“Amaçları siyasi bağları sarsmak”

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu yaptığı açıklamada, bazı yazarların ne yapmak istediğine anlam veremediğini ifade etti


  • Oluşturulma Tarihi : 29.09.2016 06:37
  • Güncelleme Tarihi : 29.09.2016 06:37
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Amaçları siyasi bağları sarsmak” haberinin görseli
“Amaçları siyasi bağları sarsmak” haberinin görseli

ADNAN AVUKA/MARDİN

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, darbe sürecinden sonra yaşanılanları gazetemize değerlendirdi. Miroğlu, bazı tartışmaların amacını aştığını ifade ederek, “Yeni bir darbe ihtimalinin tartışıldığı bu günlerde, maalesef tartışmalar bazen amacını aşmakta ve bir grubu veya sosyal yapıları suçlamaya varan yanlış ithamlar ve yorumlar yapılmaktadır. Bu yorumlardan birini yapan eski asker ve şimdi de bir partinin genel başkan yardımcılığı görevinde bulunan bir beyefendi, önümüzdeki aylarda Türkiye’nin işgal edileceğini ve bu amaç doğrultusunda, Doğu’daki bazı aşiretlerin bankalara olan kredi borçlarının İngiliz istihbarat görevlileri tarafından kapatıldığı iddiasında bulunmuştur. Bu kadar önemli bir konuda bu türden istihbarat bilgisini elde etmek için devletin istihbarat ağı içinde belirlenmiş bir göreve sahip olmak gerekir. Oysa bildiğimiz kadarıyla bu beyefendinin böyle bir görevi bulunmayıp,  emekli olduktan sonra, bir partide siyaset yapmaktadır. Aşiretlerin bağlılık duygusunu sorgulamak ve sorgulamaya yol açacak açıklamalar yapmak, herhalde devletin milli kurumları içinde hiçbir üst düzey görevi olmayan insanların yapacağı bir şey değildir” dedi.

BELGELERİNİ İSTİYORUZ

AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, aşiret kavramının Kürt toplumunun Türkiye’de de, Suriye’de de, Irak ve İran’da da en önemli toplumsal hakikati olduğunu belirterek, “Kürt aşiretlerin banka borçlarını Türkiye’de  İngilizler kapatıyor dediğiniz zaman, milyonlarca mensubu olan bir toplumsal  yapıyı suçlamış olursunuz, ve bu  iddianızı ispat etmekle mükellefsiniz. İngilizler hangi aşiretin borcunu ödemiştir? Daha dün mensupları suikasta uğrayıp hayatını kaybeden ve binlerce korucusu olan Jırkilerin mi? Ramanlıların, Mıhallemilerin, Omeryanlıların mı? Yoksa CHP Genel Başkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aşireti Kureyşanlıların mı? Bu iddiayı ortaya atan beyefendinin elindeki bilgi ve belgeleri açıklamasını bekliyoruz. Yıllardır Şeyh Sait’in İngiliz ajanı olduğu ve İngilizlerden yardım aldığı yolundaki mesnetsiz iddiaların, devlet aklı söz konusu olduğunda, ne gibi sonuçlara yol açtığını bu ülkede yaşayıp ta bilmeyen yoktur.  Yüzyıl sonra ve benzer bir iddiayla karşı karşıyayız. Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete! Olabilirse eğer, 15 Temmuz’un ve muhtemel bir yeni darbe girişiminin bile faturasını Kürtler’e çıkarmaya çalışıyorlar. Oysa HDP’ye oy veren aşiretler dahil Kürt aşiretlerinin istediği barış ve demokrasi ve Türkiye cumhuriyeti yurttaşlığının devam etmesidir. Hakkaniyetle konuşmak gerekirse, yüzlerce şehit verdiğimiz, ‘Hendek savaşları’ sırasında, bölgede yaşayan aşiretlerin, yeni bir siyasi tercih yapıp, PKK’yi desteklemeleri için her şey hazırlanmıştı. Ama Hendeklerin kazıldığı bölgelerde varlığını sürdüren yüzlerce aşiret, ve bu aşiretlerden oluşan halk toplulukları, hiçbir zaman bu politikaların yanında durmadı, eğer dursaydı, İngilizlerin banka kredisi kapatmalarına ihtiyaç kalmaz, Allah korusun bu güzel ülke kendini etnik bir çatışmanın içinde bulurdu” ifadelerini kullandı.

SEBEPLER ARAŞTIRILMALIDIR

FET֒yü belli bir güce ulaştıran nedenlerin araştırılması gerektiğini söyleyen Miroğlu, “Bu ülkenin tarihinde Kürt aşiretleri, belki de ilk kez, AK Parti iktidarına tekabül eden yıllarda devletle geniş bir mutabakat sağlamışken, 90’lı yıllardan bu yana da, bunca şiddet ve terör baskısı ve saldırısı altında yaşamaya devam ederken, şimdi birileri aşiret ve devlet arasındaki yeni ve güvene dayalı aidiyeti ve normalleşmiş ilişkileri sarsmaya çalışıyor. Amaç, AK Parti/Devlet ve Kürt yurttaşlarımız arasında kurulan güvene dayalı siyasi bağları sarsmak ve nihayetinde de koparmaktır. 15 Temmuz darbesini elbette daha çok konuşacak ve çok tartışacağız. Tekrarlanmaması ve bir daha yaşanmaması için, canı malı her şeyi dahil bu ülkenin kendini feda etmeye hazır 79 milyon yurttaşı olduğunu herkes bilmelidir. 15 Temmuz darbe girişiminin daha doğrusu Türkiye’yi işgal planının, ortaya çıkardığı en önemli gerçek, devletin o bilindik geleneksel aklının, yani Kürtler’i ve Aleviler’i güvensiz ilan eden aklının terk edilmesi ve bilhassa bu iki halka devletin daha fazla güvenmesi gerektiği gerçeğidir” diye konuştu.

MİLLİ VE YERLİ POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR

Miroğlu sözlerini şöyle tamamladı: “FET֒nün yaygınlaşıp kök salamadığı bir toplumsal yapı varsa o da Kürt ve Alevi yurttaşlarımızın kendilerini mensubu olarak hissettikleri Kürt ve Alevi aşiretlerdir. Türkiye’nin ulusalcıları, eğer FETÖ ve emperyalistlerle işbirliği yapanları arıyorlarsa, aşiretler içinde değil, başka yerlerde aramalıdırlar. Bu türden suçlamaların Kürt meselesini nereye getirdiğini herkes biliyor. Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri, hayata geçirilen, politikalar, Takriri Sükun yasaları, aşiret ağaları ve beylerinin çeşitli dönemlerde sürgün politikalarına tabi tutulmaları gibi demokrasi ve hukuk dışı uygulamalara rağmen, aşiret yapısı, her şey bir yana, Doğu’da yaşayan Kürt yurttaşlarımız için bir aidiyet biçimi ve geleneksel kültürün bir formu olarak yaşamaya devam etmiştir. Tam demokrasiyle yönetilen bir ülkede, aşiretlerin siyasi ve sosyolojik manada varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir. Her şey değiştiği gibi, aşiretler de değişime uğrar ve değişir. Eğer böyle bir gelişme bizim ülkemizde eksik kalmışsa, bunun en büyük sebebi, yurttaşın yani bireyin önde olduğu bir demokrasinin bir türlü hayata geçememiş olmasıdır. Hal buyken, hemen bütün siyasi kriz dönemlerinde ve Kürt meselesiyle alakalı buhran yıllarında suçlanan, ötekileştirilen, siyasi başarısızlıkların faturasını en ağır bir biçimde ödemeye mecbur edilen,  aşiretler ve aşiretlerin lider kadroları olmuştur. Devlet aklı, AK Parti iktidarına gelinceye kadar, devletin açıkça yanında yer alan aşiretlere bile güven duyulmasında ciddi problemler yaşamıştır. Kürt aşiretleri, 90’lı yıllarda iki ateş arasında kalmış ve aşiret mensupları yoksulluğun sınırında bir yaşama mahkum olmuşlardır. Aşiretleri İngilizlerle işbirliği yapan kurumlar olarak göstermek hakkaniyetle bağdaşmaz, söz konusu iddianın sahibini bir aşiret mensubu ve Mardin milletvekili olarak özür dilemeye, ayrıca MİT’i aşiretlerimizi son derece üzen bu açıklama konusunda, yani bu ‘milli’ konuda aydınlatıcı ve rahatlatıcı  bir açıklama yapmaya davet ediyorum. Bilinmelidir ki, Türkiye’nin bu eskimiş ve denenmiş akıllara değil, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi milli ve yerli politikalara ihtiyacı vardır.”