Çocukların kendine has bir edebiyata ihtiyacı var!

1975 Doğumlu İstanbullu Şiir ve Çocuk Edebiyatı yazarı Berna Olgaç ile kitapları üzerine konuştuk. Olguç, yazma sürecini “Yazmak bir gereksinim olarak girdi hayatıma aslında. İç dünyamın dışarıyla kavgası sonucu kendimi ifade etmek gibi bir derdim oldu hep. Yazmak bir zorunluluktu adeta…” sözleriyle anlattı


  • Oluşturulma Tarihi : 30.01.2017 08:23
  • Güncelleme Tarihi : 30.01.2017 08:23
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çocukların kendine has bir edebiyata ihtiyacı var!

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ

1975 Doğumlu İstabullu Şiir ve Çocuk Edebiyatı yazarı Berna Olgaç ile kitapları üzerine konuştuk. Olgaç'ın bugüne kadar çıkardığı üç şiir kitabı ve dört adet çocuk kitabı mevcut.

Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?

1975 yılında İstanbul'da doğdum. Ressam bir babanın kızıyım. İyi ki de öyleyim. Onu en çok ihtiyacım olduğu bir dönemde kaybettim. Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar bölümü Dekoratif Resim ve ardından Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirdim. Evliyim. Dünya tatlısı bir kızım var. Her biri benim için çok özel üç şiir kitabım; Ben Siz ve Öteki, Hiç ve Her Şey ve Duman adlı şiir kitaplarıma son dönem ağırlık verdiğim içimin sesinde yoğurduğum ve büyüttüğüm çocuk kitaplarımı da söylemeliyim. Bay Küçük Ressam, Krem Şanti ile Bayan Marmelat, Sütlü Çikolata Fındıklı Kurabiye ve Beni Duyan Yok Muuu? Ömrüme sığdırdığım şimdilik yedi kitap var. Bitmek üzere olan iki çocuk kitabım daha var.

OKUDUĞU BİR KİTAP HAYATINI DEĞİŞTİRDİ

Yazarlıkla ilgili olan hikayeniz nedir? Yazmaya nasıl başladınız?

Küçük yaşlarda okumaya başladım. Babamın görgüsünü devam ettirdiğimi düşünüyorum. İyi olan kitapların sağlam takipçisiyimdir. Dergileri ilk kez babamla tanıdım mesela. Bir gün babamın kitaplığından alıp okuduğum edebiyat dergisinden sonra hayatım değişti diyebilirim. Oradan okuma çizgisi edindim. Şiirini çok beğendiğim bir şairi ilk kez dergide okumuştum. Sonra kitaplarını araştırdım. O şair, Edip Cansever’di. Ondan sonra zaman içinde yazma denemelerim oldu. Yazdım, çizdim… Sürekli yazıp çizip duruyordum. Bir dosya yapmıştım. Sonra bunları eleme zamanı geldiğinde elimin altında hiç bir şey kalmamıştı. Zor beğeniyordum sanırım. Şairin dediği gibi "bazı şiirler bazı yaşları beklerdi". Aslında bütün mesele buydu. Böyle başladım yazmaya. Yazmak bir gereksinim olarak girdi hayatıma aslında. İç dünyamın dışarıyla kavgası sonucu kendimi ifade etmek gibi bir derdim oldu hep. Yazmak bir zorunluluktu adeta. Kendi sesimle içsel yolculuğumu özgürce dışa vurma eylemiydi. Bir yandan yazarak kendimi açığa çıkarırken bir yandan yazmanın gizemine saklanıyordum. Zaten söylenen de saklanan da yazmak değil midir? Ve benim için halen engel olunamaz gerçekliğini korumaktadır.

Neden Çocuk kitapları?

Çocukların dünyasında durarak bir şeyi ifade etme isteği herkes için geçerli olan bir duygu, düşünce değil elbette. Ya da çocuklar için yazmak diye bir dert edinmek anlayışı. Bu durum yıllar içerisinde açığa çıktı diyebilirim. Ben hep kendi dünyamdan yazmayı yeğledim aslında. Zamanla fark ettim ki çocukların dünyasında yazarken de kendi çocukluğumdaki hayal gücüne dönebiliyorum. Yani hayatımın beni çok etkileyen bir dönemini öne çıkararak yazıyorum. Bu da yine çocuklardan ve kendi dünyamdan ortak bir evreyi esas alarak yazdığım anlamına geliyor kanımca… Bu durum kendi çocukluğunuzun hayal gücünden yararlanarak evrensel olanı günümüz çocuğuyla yeniden yaratıp dönüştürme meselesi olarak da özetlenebilir. Kökleri çocuklukta bulunan samimiyeti ve safiyeti elden bırakmadan elbette… Çocukluk çağının edebiyatı demek hayatın çocuk açısından yorumlanması anlamına geliyor. Meramınızı en saf haliyle anlatabilme yöntemiyle çocukların boyuna göre diz çökebilme meselesi. Çocukları çok seviyorum evet onların dünyalarını onların sesine ses olmayı… Ancak bu edebiyatın ne çocukları sevmekle ne eğitimci olmakla ne çocuk sahibi olmakla bir ilgisi var. Çocuklar için yazmada bir görevi yerine getirmenin ve yetişkinlerin çekişmeli dünyasından sıyrılmanın huzuru ve mutluluğu içinde olma hali vardır.

Bugüne kadar kaç çocuk kitabı yazdınız? Çocuk kitabı yazarken neleri dikkate alıyorsunuz?

Az önce de söylediğim gibi. Dört kitap. Yakında iki kitap daha geliyor. Aslında çocuk kitabı yazarken neleri dikkate alıyorsunuz sorusuna net bir cevabım yok. Çocukları nasıl terbiye etmeliyim gibi bir anlayışla yola çıkmadığımı, ne bir düşüncemi ne bir inancımı empoze etmek gibi derdimin olmadığını tez elden söylemeliyim. Sadece içimdeki çocuğu eğlendirmek istiyorum. Elbette bu yolla günümüz çocuklarının da eğleneceğini umarak…

SON KİTABI BENİ DUYAN YOK MUUU?

Kitaplarınızın içeriğinden biraz söz eder misiniz? Bu kitaplar ne anlatıyor, neleri içeriyor?

Elbette. Çıkarmış olduğum her kitapta bir sanat dalını ön plana çıkararak çocukların kendi içlerindeki yeteneklerini keşfetmelerini sağlayıcı başarı öyküleri yazmaya gayret ettim… Burada vurgulamak istediğim her çocuk başarılı olmak zorundadır anlayışıyla değil. Çünkü kaybetmenin de kişilik gelişimine çok katkısı olduğunu düşünüyorum. İnsanı olgunlaştırması bakımından… Başarının doğal, olması gereken, içimizden bir duygu anlayışını sanat dallarının naifliği içinde vermek istedim ki ileride yetişkin konuma geldiklerinde başarıyı takdir edebilme yetisine sahip olabilsinler. Ancak dediğim gibi bir kez daha altını çizmek isterim… Her şeyi yaşamaya hakkı olan ilerinin büyükleriyle bir dünya oluştururken didaktik olmadan mesaj kaygısı gütmeden oluşturmaya çalıştığım dil kendi tabii akışı içinde çocuklara seslenme özelliği taşıyan tamamen kendilerini anlayarak ne istediklerine tanıklık edecek tarzda yazılmış eserlerdir. Son çıkarmış olduğum Beni Duyan Yok Muuu? Kitabı da onların sesine ses olmaya çalıştığım, onların gözünden büyükleriyle olan ilişkileri bir anlamda dile getiren, irdeleyen bir anlayışta yazılmıştır. Ve biz büyükler açısından da farkında olmadan yapılan hataları gözler önüne sermesi bakımından da yetişkin okura tavsiye edeceğim psikolojik bir kitaptır.

ÇOCUK KİTABI YAZMAK SANILDIĞI GİBİ BASİT BİR İŞ DEĞİL

Ülkemizde çocuk edebiyatına katkı koymak isteyenlerin karşılaştıkları zorluklar nelerdir?

Çocuklar için yazmanın en büyük tehlikelerinden biri, onları küçümseyerek işi hafife almaktır. Çocuğun içinde bulunduğu hayalci çevreden gerçeklere yönlendirilme noktasında önem kazanan çocukluk çağı edebiyatının ancak ciddi bir edebiyatla oluşabileceğinin altını çizmek gerekir. Çünkü yıllardır oluşmuş bir kanı var ki o da çocuk edebiyatı için uzun uzadıya bir araştırmaya ve çalışmaya gerek olmayan yazma eylemi algısının oluşmasıdır. Oysaki olgun bir yaşta, bir eseri çocuğun ruhuna göre ayarlayabilme sanıldığı kadar kolay ve basit bir iş değil çocuk işi hiç değildir. Burada pedagojik formasyon bilgisi devreye girer. Gerek çocuk şiirleri ve gerekse çocuk hikaye ve romanları büyük bir maharet ister. Düşünce dünyası gerçek ile hayal arasında olan hissi varlıklarımız için yazıyorsak yaşından çok öte düş gücüne sahip çocuklarla karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. İşte tam da bu nokta da düş kavramını işleyerek, onların varlık evreninden bakarak ve yine onların gerçekliğiyle hareket ederek çocuk ruhuna şekil verebiliriz. O nedenle edebi bir eser ortaya koyabilme ile bir çocuk edebiyatı yazarı olabilme arasında büyük bir fark vardır. Bir şeyi çok iyi anlatabildiğinizi düşünürsünüz ama çocuk sizin vermek istediğinizi anlamayabilir. Bu yüzden içindeki çocuğu yaşatarak çocuk bakışını geliştiren yazara bu özel ve hassas alan büyük bir sorumluluk yükler. Çünkü çocuklarımızın kendine has bir edebiyata ihtiyacı var. Bir yazarın çocuklar için yazmayı her şeyden önce kolay para kazanmanın yollarından biri olarak ya da kendini bu yolla var etmenin derdiyle değil ciddi ve sorumluluk isteyen bir iş olarak görmesi ve kendini bu konuya adaması gerekir.

Çocuk kitabı yazarken göz önünde bulundurduğunuz unsurlar nelerdir?

Sadece, sanatsal bir ifadede gerçekçi olmaya çalışmak, çocuğu güzelliklere çekebilmek, düşünce ufuklarının genişlemesine yardımcı olmak, çocukların ruhlarına yönelmekten ve onları anlayabilmekten geçiyor. Çocuklar o kadar değerli ki o kadar önemli ki onların gönlüne hitap edebilmek hakikaten zor, ince duyarlılıklar dikkat ve gözlem gerektiren de bir iş. Bu yüzden çocuk dünyasında bende varım diyenlerin sorumluluklarının şuurunda olmaları gerekiyor. Dil konusunda çocuğun ruhuna seslenebilen bir dil kullanmanın. Burada basit bir dil anlaşılmasın. Yani çocuğun üzerinde yorulacağı bir dil değil anlaşılır bir dil kullanmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Verilecek örneklemelerin onun dünyasının parçası olmasına özen göstermenin, geçen zaman süresi dikkate alınarak konuların seçilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyim.

SAF BİR MASAL SICAKLIĞI SUNABİLMELİSİNİZ

Piyasadaki çocuk kitaplarını içerik olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çocuk kitapları, ilk çocukluk döneminden başlayarak ergenlik dönemine kadar uzanan evrede, çocukların hem dilsel hem de kişilik ve toplumsal gelişimleri için önemli olanakları içinde barındıran araçlardır. Çocuğu yakalamanın yolu çocuğa eğilmekten geçiyor. Çocuğa eğilebilmek için çağı yorumlamak gerekiyor. Yorumlayabildiğimiz oranda da çocuğu tanımaya ve çağa karşı tepkilerini görebilmeye imkan yaratırız. Çocuğun edebiyatını yaparken basılan kitaplarda ince bir ruh çizgisi ile saf bir masal sıcaklığını sunabilmemiz gerekiyor. Çocukla özdeş olmanın bir yolu da bu çünkü. O nedenle yayınlanan çocuk kitaplarının çocuğun dinamiğine uygun çocuğun kaygısına yaklaşabilen anlayışta basılması gerekir kanımca…

Sizin kitaplarınızı diğer kitaplardan ayıran özellikler nedir?

Böyle bir soruya yanıt vermek gerçekten zor. Bu diğer çocuk yazarlarına haksızlık olur. Ama şunu söylemeliyim. Ben dört kitabımda da bir başarı hikâyesi üzerinden gittim. Belli sanat dalları üzerinden. Şimdilerde yazdığım, diğerlerinde de olduğu gibi hayatın içinden hikâyeler. Bu kıstaslar ayrılabilir. Yani çocuklarımız benim kitaplarımı okuduğunda kendilerini buluyorlar. Çünkü yazarken, benim tek ölçütüm, hayata dokunan anlamların peşinde olmak.

"SARSICI BİR HEYECAN YAŞADIM"

İlk kitabınız yayınlandığından neler hissetiniz?

Eğer bir çocuk edebiyatı yazarıysanız, bir düşüncenin, inancın ya da inancın doğruluğuna çocukları inandırmaya çalışan bir söylevci olamazsınız. Dilin anlatım olanaklarıyla, çocuğun coşkusuna, heyecanına, gülmece anlayışına yazılı ve görsel uyaranlarla cevap vermek zorundasınız. Bir kitabın yeni hayatlar önerdiğini de gösterebilmelisiniz. Şiirle yola çıktım. O hep yanı başımda. Hazır ettiğim yeni şiir dosyamın olduğunu da belirteyim. İlk çocuk kitabı yayınlandığında sarsıcı bir heyecan vardı. Ama yanılmışım. Gerçekten de ilk çocuk kitabım Bay Küçük Ressam çok beğenildi. Bugün birçok okulda ödev veriliyor. Kısa sürede baskı üstüne baskı yaptı. Çok yakında 5. baskısı çıkacak. Sonuç olarak ben yazarken sonsuz eğlenerek, meraklanarak, araştırarak yaratıcılığımın keyfini çıkarıyorum. Çocukların ilgisini çeker miyim, öğretir miyim, hangi konuyu işlersem iyi olur gibi dertlerim olmuyor. Bu tür kaygılar sanatın zaten mizacına aykırı…

OKULLAR, OKUR YETİŞTİRMİYOR!

Eklemek ya da belirtmek istedikleriniz?

Bireyler toplumları oluştururken, toplumlar özünde büyük hareketleriyle maddi ve manevi olanı kastediyorum, değişerek bugüne geliyor. Dünya yeni bir hal alıyor. Büyük değil kocaman bir köye bürünüyor. Değişen kültürleriyle… Kültürler içinde edebiyat, kitap, çocuk kültürü zincirine baktığımızda bu üç kültür üçlüsünün önemini duyumsayamadığımızı düşünüyorum. Çünkü okullarda, okur yetiştirilmiyor maalesef. Hal böyle olunca da kitap okuma ve kitaplara bakış da çok geride kalıyor! Öncelikle çocuklarımızı kitaptan, okuma alışkanlığından ve okuma zevkinden mahrum bırakan uyarıcıların konumunu değerlendirerek işe başlamak gerekiyor. Kitapların hayatımızın içine girmesi için okulların, kitle iletişim araçlarının konuya güler yüzlü bakması ve çocuğu kitaptan uzaklaştıran unsurun yakınlaştırabileceği gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz.

 

Haber Merkezi