- Sağlık
- 27.06.2025 17:11
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Alper Şener, artan sıcaklarla birlikte havuzlara dikkat çekti. Bakteriyel ve paraziter enfeksiyonların ölümcül olabileceğini belirterek, özellikle burundan giren parazitlerin beyne ulaşabileceği konusunda uyardı.
Hava sıcaklıklarının yükselmesiyle havuzlara olan ilgi arttı. İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, çocukların kullandığı havuzlarda suyun dolaşımı ve temizlik sıklığının, yetişkin havuzlarına kıyasla daha az ve seyrek olduğunu belirtti. Özellikle çocuk havuzlarında daha dikkatli olunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Şener, erişkinlerin dahi çocuk havuzlarını kullanmasından kaynaklı viral enfeksiyonlara yakalanabildiğini dile getirerek, "Viral enfeksiyonları daha sık, bakteriyel enfeksiyonları daha nadir görüyoruz. Özellikle adenovirüs ya da enterovirüs gibi virüslere, klor miktarındaki dalgalanmalardan dolayı havuzda sıklıkla maruz kalınabiliyor. Çocuk hastaysa ya da ileri yaş grubundaysa, klorun gözü, ağzı, burnu yakması gibi algılanabiliyor. Özellikle gözde, ağızda, burunda akıntı, gözde kızarıklık, batma gibi şikayetlerle başvuruluyor. Bunlar genellikle hafif klinik tablolar. Ancak havuz enfeksiyonu dediğimiz zaman, çok daha ağır tablolarla da karşılaşılabilir" diye konuştu.
Havuzun yanı sıra akarsu yataklarında serinlemeye çalışanları da uyaran Prof. Dr. Şener, "Bu ağır enfeksiyonlar yalnızca havuzda değil, akarsu yataklarında da görülüyor. Çünkü herkes otele gidip havuza giremiyor; bazı kişiler baraj göletlerinde, sulama kanallarında serinlemeye çalışıyor. Bu alanlarda daha çok bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar görülür. Hijyenik şartları iyi olan yerlerde viral enfeksiyonlar; hijyenik olmayan, serinleme amacıyla girilen sularda ise bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar görülür. Bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar ölümcül olabilir. Bu sularda yaşayan bazı parazitler burundan girip beyne ulaşabiliyor. Beyinde ciddi apseler, solunum sıkıntısı yapabilecek ciddi mukozal hasarlara yol açabiliyorlar. Bazı bakteriler ise, eğer risk faktörünüz varsa ağır tabloya neden olup hastaneye yatışa yol açabilir. Bu yüzden serinleme amacıyla girilen sularda suyun kalitesi ve bakteri düzeyi çok önemlidir" açıklamasında bulundu.
Sıcak havalarda denize girmenin, havuza göre daha avantajlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şener, deniz suyunun geniş bir alanda yayıldığı için bakteri yükünün yoğunlaşmadığını, ayrıca deniz tuzunun antibakteriyel etkisi olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Şener, "Son zamanlarda bazı havuzların deniz suyuyla doldurulduğunu biliyoruz. Bu da klorla dezenfekte edilen klasik havuzlara göre bakteri ve virüs enfeksiyonları açısından daha güvenilir kabul edilebilir. Klor tek başına yeterli bir temizleyici değildir. Ozon gibi daha kuvvetli dezenfektanlarla da havuz temizliği yapılabilir ama bunların hepsi maliyetlidir. 'Akarsu pis olmaz' mantığıyla, özellikle çaylarda ve dere yataklarında serinlemeye çalışanlara şunu söylemek gerekir: Hepatit A virüsü bile bu sulardan bulaşabiliyor" dedi.
Havuz suyunun kesinlikle yutulmaması gerektiğine değinen Prof. Dr. Şener, "Suyun içine dalmayın. Havuzla ilgili olan bakteri, virüs ya da parazitler her halükarda ağız ve burun yoluyla girer. Göz mukozası ya da dış kulak yoluyla da vücuda alınabilir. Yaz tatilinde serinlemek için girilen herhangi bir su, ileriki yıllarda uzun süre devam edecek sağlık sorunlarına neden olabilir" dedi. Özellikle kadınların, havuz gibi toplu kullanım alanlarında HPV gibi virüslerin bulaşmasından endişe ettiğini hatırlatan Prof. Dr. Şener, düzgün klorlanmış bir havuzdan, teknik olarak HPV virüsünün bulaşma ihtimali olmadığını belirtti.
Prof. Dr. Şener, "Bazı virüsler idrarda kana neden olabiliyor. Ancak böyle bir tablo yoksa yani yalnızca gözde sulanma, kızarıklık, burun tıkanıklığı gibi belirtiler varsa; gripte yaptığımız gibi burun açıcı serum fizyolojik, ağrı kesici ve ateş düşürücü ile müdahale edilebilir. Bu durum bazen çocuklarda güneş çarpmasıyla da karıştırılabiliyor. Çünkü uzun süre güneş altında kalan çocuklarda sıvı kaybına bağlı ateş olabilir. Kas ağrısı, eklem ağrısı eşlik edebilir. Bunlar hep karışabilen klinik tablolardır. Çocuğu birkaç gün gözlemlemek gerekir. O gün bol su, soda veya limonata içerse daha çabuk toparlar. Ertesi gün ateşi düşer. Ama ateş devam ediyorsa ve tablo ilerliyorsa, bu durum adenovirüs, enterovirüs ya da diğer viral enfeksiyonlarla ilişkili olabilir. Çocukluk yaş grubunda bu tür enfeksiyonlara dikkat edilmelidir. Çünkü bu enfeksiyonlar çok bulaşıcıdır. Bir çocuğun enfekte olması ve havuza girmesi, o bölgedeki onlarca çocuğun enfekte olmasına neden olabilir. Çünkü çocuklarda ağız, burun ve göz temasını engellemek mümkün değil. Yakın temas çocuklarda daha fazla risk oluşturuyor" diye konuştu.