Çağımızın hastalığı migren!

Çağımızın hastalığı olan migren, günümüzde pek çok kişide rastlanır hale geldi. Kişilerin yaşam standardını düşüren bu hastalık hakkında açıklamalarda bulunan Doç.Dr. Serap Üçler, hastalığı çağımızın en yaygın hastalığı olarak belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 30.04.2016 07:09
  • Güncelleme Tarihi : 30.04.2016 07:09
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çağımızın hastalığı migren!

ONURHAN ALPAGUT

Çağımızın en yaygın hastalığı olarak bilinen migren, günümüzde pek çok kişide rastlanır hale geldi. İstatistiklere göre her 6 kişiden 1'i çağımızda bu hastalıktan mustarip. Migren, kişinin yaşam standardını düşürmekle birlikte iş, eş hayatını da etkiliyor. Konu üzerine açıklamalarda bulunan Doç.Dr Serap Üçler, migrenin günümüzde herkesin yakalanabileceği bir hastalık olduğunu ifade etti.

Üçler, “Migren genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel faktörlerle tetiklenen ve ortaya çıkan bir hastalıktır. Ağrıyı tetikleyen sebepleri iyi gözlemleyip, bunlara önlem almak gereklidir. Yaşam şekli, beslenme, uyku düzeni, stres, kilo, cinsiyet, evli- bekar olmak, eğitim seviyesi, ekonomik gelir düzeyi, kişinin sahip olduğu diğer hastalıklar kişideki migrenin nasıl seyir göstereceği konusunda en belirleyici faktörlerdir. Hastalıkta doğru teşhis ve düzenli takip çok önemli. Ülkemizde bir çok migren hastası tanı alamıyor yada sinüzit gibi yanlış tanılar alıyor” dedi.

GENETİK FAKTÖR ÖNEMLİ

Hastalık konusunda genetik unsurların da önemli bir etken olduğunu ifade eden Üçler, migrenli bir kişinin ailesinde de hastalığa rastlanma riskinin yüksek olduğunu söyledi.

Hastalığın tanımını yapan ve evrelerini sıralayan Üçler, “Migren tekrarlayıcı nitelikte, sıklıkla tek taraflı ve zonklayıcı özellikte, beyin ve otonom sinir sistemine ait bozuklukların eşlik ettiği baş ağrısıdır.Toplumda görülme sıklığı farklılıklar göstermekle birlikte, genel olarak yüzde 5-20 civarında olduğu söylenebilir. Bu nedenle toplumsal açıdan önemini korumakta olan bir hastalıktır. Kadınlarda daha sıktır. 10-20 yaşlarında başlayabilmektedir. Migrenli hastaların genelde ailelerinde migrenli kişiler vardır. Migren iç ve dış çevredeki ani değişikliklere karşı olunan bir sinir –damar reaksiyonu olarak kabul edilmektedir. Bir teoriye göre aura döneminde beyin damarlarında daralma, zonklayıcı baş ağrısı döneminde ise kafatası içi ve dışı damarlarda gevşeme olmaktadır. Diğer bir teoriye göre beyin aktivite değişimleri ve beyindeki bazı maddelerin miktarlarındaki değişim ile olmaktadır” diye konuştu.

PEK ÇOK BELİRTİSİ MEVCUT

Migrenin pek çok belirtisinin olduğunu kaydeden Üçler, “Ağrı başlamadan 1-2 gün önce görülen belirtiler aşırı duyarlılık-tepkisellik, depresif duygu durumu, öfori, nadiren hiper aktivite, konsantrasyon güçlüğü, dikkatte azalma düşüncede yavaşlama, kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma, esneme, uyuma isteği, halsizlik, açlık hissi, iştah artması veya azalması, tatlı yeme isteği sık idrara çıkma, kabızlık yada ishaldir” dedi.

TEDAVİSİ MEVCUT

Tedavi yöntemleri ve başarı oranları hakkında bilgi veren Üçler, “Migrenin tedavisi birçok açıdan planlanmalıdır. İlaç tedavisinin yanı sıra migren hastasının yaşam şeklinin düzenlenmesi, ağrıyı tetikleyen faktörleri iyi tespit edip önlemleri almak, kilo vermek, düzenli aerobik egzersiz yapmak önemlidir. İlaç düzeyinde tedavide ağrı başladığında ağrıyı geçirmeye yönelik tedaviler basit ağrı kesicilerden, daha kuvvetli etkisi olan migrene spesifik ilaçları içerir. Bu tedaviye atak tedavisi diyoruz, bu tedaviyi ayda 4-5 gün üzerinde kullanılmasını istemiyoruz. Çünkü daha sık kullanımlarda bağımlılık gelişmekte bu sefer kullanılan ilaçlar ağrı yapmaktadır. Ayda 2-4 kez den fazla atak yaşayan hastalarda, ya da atağı uzun süren ağrı kesicilere ağrısı geçmeyen hastalarda ve özel durumlarda ağrıların sıklık ve şiddetini azalmaya yönelik profilaktik tedavi dediğimiz tedavileri başlıyoruz. Bu tedaviler her gün kullanılır 6-9 ay tedaviye devam edilir ve en az 2 aydan önce kesilmezler. Bu grupta antiepileptikler,  beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri, antidepresanlar kullanılmaktadır. Son dönemde tedaviye dirençli kronik migren hastalarında Botulinum toksin ve başın arka kısmında bulunan sinirlere anestezik madde yada steroid ile blokaj tedavisi uygulanmaktadır. Migren tedavisinde yeni ilaç çalışmaları birçok alanda devam etmektedir. Önümüzdeki yıllarda yeni tedavi ajanları ile tanışacağız. Son yıllarda bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış, sinir stimulasyonu tedavileri geliştirilmiştir. Bunlardan başın ön kısmına takılan bir cihazla günde 15-20 dakikalık uygulama ile beyinde sinir hücrelerine elektriksel sinyaller gönderilir. Ülkemize gelmiştir. Diğer bir tedavi migren pili diyebileceğimiz tedavi şeklidir. Ameliyatla beynin arka kısmına cerrahi müdahale ile elektrotlar ve pil yerleştiriliyor, ağrı kontrolünü hasta uzaktan kumanda ile pili çalıştırarak sağlıyor. Ülkemizde ise, henüz yaygın olarak kullanımı mevcut değil. Bu girişimsel tedavilerin çok sayıda hastanın katıldığı bilimsel çalışmalarla etkin olduğu gösterilmiştir” diye konuştu.

DEVAMLILIK ÖNEM ARZ EDİYOR

Migren tedavisinde devamlılığın önemine vurgu yapan Üçler, "Kişilerin ağrı özelliklerini ve tetikleyici faktörleri iyi takip etmesi önemli. Mutlaka takipte oldukları doktorları olması gerekiyor çünkü bir kez muayene ve reçete ile migren tedavisi olmaz, ayrıca kontrol altına alınmayan ağrılar, ağrının kronik hale gelip tedaviye daha dirençli olmasına yol açar. Ayda kaç migren atağı var ve bir ayın kaç gününü ağrılı geçiriyorum, ayda kaç gün ağrı kesici kullanıyorum diye günlük tutmak hem tedaviyi belirlemek açısından hem de ağrı kesici bağımlılığı açısından önemli. Çünkü ayda 10-15 gün üzeri ağrı kesici kullanımı bağımlılık yaratıyor, ağrıları daha kötüleştiriyor, migren kronikleşiyor ve birçok yan etki ortaya çıkıyor. Bilinçli ve haftada bir iki günü geçmeyen ağrı kesici kullanılmalıdır” dedi.

Haber Merkezi