Cinsel kimliğin gelişiminde ailenin tutumu önemli

Çocuklar, cinsel kimliklerini yaşamın ilk yıllarında kazanmaya başlar. Annenin ve babanın çocuklarının cinsiyeti ile ilgili beklentisi, çocuğa karşı sergilenen tutum ve davranışlar, cinsel kimlik gelişiminde önemli rol oynayan faktörler arasında yer alır


  • Oluşturulma Tarihi : 27.02.2016 08:10
  • Güncelleme Tarihi : 27.02.2016 08:10
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Cinsel kimliğin gelişiminde ailenin tutumu önemli

EMİNE YALÇIN

Uygun bir cinsel kimliğin gelişebilmesi için uygun bir biyolojik gelişimin gerekli olduğuna dikkat çeken Uzm. Psk. Gülendam Çakmak Ozan, ancak bu durumun yeterli olmadığını söyledi. Doğumla getirilen özelliklerin cinsel yönelimin tek belirleyicisi olmadığını da ifade eden Ozan, bunun çok önemli kanıtlarından birinin tek yumurta ikizlerinin daima aynı cinsel yönelime sahip olmamasını gösterdi.

Uzm. Psk. Gülendam Çakmak Ozan, cinsel kimliğin gelişmesinde yaşamın ilk yıllarındaki deneyimlerin etkisinin büyük olduğuna vurgu yaparak, yaşamın ilk yıllarında anne-çocuk ilişkisinin niteliğinin, cinsel kimliğin belirlenmesinde önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.

İLK İLİŞKİLER CİNSEL KİMLİĞİN GELİŞMESİNİ ETKİLER

Ozan, aşağılayıcı ve hostil anneliğin cinsel sorunlara neden olabileceğini anlatarak, çocukluk çağındaki öğrenmelerin, ilk ilişkilerin ve özdeşimlerin cinsel kimliğin gelişmesini etkilediğini ve ona biçim verdiğini ifade etti. Ozan, “Erkek çocuğun baba ya da baba yerinde olan bir erkek; kız çocuğun anne ya da anne yerine geçen bir kadın ile özdeşim yapma olanağı bulunması; erkek çocuğun babayı, kız çocuğun anneyi benimsemesi; onun özelliklerini benliğine sindirmesi sağlıklı cinsel kimlik gelişimi için zorunludur. Birçok cinsel korkular, saplantılar, sapmalar bu özdeşimin yapılamayışından kaynaklanır” dedi.

UYARMA EYLEMİ SAĞLIKLI GELİŞİM İÇİN ŞART DEĞİL

3-4 aylıktan itibaren, dış genital organların temizliği veya bezlerinin değişimi esnasında çocukların bu bölgelerinin varlığını fark ettiğini söyleyen Ozan, erkek çocuklarının çoğunluğunun 6-7 aylık olduklarında penisleriyle oynamaya başladıklarını ifade etti. Ozan, “Kız çocuklar ise çoğunlukla 10-11 aylıkken kendilerini cinsel açıdan uyarmaya başlar. Genital oyunun mastürbasyondan farkı, amaçlı olarak orgazma giden bir eylem olmamasıdır. Bu yaşlarda ortaya çıkan genital oyun patolojik bir durum olmayıp, ruh sağlığı yerinde ve ebeveyniyle ilişkisi iyi olan çocukların keşif amacıyla yaptıkları bir eylemdir. Benzer şekilde, çocuk-ebeveyn ilişkisinin manevi açıdan tatminkar olmadığı çocuklarda genital oyun azalır veya tamamen kaybolur. Ancak, kendi kendini uyarma eylemi sağlıklı gelişim için şart değildir. Bu eylemi hiç yapmamış olan sağlıklı çocuklar da vardır. Çocuğun kendisini amaçlı olarak orgazma ulaştırması haline ‘mastürbasyon (istimna)’ denir. Herkeste olmasa da bazı çocuklarda iki veya üç yaşlarında, genital oyun yavaş yavaş mastürbasyona dönüşebilir. Ara ara bu eylemin yapılması sağlıklı cinsel gelişimin bir parçası olarak kabul edilmeli, çocuklarda suçluluk duygusunu pekiştirecek bir müdahalede bulunulmamalıdır. Mastürbasyon sayısının her gün, günde birkaç kez yapılacak kadar artması genellikle çocuğun yalnız veya uyaransız kaldığı durumlarda ortaya çıkar. Mastürbasyonla ilgili olarak çocukların azarlanmaması, eylem anında engellenmemeleri esastır. Çocuğun çok sık bu yola başvurması durumunda, eylemden önce daha keyifli başka şeylerle meşgul etme yolu en uygun olanıdır” diye konuştu.

TENSEL TEMAS İLİŞKİSİ, BEBEĞE GÜVEN DUYGUSU AŞILAR

Ozan, erken çocukluk döneminde cinsel gelişimin aşamalarını anlatarak, 0-1 yaş arası dönemin bebekteki doğuştan var olan emme zevkinin ve cinsel içgüdünün ilk aşaması olduğunu belirtti. Ozan, “Güçlü ağız ve tensel temas ilişkisi, bebeğe sıcaklık ve güven duygusu aşılar. İhtiyaçları karşılanan ve o sıcaklığı yaşayan çocuk, çevresindeki insanlara güven duymaya başlar ve böylece yaşama daha sağlıklı bir şekilde tutunur. Doğumdan sonraki birinci yılda, bebeğin ilk cinsel uyarıları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar” şeklinde konuştu.

GENİTAL ORGANLARINA DOKUNDUKLARINDA, HOŞLANMA HİSSEDEBİLİR

Çocukların genellikle iki yaşından itibaren bedenlerini keşfetmeye ve merak etmeye başladıklarının altını çizen Ozan, aynı yaşlara rastlayan tuvalet eğitimi çocukların genital organları hakkındaki meraklarını daha da arttırabileceğini belirtti. Ozan, “Çocuklar, tesadüfen genital organlarına dokunduklarında, hoşlanma hissedebilir ve bu yüzden bu davranışı daha sık tekrar edebilirler. Bu durum anne babaları endişelendirebilir. Anne babalar, çocuğun bu davranışlarını engellemeye çalışırsa çocuk daha fazla merak duyacak, engellenme karşısında suçluluk duyguları oluşabilecektir. Çocuğun bu davranışı doğaldır ve çocuk sadece bedeninin herhangi bir bölümüne dokunmaktadır. Ancak, çocuğun bu konudaki ilgisi abartılıysa, bu durum çocuğun yaşamındaki stresin belirtisi olabilir. Böyle bir durumda, çocuğu endişelendiren bir durum olup olmadığı araştırılabilir. Çocuğun yaşamında baskıya neden olabilecek konuların, beslenme, tuvalet eğitimi ya da başka konularda eğitim verirken sergilenen tutumun gözden geçirilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması çocuğa yardımcı olabilir. 2 yaşında çocuk, kız erkek cinsiyetleri arasındaki ayrımı, giyim ve saç şekilleri gibi görüntüye bağlı ipuçları ile fark edebilir. Annesi ya da babası gibi olduğunu söyleyebilir. Çocukları cinslerine göre ayırabilir. ‘Ben kız değilim’ ya da ‘ben erkek değilim’ gibi ifadelerle karşı cinsten olmadığını belirtebilir” ifadelerini kullandı.

AİLELERİ RAHATSIZ EDEBİLİR

Ozan, 3-6 yaş döneminde çocuğun dokunma yoluyla kendisini ve cinsel organını tanımaya başladığını vurgulayarak, 4-5 yaşına gelen çocuğun ise kız ve erkeğin beden farklılıklarını iyice anladığını anlattı.  Cinselliği yavaş yavaş keşfetme çabası içinde olan çocukların birbirlerinin cinsel organlarını merak ettiklerini de sözlerine ekleyen Ozan, “Çocuğun cinsel organlarını tanımaya çalışması zaman zaman büyükleri rahatsız eder. Çocuğa karışarak ‘dokunma’, ‘ellersen kötü olur’, erkek çocuklarda ise ‘keserler, kopar, çürür’ gibi yanlış yaklaşımlar çocuklarda korku, endişe ve utanma duyguları yaratabilir. Bu nedenle bu gibi ifadelerden kaçınılmalıdır. Cinsel gelişim bu dönemde ön planda olduğu ve erkek çocuklar için cinsel organları önemli bir hale geldiği için onu yitirme kaygısı duyabilirler. Bu nedenle bu dönemde erkek çocukların sünnet edilmesi ya da cinsel organını kaybetmesi ile ilgili şakalar yapılması onların korkusunu arttırır. Uzmanlar, sünnet için 0-2 yaş aralığını ya da 6 yaştan sonrasını önermektedirler. Bu dönemde, çocukların anne ve babalarına ‘benimle evlenir misin’ sorusunu çok sık sorduğu gözlemlenir. Bu durum normaldir ama bu konuda çocuklara doğruyu söylemek gerekmektedir. Çocuğu incitmeden mantıklı yanıtlar vermek, bu karmaşayı atlatmasına yardımcı olacaktır” dedi.

İLKOKUL ÇAĞINDA SESSİZLİK HAKİM OLUR

Bedeninin çıplaklığına ilişkin utanma duygusunun kızlarda 4-6 erkeklerde ise 5-8 yaşlarında görülmeye başladığını belirten Ozan, bu yaşlarda artık çocukların doğum, cinsellik vb. gibi konularda meraklarının arttığını aynı zamanda bu konular ile ilgili sorular sormaya başladığını ifade etti. Ozan, “İlkokul yıllarının başlaması ile birlikte artık cinsellikle ilgili konularda bir sessizlik hakim olur. Yani çocuğun bedeni ile ilgili uğraşları en aza iner. Bu dönemde cinsel gelişimde çevrenin ağırlığı iyice artar. Erkek ya da kız çocuk, kimliğini artık yaşıtlarının arasında sınamaktadır” diye konuştu.

CİNSEL KİMLİĞİNİN GELİŞİMİNİ ENGELLER

Ozan, kız çocuklarla annesinin, erkek çocuklarla babasının arasındaki ilişki ne kadar yakın ve olumlu ise özdeşimin o denli kolay oluşacağını da vurgulayarak, “Erkek çocuklarını kız ya da kız çocuklarını erkek gibi yetiştirmek çocuğun cinsel kimliğinin gelişimini engeller. Uygun özdeşim ve model alma örneklerinin bulunuşu ya da bulunmayışı, cinsel kimliğin gelişmesinde en önemli etkenlerden biridir” şeklinde konuştu.

GİYİM BİÇİMİ ÇOCUĞUN RUHSAL HAYATINI ETKİLER

Çocuğun kendi cinsiyetini kabulünde anne ve babanın etkisinin büyük olduğunu söyleyen Ozan, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Bazı anne babalar doğumdan önce çocuklarının kız veya erkek olmasını ister. İstedikleri gerçekleşmezse belki de uğradıkları hayal kırıklığının etkisi ile kendilerini doğan çocuğu hayallerinde önceden tasarladıkları çocukmuş gibi ele alırlar. Giyim ve saç biçimi çocuğun ruhsal hayatını, yapısını etkiler. Çocuk önce bunların yardımıyla cinsel özelliğini kavrar. Ailenin çocuğu önce gerçekte olduğu gibi düşünmesi, anlaması gerekir. Ancak bundan sonra çocuğun kendisini olduğu gibi, doğal karşılaması beklenir.

ANNESİ GİBİ OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİR

Aile içinde cinsel konulara karşı aşırı tutumlar, suçlamalar, aşırı denetleme, yanlış bilgilendirme, ağır günah duygusu cinsel kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir. Çocuklar genellikle iki yaşından itibaren bedenlerini keşfetmeye ve merak etmeye başlarlar. Aynı yaşlara rastlayan tuvalet eğitimi çocukların genital organları hakkındaki meraklarını daha da arttırabilir. Çocuklar, tesadüfen genital organlarına dokunduklarında, hoşlanma hissedebilir ve bu yüzden bu davranışı daha sık tekrar edebilirler. Bu durum anne babaları endişelendirebilir. Anne babalar, çocuğun bu davranışlarını engellemeye çalışırsa çocuk daha fazla merak duyacak, engellenme karşısında suçluluk duyguları oluşabilecektir. Çocuğun bu davranışı doğaldır ve çocuk sadece bedeninin herhangi bir bölümüne dokunmaktadır. Ancak, çocuğun bu konudaki ilgisi abartılıysa, bu durum çocuğun yaşamındaki stresin belirtisi olabilir. Böyle bir durumda, çocuğu endişelendiren bir durum olup olmadığı araştırılabilir. Çocuğun yaşamında baskıya neden olabilecek konuların, beslenme, tuvalet eğitimi ya da başka konularda eğitim verirken sergilenen tutumun gözden geçirilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması çocuğa yardımcı olabilir. 2 yaşında çocuk, kız erkek cinsiyetleri arasındaki ayrımı, giyim ve saç şekilleri gibi görüntüye bağlı ipuçları ile fark edebilir. Annesi ya da babası gibi olduğunu söyleyebilir. Çocukları cinslerine göre ayırabilir. ‘Ben kız değilim’ ya da ‘ben erkek değilim’ gibi ifadelerle karşı cinsten olmadığını belirtebilir.”

Haber Merkezi