Sayfa Yükleniyor...
Psikolog Nurgül Aki, annesinin hatırasını yaşatmak için 40 Fincan isimli bir kafe açtı. Kafedeki 40 adet fincanın da ayrı hikayeleri olduğunu belirten Aki, sosyal medyada paylaşan yapanlara 1 seans psikoterapi uyguluyor
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
“Gel desem, bu akşam, bir kahve ısmarlayayım sana. Bir fincan kahve; cezvesinde kaynamış hatıralar, köpüklerinde sevgi parlayan, fincanında dostluk ile telve, bir yorgunluk kahvesi. En iyisi ben sana bir şiir ısmarlayayım Yanında da bir fincan acı kahve” diyor Hasan Gezer. Bir Türk atasözü ise 40 fincan kahvenin 40 yıl hatırı olduğunu söyler. Ve Sinan Yağmur ise “Sen zarif bir fincan ol ki, içine hoş kokulu kahve koysunlar” der.
Kahve ile ilgili söylenen o kadar çok söz o kadar çok mani var ki bunları saymaya kalksak sanırım sayfalar az gelir. Emekli Klinik Psikolog Nurgül Aki içinde kahve kültürü o kadar önemli. Öyle ki kendisi geçtiğimiz yıllarda vefat eden annesi Saime Hanım’ın hatıralarını yaşatmak için onun kullanmış olduğu fincanlarla birlikte “40 Fincan” isimli mekanı açmış. Aki, birbirinden ilginç hikayeleri olan fincanları ve burayı açma serüvenini şu sözlerle anlatıyor: “1987 yılından Bu yana Alsancak Devlet Hastanesinde klinik psikolog olarak görev yaptım. Emekli olduktan sonra her yıl gezme planlarını yapıyordum fakat sonrasında sadece yaz aylarında gezip kışın evde oturmanın çok sıkıcı olduğunu ve verimsiz bir zaman olduğunu fark ettim. Sonrasında 2-3 yıl kadar önce kızımla birlikte bu sokağı keşfederek geleceğinin güzel olduğunu düşündük. Ve bir dükkan açmaya karar verdik.” “Meslek hayatım boyunca daha çok ergenlerle ve gençlerle çalışmıştım” diyen Aki, “Ergenlerin insana verdiği o enerji ve hareket hoşuma gidiyordu. Ben de gençlerin severek gelebileceği bir yer olsun istedim sonra burada sade ve iddiasız olarak tasvir edebileceğim 40 Fincan’ı açtık. Buradaki her eşya bizim kullanmış olduğumuz evdeki eşyalarımız. 40 rakamının özelliği de ‘Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır’ atasözünden geliyor” açıklamasında bulundu. Fincanları rastgele olarak çarşıdan almak istemediğini ve birkaç yıl önce vefat eden annesinin büfesinde bulunan fincanları kullandığını belirten Aki, “Tabak, fincan, bardak hepsi annemin. Eskiler her şeyi 6’şar takım olarak biriktirirdi. Biz annemin bardaklarından 2’şer tanesini buraya getirerek birini görsele koyduk, birini ise müşterilerimizin hizmetine sunduk. Buradaki her fincanın üzerinde 1’den 40’a kadar rakamlar var. İnsanlar buradan fincanlarını seçiyorlar. Kimi rakama göre, kimi rengine göre, kimi şekline göre, kimi ise eskiliğine ve porselenin inceliğine göre seçimini yapıyor. Gelen müşterilerimiz seçtikleri fincanla illa da Türk kahvesi içmek zorunda değiller. Aralara birkaç adet büyük fincan koymamızın sebebi de bu” dedi.
30+33, 63. FİNCAN
Aki, “Bu numaralı fincanların bazılarının hikayelerinden bahsedecek olursak; kalp içerisinde yer alan 35 numara, tahmin edeceğiniz üzere İzmir’i temsil ediyor. 19 numaraya, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı anımsattığı için üzerinde Atatürk olan bir fincanı koyduk, 29 numaraya, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı hatırlattığı için üzerinde Atatürk’ün imzasının bulunduğu bir fincanı koyduk” diye belirtti. “Bir de 30+33 yani 63 numara olan bir fincanımız var” diyen Aki, bu fincanın hikayesini ise şu sözlerle bizimle paylaştı: “Genellikle herkes onun hikayesini merak ediyor ve soruyor. En çok merak edilen fincanımızın hikayesi şu şekilde; aslında o Urfa’dan İzmir’e gelen bir müşterimizin espirisi oldu. Bu müşterimiz İzmir’e bir dahaki gelişinde bize mırra fincanı getireceğini söyledi. Fakat kendisi çok da güvenilir biri değildi çünkü kaçakçı olduğunu söylüyordu. Aradan bir ay geçtikten sonra gerçekten geldi ve bize iki tane mırra fincanı getirerek beni çok şaşırttı. Getirdikten sonra bu sefer de bu fincanları Urfa rakamına koyacaksınız diye tutturdu. Bizde düşündük dedik ki biz 40 fincan konsepti yaptık ve bunun isim hakkını aldık. Her şeyimiz 40 fincana göre. Şimdi nasıl olacak da 63 yapacağız bunu? Sonrasında pratik bir çözüm bularak 30’a 33 ekledik ve böylece burada Urfa’yı da anmış olduk.” Fincanların hikayelerine değinmeye devam eden Aki, “Mesela 26 numaralı fincan benim için çok özel çünkü benim ilkokula gittiğim ve masal okuduğum yıllardı o fincanın hep altın yaldızlı olduğunu hayal ederdim. Böyle hayallerimin de fincanları var. 6 numaralı fincan cam ve aynı zamanda bir Bulgar fincanı” şeklinde ifadelerde bulundu.
1960’LI YILLARIN FİNCANLARI
Aki, burada kendisi için önemli olan şeyin annesinin fincanları olduğunu vurgulayarak “Onların hepsinin bende bir anısı var. Hepsi 1960’lı yılların fincanlarıdır. 60’lı yılları yaşayanlar bilir o zamanlar piyasada doğru dürüst ince porselenler yoktu. O zamanlar bunlar hep kaçak gelirdi. Mesela üzerinde kartal figürü olan bir fincanımız var Suriye’den gelme bir fincan ve o simgeden paralarının üzerinde de bulunuyor. Buradaki fincanlar benim tekrar para ile satın alamayacağım hatıralara sahip o yüzden buradaki çalışanlarımı çok dikkatli olmaları konusunda uyarıyorum. Fincanları çizilmemesi için kesinlikle bulaşık makinesinde yıkamıyorum. Elimde yıkıyorum” diye belirtti.
“Ben bir psikolog olduğum için bu duruma bir de sosyal psikolojik açıdan bakıyorum” sözlerine yer veren Aki, “Erkeklerin seçtiği fincanlar ile kadınların seçtikleri fincanların farklılıklarını inceleme fırsatı yakalıyorum. Erkekler çok fazla göz alıcı renkleri seçmiyorlar; ya siyah seçiyorlar ya da düz beyaz seçiyorlar. Kadınlar ise genellikle daha süslü, renkli ve estetik ruhu olan fincanları tercih ediyorlar. Kahve denince kadınların aklına tabi ki de fal geliyor. Ben falı bir eğlence olarak görüyorum. Bu sebeple falda daima umutlu ve güzel şeyler görmeye çalışıyorum. Bu da insanı kısa bir süre içinde olsa mutlu ediyor. Fakat tabi ki fala hayatını bağlamak ve ömrünü buna göre geçirmek hastalıklı bir durum” dedi.
HER ŞEYİ ÇOK HIZLI TÜKETİYORLAR
40 Fincan’ın özelikle sakin bir yapısı olduğunun altını çizen Aki, “Günümüzde gençler her şeyi çok hızlı bir şekilde tüketiyorlar ve bu yüzden de çok mutsuzlar ve yalnızlar. Hatıra olarak anımsayarak önemsedikleri şeyler neredeyse yok denecek kadar azalmış durumda. Tükete tükete hiç kimse çevresinde ne bir dost ne de arkadaş bırakmadı. Gel bir sohbet edelim, bir fincan kahve içelim diyebilecekleri kimseleri yok. Gençlerin tek yaptıkları şey işten ya da okuldan çıkınca gidip bir barda içki içmek ertesi gün ise hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam etmek oluyor” açıklamalarına yer verdi. Burayı açarken üçüncü nesil kahve olayını da yapmayı düşündüklerini söyleyen Aki, “Sonradan bunun bende çok yapay duracağını düşündüm. Baktığınız zaman biz aslında kahve içerek büyüyen bir nesil olmadık hiç. Bizim annelerimiz daha çok kahve içerdi ve o da Türk kahvesiydi. Şimdiki nesil ise isim yapmış mekanlarda makineleşmiş kahveleri içmekten zevk alıyor. Burada makineleşmiş olarak kullanılan hiçbir şey yok” sözlerini söyledi. Bir de buraya sık gelen müşterilerinin neden burada mesleğinizle ilgili bir kampanya yapmıyorsunuz diye sorduğunu belirten Aki, “Bizde o zaman dedik ki 40 fincanın 40’ını da kullanıp bizi sosyal medyada etiketleyenlere 1 saat ücretsiz psikoterapi seansı yapalım. İnsanların buna ihtiyacı oluyor” diyerek sözlerine son verdi.
Haber Merkezi