Kurtulmuş’tan BM ve AB’ye sert eleştiri

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye'ye mülteci krizinin çözümü için 3 milyar euro vermeyi kabul eden Avrupa Birliği'ni eleştirdi


  • Oluşturulma Tarihi : 14.02.2016 09:08
  • Güncelleme Tarihi : 14.02.2016 09:08
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kurtulmuş’tan BM ve AB’ye sert eleştiri haberinin görseli

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, sabah namazını Kocatepe Camii'nde kıldıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda Cihannüma Derneği tarafından düzenlenen konferansa katıldı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'ye “Mültecilere kapılarınızı açın” çağrısı yapan Birleşmiş Milletler ve mülteci krizinin çözümü için 3 milyar euro vermeyi kabul eden Avrupa Birliği'ni (AB) sert bir dille eleştirdi. Kurtulmuş, teröre destek veren yabancı güçlere mesaj verdi.

DÜNYADA KRİZ ÇÖZME YETENEĞİ MAALESEF YOK

Dünyanın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sistemle devam ettiğini belirten Kurtulmuş, “Dünya sisteminin amacı bir denge durumunun oluşmasıdır. Dengenin ortada kalmadığı durumlarda düzen, yerini düzensizliğe, barış, yerini savaşlara, herhangi bir ahenk ise yerini hercümerç olma haline bırakır. Özellikle 1990'dan sonra gelişen süreç iki kutuplu dünya sisteminin ortadan kaldırılmasıyla birlikte oluşan süreç bugün geldiği nokta itibarıyla tam da böyle bir noktadır. Dünyanın kurum ve kuruluşları, siyasal mekanizmaları hiçbir şekilde dünyadaki hiçbirisini çözebilme yeteneğine sahip durumda değildir. Dünyada ne Ukrayna ne Suriye krizi ne de herhangi bir başka krizi çözme yeteneği maalesef bulunmamaktadır. Bunun vermiş olduğu bir takım karışıklıkları hep beraber yaşıyoruz. Uzunca bir süredir bu karışıklıklar aslında dünyada işgaller, iç savaşlar, çatışmalar şeklinde zuhur ediyor” ifadelerini kullandı.

Birlemiş Milletler'e yönelik eleştiri yapan Kurtulmuş, şunları söyledi: “Göçmen sorunu dersiniz Birleşmiş Milletler tavsiye eder, 'Ukrayna krizi' dersiniz Birleşmiş Milletler gözlemcilik yapar, 'Suriye'ya barış getirin' dersiniz Birleşmiş Milletler, sonsuz, sonuçsuz ve amaçsız bir takım otel toplantılarıyla sorunu çözebileceğini zanneder. Dolayısıyla bu anlamda baktığımızda dünyadaki en temel sorunların başında gelen şey, yönetilebilir bir dünya sisteminin kurum ve kuruluşlarının henüz kurulamamış olmasıdır. Tam da yeni bir dünya bunun için gereklidir. Çünkü İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve bugün var olan sistem yeryüzünde sizin istediğiniz gibi adaleti kurmak için kurulmuş bir sistem değildir, güçsüzün hakkını güçlüden alıp yeryüzünde herkesin insanca yaşadığı bir yerküreyi oluşturmak için kurulmuş bir sistem değildir. Sadece güçlünün elinde silah bulunan, ekonomisi bulunan ve dünyada siyasi güç olarak güçlü olanların gücünü korumak üzere kurulmuş olan bir sistemdi. Sistemdir diye demiyorum çünkü geçti. Şimdi dünyadaki bütün bu sorunları çözebilecek yeni bir perspektife ihtiyaç var, yeniden dünyanın derlenip toparlanmasına ihtiyaç var. Yeni bir dünya sözünü kaç senedir söylüyoruz, bu topraklarda 150 senedir aslında yeni dünya sözünü söylüyoruz. Bunu sadece bir temenni olarak değil aslında özellikle bizim siyasi mücadelemizde bunu bir ihtiyaçtan dolayı söylüyoruz. Yeryüzü bu anlama yönetilemez hale geldiği için bunun yönetilebilmesi ancak yeni fikirlere, yeni paradigmalara ve o paradigmalar çerçevesinde oluşmuş olan yeni kurumlarla mümkündür. Bu çerçevede yapmış olduğumuz bu çalışmaların hiçbirisini lütfen değersiz görmeyin hatta olduğundan az değerli tahmin etmeyin. Bu çalışmaların hepsi değerlidir ve inşallah yeni bir dünyanın kurulmasına katkıda bulunacak olan hususlardır.”

O KADAR YANLIŞ ANLIYORLAR Kİ...

Ayrıca dünyadaki bir başka önemli hususun, "göç dalgası" olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bugün işte görüyorsunuz, bize diyorlar ki 'Size 3 milyar verelim, sesinizi çıkarmayın. Bu göçmenlere Avrupa sınırlarını kapatın, Doğu'dan sınırlarınıza alın, siz bu birkaç milyar dolarla idare edin ve dünyanın mültecilerinin toplama kampı haline gelin.' O kadar yanlış anlıyorlar ki... Biz dünyadaki bütün bu mültecilere kucak açarken, Suriye ve Irak'tan yaklaşık 3 milyona yakın mülteciye ev sahipliği yaparken, dünyanın başka yerlerinden gelen insanları Ege Denizi'nden Akdeniz'den birebir toplarken, bunları yaparken insanlık vazifesi diye yapıyoruz. Bunları yaparken bizim anladığımız dünya görüşümüzün vicdanı çerçevesinde bunu yapıyoruz ve bunu yaparken de 'Kim bize kaç kuruş yardım eder' diye asla bunu bir bütçe, bir yardım meselesi olarak görmüyoruz. Bu bizim için bir insanlık davasıdır, bu bizim için insanlığımızı tescil etmenin sadece araçlarından birisidir. 3 milyar dolar falan diyorlar, nasıl verecekleri, ne şekilde verecekleri çok belli değil ya zaten Türkiye şimdiye kadar 8 milyar dolar Suriyeli mülteciler için destek olmuş vaziyette. Bizim meselemiz, hep söylediğimiz bizden çok daha zengin ülkeler var, bizden çok daha kuvvetli ekonomiye sahip ülkeler var; mülteci meselesine karşı insani vazifesine yapabilmiş olmak cebinizdeki paranın, bütçenizdeki paranın miktarıyla ilgili değil gönlünüzün, vicdanınızın zenginliğiyle ilgili bir meseledir. İşte çok şükür biz bu vicdan zenginliğine sahip olan bir milletin evladı, bir büyük irfan geleneğinin mensupları olarak Allah'a çok şükür yolumuza devam ediyoruz."

BATI, SURİYE KRİZİNİ ŞARK MESELESİ OLARAK GÖRÜYOR

"Biz bunu bir insanlık meselesi olarak görürken maalesef bugünkü medeni dünya, Batı dünyası bunu bir 'Şark Meselesi' olarak görüyor" ifadesini kullanan Kurtulmuş, "Şark'ın geri kalmış, müptezel toplulukları arasından, eskiden barbar olarak tanımlanan Şark toplumları arasından birileri kabına sığmıyor, yerine sığımıyor zaten çok sayıda da nüfusları var, olmasa da daha iyi olur' diye düşünüyorlar. 'Bu çok sayıdaki nüfus yerinde duramıyor, onlar Avrupa'ya, Batı'ya karşı göç ediyor. Bu Şark'ın bir meseledir' diye bakıyorlar. Bize '3 milyar dolar verelim, siz bunlara bakın' derken 'Siz de Şark'ın eski milletlerinden birisi olarak bu meseleye bakın da bizim başımıza bela etmeyin' demeye çalışıyorlar. Bu konuda samimi, vicdan sahibi olarak bu sorunu çözmek isteyen bütün Batılıları da tenzih ederek bunları söylüyorum, bunu konuşurken hakim paradigmayı kast ediyorum" diye konuştu.

BÖYLE BİR DÜNYA YÜRÜTÜLEMEZ

Meselenin "bir insanlık meselesi" olduğunu anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti: "İsterlerse sınırlarına duvarlar örsünler hatta gök kubbelere çelikten bir kubbe koysunlar, kapıdan kovsalar dünya bu haliyle devam ederse pencereden mülteciler Avrupa'ya, Batı'ya gitmeye çalışacaklardır. Biz bunu 20 sene evvel söylüyorduk. 20 sene evvel dün gibi hatırlıyorum, konuşmalarımızda yeryüzünün bir gün büyük bir mülteci sorunuyla karşı karşıya kalacağını ifade ediyorduk. Çünkü aklın yolu birdi. Dünyayı ortadan ikiye böldüğünüzde zengin kuzey ülkeleri zenginleşmeye devam ediyor, Afrika, Asya, Latin Amerika'nın yoksul insanları da yoksullaşmaya devam ediyordu. Dünyadaki sistem böyle devam ettiği sürece adalete ve hakkaniyete dayalı bir sistem kurulamadığı sürece, yeryüzünde çok basit bir şekilde mülteci meselesinin ortaya çıkacağı, büyük bir sorun olacağı belliydi. Şu an itibarıyla dünya nüfusunun yüzde 0.83'ü -küsüratlı veriyorum ki ne kadar vahim bir durum olduğu anlaşılsın- dünyadaki servetin yüzde 44'üne sahiptir, yüzde 1'i bile değil. Dünyanın neredeyse bütün zenginliğinin yarısına sahip. Böyle bir dünya yürütülemez. Böyle bir dünya savaşları, işgalleri bırakın hiçbir şekilde siyasi tartışma olmasa bile böyle bir dünyada insanlar yarım bardak temiz su için yarım simidi bulmak için Avrupa'ya da Amerika'ya da göç ederler. Bunu önleyemezsiniz. Bunu önlemenin yolu küresel adaletsizliği ortadan kaldırmaktır, bunun için çaba sarf etmektir. Biz yeni bir dünya derken, onlarca yıldır söylerken bunları görerek söylüyorduk. Onlarca yıldır bunlar görülmesine rağmen bırakın küresel adaletsizliği kaldırmayı hakim olanlar, dünya sistemine sahip olanlar küresel adaletsizliği nasıl artırabilirlerse o şekilde artırmaya devam ediyorlar. Onun için yeni bir bakışına ihtiyaç var, yeni bir çizgiye, anlayışa, dünyaya ihtiyaç var. Onun için de güçlü bir Türkiye'ye ihtiyaç var." (İHA)