Babasının oğlu bir balet!

Bugün Dünya Dans Günü. Tüm dünyada coşkuyla kutlanan, çeşitli etkinlikler gerçekleştirilen bu özel günde biz de balet Murat Akaoğlu ile bir sohbet gerçekleştirdik. Babasının izinden giden Akaoğlu’nun hikayesi sizlerle


  • Oluşturulma Tarihi : 29.04.2019 08:32
  • Güncelleme Tarihi : 29.04.2019 08:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Babasının oğlu bir balet!

BURCU YANAR/RÖPORTAJ
Nietzsche’nin de söylediği gibi “Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar.” Bugün 29 Nisan Dünya Dans Günü. Modern balenin kurucusu olarak kabul edilen Jean Georges Noverre’nin de doğum günü. Bu anlamlı günde ben de Türkiye’nin ilk baleti Engin Akaoğlu’nun yine kendisi gibi balet olan oğlu Murat Akaoğlu ile dans dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Çeyrek asır boyunca dansa adanmış başarı dolu bir hayatın sırlarını gelin kendisinden dinleyelim. Bugün gönlünüzce dans edin. Dünya Dans Günü’nüz kutlu olsun!



Murat Bey, Türkiye’nin ilk baletinin oğlusunuz bunu biliyoruz, fakat sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Ben İzmir Devlet Konservatuarı Balesi Başkoreografı Murat Akaoğlu, İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden mezun oldum. 1983 yılında İstanbul Devlet Balesi’ne giriş yaptım. Çok küçük sayılabilecek bir yaşta, henüz 17 yaşındayken buraya girdim. Bir sene boyunca orada dans ettikten sonra İzmir için bir sınav açtılar. Ben de o sınavı kazanıp buraya geldim. Ben İzmir dışından buraya gelen ilk dansçıyım. 1984 yılında da burada kadroya girdim. 4 sene boyunca baş dansçı olarak çalıştım. Aradan biraz zaman geçtikten sonra istifa ettim ve yurt dışına gitmeye karar verdim. 3 sene boyunca da Avusturya Devlet Balesi’nde çalıştım. 1991 yılında beni tekrardan ülkeme çağırdılar ve yine Türkiye’ye geri döndüm. Ben çok uzun yıllar boyunca dans ettim. Neredeyse çeyrek asır oldu. Okul harici dansla geçen tamı tamına 25 yıl! 2008 yılında yani 42 yaşında dansı bıraktım ve emekli oldum. Şu anda 53 yaşındayım. Türkiye’de yer alan 6 adet Devlet Opera ve Balesi’nde çalışan nadir sayılabilecek dansçılardan biriyim.
BABAM BİZİM İDOLÜMÜZDÜ
Dansçı olmaya nasıl karar verdiniz?
Tabi ki babam sayesinde karar verdim. Benim babam Türkiye’nin ilk baleti olan Engin Akaoğlu’dur. Babam daha ilk Ankara Devlet Opera ve Balesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi değilken yani devlet tiyatrosu opera ve bale bölümü kurulurken yapılan bir imtihana katılıyor. O yıllarda bu tip şeylere katılım zaten çok az. 1 erkek ve 4 kadın bu sınavı kazanıyorlar. O bir erkek de benim babam olan Engin Akaoğlu. Benim ablam da balerin. Biz hep babamı örnek aldık. O bizim öncümüz ve idolümüz oldu. Onu örnek almamak imkansız. Dans kariyerimde her zaman onu geçmeye çalıştım ve buna gayret ettim.
Dans etmek sizin için nasıl bir his?
Ben dansı bırakalı çok uzun yıllar oldu. Bu soruyu cevaplamak için öncelikle dans ettiğim yılları hatırlamam gerekiyor. Sanırım ben dans ettiğim zaman kendimi dünyaya kapatıyorum. Bizim dansımız aslında biraz da spor gibi diyebiliriz. Her gün antrenmanlarımız ve provalarımız var. Çok yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Dans sahne ile sonuçlandığı zaman mükemmel bir şey oluyor. Kendimi en çok mutlu ettiğim yer sahnelerdi diyebiliyorum. Dansı bıraktıktan sonra da hayatımda çok büyük bir boşluk oldu. Ama dans öğretmenliğine devam ederek bu boşluğu da doldurdum. Dans kariyerim boyunca 37 kere başrol oynadım. Türkiye’de de bin 200’ün üzerinde de temsillerde yer aldım.
Baktığınız zaman biz önyargılı bir toplumda yaşıyoruz. Bir erkeğin dans etmesi özellikle de bale yapıyor olması garip karşılanıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Genellikle giydiğimiz kıyafet konusunda bir önyargı durumu var. Fakat ben şu an günümüz gençlerinin sokakta giydiği pantolonları gördükçe bizim durumumuz daha iyi diye düşünüyorum. Bu işin şakası tabi ki. Tarihe baktığınızda erkeklerin dans etmesi Anadolu’dan gelen bir şey. Horon, zeybek, halay, Kafkas dansları. Bunları hep erkekler yapar. Genellikle dansta erkek daha ön plandadır. Pek çok dansta yönlendirmeyi erkekler yapar. Balede ise durum yarı yarıya diyebiliriz. Çünkü bale bizim dansımız değil. Yani baleyi biz keşfetmemişiz. 1700’lü yıllarda yurt dışında saray dansı olarak başlamış bir dans türünden bahsediyoruz. Biz de ise 1950’li yıllarda devlet opera ve balesi kuruluyor. Önyargıların büyük çoğunluğu bu sebepten oluşuyor.
Sizce ülkemiz bu noktada nasıl bir konuma sahip?
Kötü bir seviyedeyiz diyemem. Devletin 6 şehirde opera ve balesinin olması çok güzel bir şey. Ama çok daha iyileri neden olmasın, sayıları neden daha da arttırılmasın.
Bale yapmanın zorlukları nelerdir, bir erkek olarak nasıl bir vücuda sahip olmak gerekir?
Bir kere erkeklerde durum ters orantılı olarak ilerliyor. Bacak boyunuzun uzun, kollarınızın uzun, bedeninizin kısa olması lazım. Kas yapınızın da buna uygun olması gerekiyor. Aileden de doğuştan güçlü olmanız lazım. Sporla uğraşmanız gerekiyor. Çünkü kadın dansçıları kaldırırken kuvvetli olmamız ve onları düşürmememiz gerekiyor. Tüm bunların bir tekniği var tabi ama yinede bunlar güç gerektiren şeyler. Dansçılarımız bu yüzden haftada birkaç gün fitness eğitimlerine de devam ediyorlar. Kadınların işi de çok zor çünkü parmak uçlarında dans ediyorlar. Fakat işin asıl zorluğu sanırım dansı ve baleyi bıraktıktan sonra yaşanıyor. Örneğin bel sakatlıkları, fıtık, boyun, ağrıları gibi sakatlıklar bu yoğun tempo bittikten sonra ortaya çıkıyor. Bu küçük küçük sakatlıklar yıllar sonra bizi yürütmemeye başlıyor. Ya da tendon kopmalarına neden oluyor. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Ağır bir meslekten bahsediyoruz. İzlediğiniz 20 dakikalık bir bale gösterisini bile en az 1 ay boyunca günde 6 saat prova yaparak çalışıyorsunuz. Bunun bir de prova öncesi antrenmanları var, ancak yetiyor. Yine örnek verecek olursam Fındıkkıran Balesi’nin çalışmaları 45 gün sürdü. Esere göre bu süre değişim gösteriyor.
EN ERKEN 9 YAŞINDA BAŞLANMALI
Baleye yeni başlayacak olan biri kaç yaşında başlamalı?
Açıkçası çok erken yaşlarda çocukları baleye başlatmamak gerekiyor. Mesela daha 4 yaşında olup bale kursuna gönderilen çocuklar var. Bu korkunç bir durum. Böyle bir şey yapılmamalı. Biz konservatuarlara bile 9-10 yaşlarında giriyoruz. Dünyada da durum böyle. Bana göre bir çocuğun en erken 9 yaşında baleye başlaması lazım. Rusya’da, Fransa’da bile durum böyle işliyor.
Dünya Dans Günü için ne söylemek istersiniz?
Bizim amacımız İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin geleceğini yaşatmak ve daha verimli hale getirmek. Yurt dışından koreograflar çağırıp çocuklarımıza eğitim vereceğimize içeride kendi dansçılarımızı koreograf olarak yetiştirebiliriz. Ben buraya geldiğimden beri 1 tane koreograf yetiştirdim. Burada dans etmek büyük bir şans. O şans dansçılarımıza verilmeli ve burada o şans sanatçılarımıza veriliyor. Dansçılarımızla birlikte Dünya Dans Günü için özverili bir gösteri hazırladık. Herkesi izlemeye davet ediyoruz.
Peki insanları bale izlemeye nasıl yönlendirebiliriz?
Güzel sanatlar alanlarına yönlendirerek ve önce klasik müzik dinlemeyi benimseterek bu işe başlayabiliriz. Klasik müzik zaten balenin yapı taşlarından bir tanesi. Kulağı bu müziğe adapte edebilirsek dansı izlemek de bir o kadar keyifli hale gelecektir.
İzmir’de dansa olan ilgiden memnun musunuz peki?
İzmir’de dansa ve baleye olan ilgi oldukça yoğun diyebilirim. Biletlerimiz hemen tükeniyor. Bugüne özel gösterimizin biletleri de hemen tükendi. Fakat biz bu ilgiyi daha üst seviyelere taşımak istiyoruz. Bu konuda dansçılarıma oldukça güveniyorum.

Haber Merkezi