Diyanet’in bu haftaki hutbesi ‘Vatan ve Millet’ mesajlarıyla yurdu birleştiricek! İşte 14 Kasım 2025 cum hutbesi..

Diyanet’in bu haftaki Cuma hutbesi, “Vatan ve Millet Ruhumuz” başlığıyla birlik, kardeşlik ve toplumsal dayanışma vurgusu yaparak geniş kesimlerin dikkatini çekti.

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Diyanet’in bu haftaki hutbesi ‘Vatan ve Millet’ mesajlarıyla yurdu birleştiricek! İşte 14 Kasım 2025 cum hutbesi.. haberinin görseli

Tüm yurtta Müslümanlar tarafından huşu içinde eda edilen Cuma namazının bu haftaki gündemi, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen "Vatan ve Millet Ruhumuz" başlığı ile manevi bir zirveye ulaştı. Yalnızca bir toprak parçası olmanın ötesinde, kutsal bir emanet olarak tanımlanan vatan bilinci, birlik ve beraberlik ruhunu pekiştiren güçlü mesajlarla cami cemaatine aktarıldı. Muhabirimizin detaylı incelemesi, hutbenin satır aralarındaki derin anlamları ve toplumsal karşılığını gözler önüne seriyor.

VATAN: BAĞIMSIZLIĞIN VE ŞEHİT MİRASININ MUKADDES SEMBOLÜ

Cuma minberlerinden yankılanan hutbe metni, "Vatan" kavramına sıradan bir coğrafi tanımdan çok daha derin bir anlam yükledi. Vatanın; bağımsızlığımızın en somut sembolü, uğruna canlar feda edilen şehitlerin ölümsüz mirası ve bu milleti ayakta tutan ortak ruhun vücut bulmuş hali olduğu vurgulandı.

Hutbede, ecdadın yüzyıllardır kanıyla, canıyla bedel ödediği bu mukaddes yurdun, sadece içerisinde huzur ve güvenle yaşanılan bir yurt olmanın ötesinde, hür olmanın onurunun tadıldığı bir mekân olduğu ifade edildi. Milletin tarihi boyunca taşıdığı bu kutsal emaneti, aynı huzur, güven ve özgürlük bilinciyle gelecek nesillere aktarma sorumluluğu, her bireyin omuzlarına yüklenen manevi bir borç olarak cemaate hatırlatıldı.

KAHRAMAN MEHMETÇİK: PEYGAMBER OCAĞININ GÖZÜ PEK NEFERLERİ

Hutbenin en can alıcı ve duygusal anlarından biri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve kahraman Mehmetçik'e ayrılan özel bölüm oldu. Adını, Fahr-i Kâinat Efendimiz'den (Hz. Muhammed) alan Mehmetçiğin, yalnızca bir asker değil, aynı zamanda "Peygamber Ocağı"nın en değerli neferlerini temsil ettiği kaydedildi.

Bu kutsal ocağın evlatları olan Mehmetçiğin; güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü pek karakteri öne çıkarıldı. Onların, cepheden cepheye koşarken her türlü zorluğa göğüs gerdiği, vatan sevgisini daima ön planda tutarak sarsılmaz bir imanla "Yeter ki vatan sağ olsun!" dediği dile getirildi.

Şairlerin dizeleriyle taçlandırılan bu bölümde, vatan uğruna toprağa düşen şehitlerin ve mücadele eden gazilerin değeri bir kez daha hatırlandı. Kur’an-ı Kerim’in, şehitler için verdiği “Allah yolunda öldürülenlere sakın ölüler demeyin. Bilâkis onlar diridirler; Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar” müjdesine dikkat çekildi. Bu mücadelenin, aynı zamanda yeryüzü mazlumlarının duasına mazhar kılan büyük bir insanlık mücadelesi olduğu da kuvvetle vurgulandı.

BİRLİK VE KARDEŞLİK VURGUSU: FİTNEYE KARŞI UYANIK OLMA ÇAĞRISI

Hutbe, milli ve manevi değerlere sahip çıkmanın, devletin bekası ve milletin selameti için hayati önem taşıdığı mesajıyla devam etti. Toplumsal dayanışma ruhunun diri tutulması gerektiği, bu ruhun, kardeşlik ve birlik köklerinden beslendiği ifade edildi.

Cemaat, fitne ve ayrıştırıcı unsurlara karşı uyanık olmaya, toplumsal barışı zedeleyecek her türlü söylem ve eylemden uzak durmaya davet edildi. Birlik, beraberlik ve karşılıklı vefa borcunun, vatan ruhunun temel direkleri olduğu bir kez daha altı çizilerek belirtildi.

Hutbenin sonunda, Bedir'den Çanakkale'ye, Malazgirt'ten 15 Temmuz'a kadar bu topraklar için canını feda eden tüm şehitler rahmetle anıldı ve milletimize daimî birlik temennisi dile getirildi. Peygamber Efendimiz'in (s.a.s), "İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Biri Allah korkusundan ağlayan göz; diğeri ise gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz!" hadisi şerifi ile manevi sorumluluk bir kez daha hatırlatılarak hutbe tamamlandı.

VATAN VE MİLLET RUHUMUZ

Muhterem Müslümanlar!

Bizler için yalnızca bir toprak parçası olmayan vatan; bağımsızlığımızın sembolü, şanlı ecdadımızın bizlere bıraktığı mukaddes bir emanetidir. Kahraman milletimizin her türlü hayâsızca akına göğsünü siper ettiği, uğruna; canını, cananını, hatta bütün varını verdiği, ulvi değerleri yaşatmak için gazi olduğu, şehadet şerbetini içip Hakk’a yürüdüğü cennet yurdumuzdur. Vatan; içerisinde huzur ve güvenle yaşadığımız, hür olmanın onurunu tattığımız, istikbâlin umudunu taşıdığımız, âlimler, arifler, erenler diyarıdır.

Aziz Müminler!

‘Vatan’ deyince her şeyi unutup ileri atılan kahraman ordumuz ve Mehmetçiğimizi hayırla yâd etmek hepimiz için bir borçtur. Adını Fahr-i Kâinat Efendimizin adıyla anıp ‘Mehmetçik’ dediğimiz kahramandır o… ‘Peygamber Ocağı’ yuvasıdır onun! Güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü pektir! Daima ön safta olmak ister; asla durmaz, durmak nedir bilmez. Cepheden cepheye koşarken her türlü zorluğa göğüs gerer, vatan sevgisini daima ileride, en önde tutar ve ‘Vatan sağ olsun!’ der, ‘Yeter ki vatan sağ olsun!’ Şairin dediği gibi;

Şehitler tepesi boş değil,

Toprağını kahramanlar bekliyor!

Ve bir bayrak dalgalanmak için;

Rüzgâr bekliyor!

Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?

Kıymetli Müslümanlar!

Kur’an-ı Kerim, bu iman ve aşkla toprağa düşen canları, şehitler tepesini boş bırakmayan kahramanları şöyle anlatmaktadır: “Allah yolunda öldürülenlere sakın ölüler demeyin. Bilâkis onlar diridirler; Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar. 

Cenâb-ı Hakk’ın bu müjdesine nail olmak isteyen kahraman ordumuz, geceleri gündüze, gündüzleri geceye sığdırmak için zamanı ve mekânı unutmuş, koşmaktadır. Mehmetçiğimiz, bugün; kanıyla, canıyla, her şeyiyle büyük bir mücadele içindedir. Sadece ülkemiz sınırlarında değil, ayak bastığı her yerde; sınır ötelerinde, gönül coğrafyamızda, garip sesinin, mazlum çığlığının yankılandığı her köşede insanlık onuru, iffet ve namusu ayakaltında kalmaktan kurtuluyor. Bu öyle bir insanlık mücadelesi ki, “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz” buyuran Yüce Kitabımız, barış yolunda bu kutlu askere, İslam’ın son ordusuna, kahraman neferlerimize umut oluyor. Onları yeryüzü mazlumlarının duasına mazhar kılıyor. Şair bu hususu ne kadar da güzel ifade ediyor:

Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi!

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi!

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!

Değerli Müminler!

Devletimizin bütünlüğü, vatanımızın bekası ve milletimizin selameti için sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmek; bize medeniyetler kurduran, zaferden zafere koşturan milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak ve bunları gelecek nesillere aktarmak, birlik ve beraberliğimizi sekteye uğratmamak, aramıza fitne ve fesat tohumları ekmek isteyenlere karşı uyanık olmak, kardeşliğimizden asla ödün vermemek üzerimize düşen bir borçtur.

Bu vesileyle Bedir’den Malazgirt’e, İstanbul’un Fethi’nden Çanakkale’ye, İstiklâl Harbi’nden 15 Temmuz’a, kelime-i tevhidin nurunun aziz milletimizin ve kutlu devletimizin üzerine düştüğü ilk günden bugüne kadar î’lây-i kelimetullah aşkıyla üzerinde özgürce yaşayabileceğimiz bir vatan için canlarını feda eden, ayrıca geçtiğimiz Salı günü elem verici uçak kazasında şehadet şerbeti içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi ve devlet büyüklerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Milletimiz var olsun, devletimiz ilelebet payidar olsun.

Hutbemizi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu müjdeleriyle bitirmek istiyorum: “İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Biri, Allah korkusundan ağlayan gözdür. İkincisi ise gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren gözdür!

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.