Avrupa'da tribün alarmı! Devler coşarken Süper Lig'de 'sessiz çığlık'

Futbol, yalnızca yeşil sahada ter döken 22 adamın mücadelesi değil; aynı zamanda on binlerin coşkusu, tek yürek olmuş bir stadın gürültüsüdür. 2025/26 sezonunun ilk 10 haftalık perdesi kapanırken, lig maçlarına ait çarpıcı seyirci ortalaması verileri, Avrupa futbol haritasındaki taraftar dinamiklerini gözler önüne serdi. Avrupa'nın devleri tribün gücüyle rekorları altüst ederken, Türkiye ve Portekiz'in bazı ekiplerindeki 'sessiz çığlık', futbolun endüstriyel boyutu için düşündürücü bir tablo çiziyor.

KAPASİTE CANAVARLARI ZİRVEDE: ALMAN DUVARI YIKILMIYOR

Taraftar potansiyelinde Avrupa'nın tartışmasız lideri bir kez daha Borussia Dortmund oldu. Signal Iduna Park'ın o meşhur "Sarı Duvar"ı, sezonun ilk çeyreğinde ortalama 81.365 taraftarı ağırlayarak rakiplerine dev bir gölge düşürdü. Dortmund'un bu rakamı, Almanya'nın futbol tutkusunun sadece bir yansıması. Hemen arkasından gelen Bayern Münih, Allianz Arena'daki 75.000 kişilik kapasiteyi neredeyse her maçta tamamen doldurarak, Bavyera devinin istikrarını tribünlere de taşıdığını kanıtladı.

Zirvenin üçüncü basamağında ise yenilenen çehresiyle Real Madrid var. Santiago Bernabéu'nun modern tribünleri, ortalama 73.579 futbolseveri ağırlayarak, efsanevi stadın büyüsünü pekiştirdi.

İtalya'nın ezeli rakipleri Milan (72.490) ve Inter (70.683), San Siro'da verdikleri tribün kapma savaşını 70 bin sınırının üzerinde sürdürerek Serie A'nın seyirci rekorlarını zorladı. Avrupa genelinde; Marsilya, Roma, Atlético Madrid, Tottenham, Liverpool ve Arsenal gibi dev kulüpler de 60 binin üzerindeki ortalamalarıyla taraftar liginin şampiyonlar grubunda yer aldı.

BUNDESLİGA VE PREMİER LİG'DEN TRİBÜN ŞÖLENİ

Seyirci ortalamasında en geniş temsil, futbolun iki dev liginden geldi. Almanya Bundesliga, Dortmund ve Bayern'in yanı sıra; Stuttgart, Frankfurt, Mönchengladbach ve Köln ile toplamda altı kulüple zirve listesine damga vurdu. İngiltere Premier Lig de aynı sayıda takımla (Tottenham, Liverpool, Arsenal ve diğerleri) tribün doluluğunda Almanya ile kafa kafaya mücadele etti. Bu tablo, iki ligin küresel marka değerini ve tribün kültürünün derinliğini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Ne yazık ki, Türkiye Süper Ligi'nden hiçbir takım bu 60 bin ortalamalı elit listeye adını yazdıramadı.

LİSTEDE ALARM ZİLLERİ: SESSİZLİĞİN EN ÇOK DUYULDUĞU YERLER

Zirvedeki bu coşkunun aksine, listenin diğer ucunda hayal kırıklığı yaratan bir tablo mevcut. Avrupa'nın en az seyirci çeken takımı unvanı, Türkiye Süper Ligi'nden Fatih Karagümrük'e ait oldu. Dev Atatürk Olimpiyat Stadı'nı kullanan İstanbul ekibi, maç başına yalnızca 1.375 taraftar çekerek, stadyum-taraftar makası arasındaki uçurumu gözler önüne serdi.

Karagümrük'ü, Portekiz'den CD Santa Clara (1.639) ve FC Arouca (2.155) izledi. Türkiye'den; Kasımpaşa (2.263), Eyüpspor (2.983), Antalyaspor (3.799) ve Başakşehir (4.464) gibi kulüpler de ortalama 5 binin altındaki rakamlarla listede yer alarak "düşük ilgi" grubunu büyüttü.

Portekiz Ligi (Primeira Liga) ise adeta bir seyirci krizi yaşıyor. CD Nacional, AVS, Casa Pia, Estoril, Tondela, Rio Ave ve Moreirense gibi çok sayıda Portekiz ekibi, maçlarını ortalama 3 bin civarında seyirci önünde oynamak zorunda kaldı. Bu durum, Portekiz futbolunun yerel pazarlama ve seyirci çekme konusunda ciddi bir strateji ihtiyacını işaret ediyor.

SÜPER LİG'DE İKİ UÇ NOKTA: DEVLER KOŞUYOR, DİĞERLERİ YÜRÜYOR

Türkiye Süper Ligi'ndeki seyirci profili, büyük bir ayrışma gösteriyor. Bir yanda Fenerbahçe (38.000), Galatasaray (35.000) ve Beşiktaş (31.000) gibi 'Büyükler' 30 binin üzerindeki ortalamalarıyla Avrupa standartlarını yakalarken, Anadolu'nun köklü ekiplerinden Trabzonspor (20.000) ve İzmir temsilcisi Göztepe (18.000) de önemli bir taraftar kitlesine ulaşıyor.

Ancak bu olumlu tablonun gölgesinde, Karagümrük, Kasımpaşa ve Başakşehir gibi İstanbul kulüpleri, birkaç bin kişilik katılımla mücadele etmeye devam ediyor. Galatasaray'ın resmi maç ortalamasının Şampiyonlar Ligi faktörüyle 44 bine ulaşması, Türkiye futbolunun potansiyelini gösterse de, lig maçlarındaki genel ortalamanın dengesizliği, ligin marka değeri açısından aşılması gereken bir sorun olarak öne çıkıyor.