Sayfa Yükleniyor...
Bilimsel Tiyatro Atölyesi, Sait Faik Abasıyanıkın 62. ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlik gerçekleştirerek usta ismi andı
ONURHAN ALPAGUT
Bilimsel Tiyatro Atölyesi (BTA), Sait Faik Abasıyanıkın 62. ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. 1906 yılında doğup 11 Mayıs 1954 tarihinde 48 yaşında ölen Türk hikâyeciliğinin en usta kalemlerinden biri olan Sait Faik, BTA Sahnesinde aynı isimli ve 13 senedir aynı tarihte oynanan bir tiyatro oyunuyla anıldı.
Oyunun yazarı ve yönetmeni Hayrettin Filiz, Sadece oynamak yetmez, sanatımızın karanlık elliler ve karanlık yüreklilerce paraya ve onun dalkavuklarına peşkeş çekildiği günümüzde, Türk tiyatrosunun ya da Türk edebiyatının bize deneyim önderliği yaptığına inandığımız bütün değerlerine sahip çıkmak zorundayız. Bu yüzden Sait Faiki sadece sahneye taşımak yetmez, onunla ilgili yapabileceğimiz tüm örgütlenme ayaklarını kullanmalıyız. Üstelik bu konuda, şimdiye kadar yazılmış tek tiyatro oyununun bize ait olduğunu bilsek bile diye konuştu.
TAM BİR EDEBİYAT ŞÖLENİ OLDU
Bilimsel Tiyatro Atölyesi öğrencileri, hazırladıkları Sait Faik Kartpostalları Sergisinin yanı sıra Bir Sait Faik Hikâyesi Okuyalım adlı bir kampanyaya da öncülük etti. Bu yıl düzenlenen etkinliğin hafta içine denk gelmesine rağmen BTAlılar sahnelerini yine doldurdu. Oyundan önce bir sohbet toplantısı yapan Hayrettin Filiz, önce oyunculara sonra da seyircilere bugünün bir yas günü değil, uyanma ve günbegün elimizden kayıp giden değerlerimize sahip çıkma günü olduğunu anlattı. Sait Faikten gerçek mektuplar veya gerçek hikâyeler anlatarak gerek oyuncularının gerekse geceyi BTAlılarla paylaşan seyircilerin büyük ilgisini çeken ayaküstü sohbetler, oyunun tablo aralarında seyirciye sunulan gerçek belge ve nadir fotoğraflarla desteklenince, ortaya gerçek bir edebiyat şöleni çıktı. Geceye katılan seyircilerin büyük bir heyecan içinde olduklarından olsa gerek, oyundan sonra da bu eşsiz sohbetler kapı önünde devam etti.
HİKAYELER HAYRANLIK UYANDIRDI
Bilimsel Tiyatro Atölyesinin özverili öğrencilerinin ve destekçi velilerinin hazırladıkları oyun öncesi atıştırmalıkların bir geleneğe dönüşmesi, BTAlı öğrencilerin deli gibi herkese Sait Faik'le ilgili son derece ilgi çekici hikâyeler anlatması seyircide büyük bir hayranlık uyandırdı. Gözleri parlayan BTAlılar, gerek ağırlamaya kendi elleriyle hazırladıkları kek-böreklerle yaptıkları katkıyla gerekse böylesi özel bir gün için Sait Faik hakkında yaptıkları araştırmalarla, yaptıkları işe ne kadar önem verdiklerini gösterdiler.
26 MAYIS VE 11 HAZİRANDA BİR DAHA SAHNELENECEK
Geceyi organize eden Bilimsel Tiyatro Atölyesi öğrencilerinin ve BTA velilerinin bu çabalarının, Türk edebiyatı için çok değerli katkılar sağladığına inandığını söyleyen Hayrettin Filiz, büyük bir özveriyle bu geceye katkı koyan tüm öğrencilerine, yaptıkları bu çalışmayla Sait Usta'nın yattığı yerde huzur bulduğunu bildirerek teşekkür etti. Her bir öğrencisiyle gurur duyduğunu söyleyen Hayrettin Filiz, 'Sait Faik' adlı oyunlarını, 26 Mayıs ve 11 Haziranda iki gösteri daha yaparak seyirciyle buluşturacaklarını söyledi.
KUTU KUTU KUTU
Hayrettin Filizin o gece anlattığı hikâyelerden bir kısmını sizin için kendisinden yazmasını rica ettik. Bizi kırmadı. İşte bir kaç ilginç Sait Faik hikâyesi:
Şu karşıdaki sandalı görüyor musunuz? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık uçabilirler mi? Düşünce de böyledir. Dört duvar arasında kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder. Sanatçının düşüncesi hudutlanamaz." (1949, Akşam Gazetesinin yaptığı bir ankete verdiği cevaptan-)
Hayatı boyunca en çok balıkçıları yazan Sait Faikin ölümüne yakın, yattığı hastaneye bir ziyaretçi grubu gelir. Balık gözlü arkadaşlarının hastalandığını ve Marmara Kliniğinde yattığını duyan Burgazadalı balıkçı dostları; Sait, senin kana ihtiyacın varmış, duyar duymaz koştuk geldik derler. Ama deniz insanı, kara kurallarını pek bilmez ya da takmaz ya; öyle paldır küldür doluşuvermişler hasta odasına. Onları gören Sait Faik çok heyecanlanmış. Çünkü gelenlerin içinde hayatı boyunca Burgazadadan hiç çıkmamış, asker kaçağı olan bir de Rum balıkçı dostu varmış. Hiçbir şey için adadan ayrılmayan bir dostu, her şeyi göze alarak kendisini görmeye gelmiş. Mavi gözleri dolan Sait ustanın imdadına ziyarete gelmiş bir başka dostu Nevzat Üstün yetişmiş: Sağ olun, var olun arkadaşlar ama bu tür heyecanlar Saite iyi gelmiyor. Doktorların emri var, heyecanlanmayacak. Bu açıklama o an durumu kurtarsa da, ziyaretlerin ardı arkası kesilmeyince başka bir çare bulmuş Nevzat Üstün. Sait Faikin yattığı hasta odasının kapısına şöyle bir yazı asmış: Sait'i seven girmez."
Elimize tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden, onu üzmek için elimizden geleni yapacağız
Sait Faikin naaşı 12 Mayıs 1954 Çarşamba günü saat 11de Marmara Kliniğinden alınarak Şişli Camiine getirilir. Sabah başlayan ve hiç dinmeyen yağmura rağmen caminin avlusu çok kalabalıktır. Sanat ve edebiyat dünyasından, basından, Güzel Sanatlar Akademisinden pek çok kişinin yanında üniversiteli gençler avluyu doldurmuştur. (Yeditepenin 62. sayısında Fikret Adil bu sayının bin civarında olduğunu yazar.) Ama cenaze töreninde en dikkat çeken şey, Mark Twain Cemiyetinin gönderdiği çelenktir. Namazdan sonra Sait Faikin naaşı, isteği üzerine Kırağı Sokaktaki evinin önünden geçirilmiş ve ardından Zincirlikuyu Asri Mezarlığı'na gidilmiştir. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında, Şişli Camiinden çıkan kalabalık, otobüslerle önce Sait Faik'in evinin önünden geçmiş, ardından da mezarlığa ulaşmıştır. Mezarlıktaki tören ve defin işlemi yağmurun da etkisiyle çok kısa sürmüştür. (Yıllar sonra çok sevdiği annesi de aynı mezara gömülecektir.)
Haber Merkezi