında iyi bir takip sistemi olduğunu ve transfer konusunda hassasiyetin üst düzeyde olduğunu söyleyebiliriz” diyen Yüksel, “Organ bağışı konusunda dünyada ilk sıralarda yer alan İspanya, ABD ve Portekiz’deki uygulamaların incelenerek, ülkemize uygun modellerin geliştirilmesi önemli bir katkı sağlayacaktır. Son dönemde bağışın e-Devlet üzerinden yapılabilmesi ise veri güvenliği sağlandığı sürece olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Net istatistiksel verilere sahip olmamakla birlikte, eğitim düzeyinin organ bağışı oranında belirleyici bir rol oynadığını gözlemliyorum. Orta eğitim düzeyinde bu konu nitelikli bir programla gençlere aktarılmalı. Sürekli bilgilendirme merkezleri oluşturularak yurttaşların bu merkeze davetlerine sağlayacak bir sistem kurulabilir, sosyal medya etkin şekilde kullanılabilir, yaşanmış olaylar kişilik haklarını zedelemeyecek şekilde medyada paylaşılabilir” diye aktardı. 

ORGAN NAKLİ MERKEZLERİ ARTMALI 

Sözlerinin devamında ise Yüksel, şu ifadelere yer verdi: “Bu zor ve özel bir özen gerektiren süreçte organ naklini gerçekleştiren hekim ve sağlık çalışanlarının özlük hakları iyileştirilmeli, verdikleri emeğin gerçek karşılığı sağlanmalıdır. Kamu hastanelerinde organ nakli merkezlerinin geliştirilmesi ve sayılarının artırılması gerekiyor. Böylece hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında çalışmak zorunda kalmasının önüne geçilebilir. Aynı şekilde yurttaşlarımızın da çaresiz kalmaması için kamunun bu ihtiyacı karşılayabilecek kapasiteye ulaşması şarttır. Toplum ve teknik altyapı hazırlandıktan sonra, her can kaybı sonrasında organ bağışının doğal ve zorunlu bir uygulama haline gelmesi en ideal olandır.”

Kaynak : MERVE AĞRIÇ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.