BTA'dan Sait Faik'e saygı gecesi

Bilimsel Tiyatro Atölyesi, Sait Faik Abasıyanık’ın 62. ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlik gerçekleştirerek usta ismi andı


  • Oluşturulma Tarihi : 20.05.2016 06:43
  • Güncelleme Tarihi : 20.05.2016 06:43
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
BTA'dan Sait Faik'e saygı gecesi

ONURHAN ALPAGUT

Bilimsel Tiyatro Atölyesi (BTA), Sait Faik Abasıyanık’ın 62. ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. 1906 yılında doğup 11 Mayıs 1954 tarihinde 48 yaşında ölen Türk hikâyeciliğinin en usta kalemlerinden biri olan Sait Faik, BTA Sahnesi’nde aynı isimli ve 13 senedir aynı tarihte oynanan bir tiyatro oyunuyla anıldı.

Oyunun yazarı ve yönetmeni Hayrettin Filiz, “Sadece oynamak yetmez, sanatımızın karanlık elliler ve karanlık yüreklilerce paraya ve onun dalkavuklarına peşkeş çekildiği günümüzde, Türk tiyatrosunun ya da Türk edebiyatının bize deneyim önderliği yaptığına inandığımız bütün değerlerine sahip çıkmak zorundayız. Bu yüzden Sait Faik’i sadece sahneye taşımak yetmez, onunla ilgili yapabileceğimiz tüm örgütlenme ayaklarını kullanmalıyız. Üstelik bu konuda, şimdiye kadar yazılmış tek tiyatro oyununun bize ait olduğunu bilsek bile” diye konuştu.

TAM BİR EDEBİYAT ŞÖLENİ OLDU

Bilimsel Tiyatro Atölyesi öğrencileri, hazırladıkları Sait Faik Kartpostalları Sergisi’nin yanı sıra “Bir Sait Faik Hikâyesi Okuyalım” adlı bir kampanyaya da öncülük etti. Bu yıl düzenlenen etkinliğin hafta içine denk gelmesine rağmen BTA’lılar sahnelerini yine doldurdu. Oyundan önce bir sohbet toplantısı yapan Hayrettin Filiz, önce oyunculara sonra da seyircilere bugünün bir yas günü değil, uyanma ve günbegün elimizden kayıp giden değerlerimize sahip çıkma günü olduğunu anlattı. Sait Faik’ten gerçek mektuplar veya gerçek hikâyeler anlatarak gerek oyuncularının gerekse geceyi BTA’lılarla paylaşan seyircilerin büyük ilgisini çeken ayaküstü sohbetler, oyunun tablo aralarında seyirciye sunulan gerçek belge ve nadir fotoğraflarla desteklenince, ortaya gerçek bir edebiyat şöleni çıktı. Geceye katılan seyircilerin büyük bir heyecan içinde olduklarından olsa gerek, oyundan sonra da bu eşsiz sohbetler kapı önünde devam etti.

HİKAYELER HAYRANLIK UYANDIRDI

Bilimsel Tiyatro Atölyesi’nin özverili öğrencilerinin ve destekçi velilerinin hazırladıkları oyun öncesi atıştırmalıkların bir geleneğe dönüşmesi, BTA’lı öğrencilerin deli gibi herkese Sait Faik'le ilgili son derece ilgi çekici hikâyeler anlatması seyircide büyük bir hayranlık uyandırdı. Gözleri parlayan BTA’lılar, gerek ağırlamaya kendi elleriyle hazırladıkları kek-böreklerle yaptıkları katkıyla gerekse böylesi özel bir gün için Sait Faik hakkında yaptıkları araştırmalarla, yaptıkları işe ne kadar önem verdiklerini gösterdiler.

26 MAYIS VE 11 HAZİRAN’DA BİR DAHA SAHNELENECEK

Geceyi organize eden Bilimsel Tiyatro Atölyesi öğrencilerinin ve BTA velilerinin bu çabalarının, Türk edebiyatı için çok değerli katkılar sağladığına inandığını söyleyen Hayrettin Filiz, büyük bir özveriyle bu geceye katkı koyan tüm öğrencilerine, yaptıkları bu çalışmayla Sait Usta'nın yattığı yerde huzur bulduğunu bildirerek teşekkür etti. Her bir öğrencisiyle gurur duyduğunu söyleyen Hayrettin Filiz, 'Sait Faik' adlı oyunlarını, 26 Mayıs ve 11 Haziran’da iki gösteri daha yaparak seyirciyle buluşturacaklarını söyledi.

KUTU KUTU KUTU

Hayrettin Filiz’in o gece anlattığı hikâyelerden bir kısmını sizin için kendisinden yazmasını rica ettik. Bizi kırmadı. İşte bir kaç ilginç Sait Faik hikâyesi:

“Şu karşıdaki sandalı görüyor musunuz? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık uçabilirler mi? Düşünce de böyledir. Dört duvar arasında kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder. Sanatçının düşüncesi hudutlanamaz." (1949, Akşam Gazetesi’nin yaptığı bir ankete verdiği cevaptan-)

Hayatı boyunca en çok balıkçıları yazan Sait Faik’in ölümüne yakın, yattığı hastaneye bir ziyaretçi grubu gelir. Balık gözlü arkadaşlarının hastalandığını ve Marmara Kliniği’nde yattığını duyan Burgazadalı balıkçı dostları; “Sait, senin kana ihtiyacın varmış, duyar duymaz koştuk geldik” derler. Ama deniz insanı, kara kurallarını pek bilmez ya da takmaz ya; öyle paldır küldür doluşuvermişler hasta odasına. Onları gören Sait Faik çok heyecanlanmış. Çünkü gelenlerin içinde hayatı boyunca Burgazada’dan hiç çıkmamış, asker kaçağı olan bir de Rum balıkçı dostu varmış. Hiçbir şey için adadan ayrılmayan bir dostu, her şeyi göze alarak kendisini görmeye gelmiş. Mavi gözleri dolan Sait ustanın imdadına ziyarete gelmiş bir başka dostu Nevzat Üstün yetişmiş: “Sağ olun, var olun arkadaşlar ama bu tür heyecanlar Sait’e iyi gelmiyor. Doktorların emri var, heyecanlanmayacak.” Bu açıklama o an durumu kurtarsa da, ziyaretlerin ardı arkası kesilmeyince başka bir çare bulmuş Nevzat Üstün. Sait Faik’in yattığı hasta odasının kapısına şöyle bir yazı asmış: “Sait'i seven girmez."…

“… Elimize tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden, onu üzmek için elimizden geleni yapacağız…”

Sait Faik’in naaşı 12 Mayıs 1954 Çarşamba günü saat 11’de Marmara Kliniği’nden alınarak Şişli Camii’ne getirilir. Sabah başlayan ve hiç dinmeyen yağmura rağmen caminin avlusu çok kalabalıktır. Sanat ve edebiyat dünyasından, basından, Güzel Sanatlar Akademisi’nden pek çok kişinin yanında üniversiteli gençler avluyu doldurmuştur. (Yeditepe’nin 62. sayısında Fikret Adil bu sayının bin civarında olduğunu yazar.) Ama cenaze töreninde en dikkat çeken şey, Mark Twain Cemiyeti’nin gönderdiği çelenktir. Namazdan sonra Sait Faik’in naaşı, isteği üzerine Kırağı Sokak’taki evinin önünden geçirilmiş ve ardından Zincirlikuyu Asri Mezarlığı'na gidilmiştir. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında, Şişli Camii’nden çıkan kalabalık, otobüslerle önce Sait Faik'in evinin önünden geçmiş, ardından da mezarlığa ulaşmıştır. Mezarlıktaki tören ve defin işlemi yağmurun da etkisiyle çok kısa sürmüştür. (Yıllar sonra çok sevdiği annesi de aynı mezara gömülecektir.)

 

Haber Merkezi