Sayfa Yükleniyor...
Bilimsel Tiyatro Atölyesinin kurucusu, oyun yazarı Hayrettin Filiz ile tiyatro ve BTA üzerine konuştuk. Filiz, bize kişisel hayatı ve BTAnın çalışmalarından bahsetti
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Bilimsel Tiyatro Atölyesi (BTA) tam 17 yıldır her türlü maddi zorluğa göğüs gererek ayakta duruyor. 1997 yılında Yazar ve Yönetmen Hayrettin Filiz tarafından projelendirilen BTA, gerekli maddi koşulların olmaması sebebiyle 2000 yılında hizmete geçiyor. Eski bir Rus gemisinden sökülen koltuklarla oluşturulan 51 kişilik 85 metrekareye sığan küçük bir salonda 17 yılda toplam 1 milyon seyirciyi ağırlayan bu tiyatro atölyesi amaçları doğrultusunda insanlara tiyatro ile bilinçlendirmeyi hedefliyor.
Röportajımıza öncelikle sizi tanıyarak başlamak isteriz, kimdir Hayrettin Filiz?
1988 yılında 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık dalından mezun oldum. 22 Mayıs 2000 günü manifestosunu ilan ederek Bilimsel Tiyatro Atölyesi'ni kurdum. 140 civarında oyun yazdım. Türk ve dünya edebiyatından uyarlamalar, özgün oyunlar, biyografi çalışmaları 2 bin sayfanın üzerinde makalem ve incelemem çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı. Halen; ana iş olarak BTA'da yazarlık, yönetmenlik ve tiyatro öğretmenliği yaparken, bir gazetede de köşe yazarlığı yapıyorum.
HER SEZON 15 YENİ OYUN
Bu anlattıklarınızdan BTA'nın sizin ayrılmaz bir parçanız olduğunu anlıyoruz. Pekala bize BTA'nın kendisinden kısaca söz edecek olursanız, neler söylersiniz?
Tarafımdan 1997'de projelendirilen ama 22 Mayıs 2000 tarihinde manifestosunu ilan ederek İzmir sahnelerinde "ben de varım" diyen Bilimsel Tiyatro Atölyesi,kısaca BTA; muhalif duruşu ve bir tiyatro topluluğundan çok bir kültür hareketi olmayı doğrulayan eylemleriyle bu güne dek 30 bin civarı öğrencisi ve 1 milyondan fazla seyircisiyle ayakta kalmayı başarmış İzmirin en istikrarlı ve en uzun ömürlü bağımsız tiyatro topluluğudur. Bornova-Özkanlar'da kurduğumuz 51 kişilik oda tiyatromuzda 17 sezondur bölge tiyatrosu hizmeti veren BTA, bu güne kadar 100'ün üzerinde oyun sahneledi. Sahnelediğimiz oyunların tamamını kurucu-yönetmen-oyun yazarı olarak ben yazdım. BTA;özellikle kendi geliştirdiği özgün çocuk oyunları tekniğiyle, şiddetle tehdit edilen çocuklara saygı duyulması ve özgürlük tutkusunu onlara öğretmenin yanı sıra,insanı ve hayatı yücelten bir anlayışı örgütleyen çocuk oyunlarıyla ve bu doğrultuda yaptığı yayınlarla şimdiden 50'nin üzerinde ulusal ödülle taltif edilmiş durumda.1.Özdemir Hazar Tiyatro Ödülü'nden, 2009 ve 2015 yıllarında En İyi Yönetmene, Köy Enstitüleri'ne Destek Özel Ödülü'nden,Makedonya Çocuk Dostu Ödülü'ne, 20.Yüzyıldan İz Bırakanlar Ödülünden, En İyi Çocuk Oyunu Yazarı Ödülü'ne kadar bir çok ödülle taltif edildim. 2015 yılının Aralık ayında İran'dan gelen "Samed Behrengi Yayınları-Samed'in Türkiye Yoldaşı" ödülü de bana verildi.İncelemelerim ve değişik yayınlarım birçok kamusal bilgi kaynağında kaynakça olarak gösterildi. Her yıl yaklaşık 8.5 ay perde kapatmayan BTA,Eylül ayı sonlarında başlattığı gösteri programını Haziran ayı sonuna kadar sürekli yenileyerek sürdüren bir topluluk. Bir sezonda yaklaşık 12-15 değişik oyunla seyircisinin karşısına çıkan BTA,sezonunda 100'ün üzerinde oyun oynayarak,ulaşılması çok zor bir rekoru senelerdir kimselere bırakmıyor.Öğrenci ve oyuncu kaynağını her yıl yeni gelen adaylarla güçlendiren BTA,amatörlüğün, yetersiz kaynaklardan ötürü "Ben yaptım oldu,bu kadar oldu" demekten çok,tembellikle uğraşan bir girişimci ruh olduğuna inanır.Kendi öz kaynaklarını işletmeyi ve kendine özgü,ötekinden ve hiçbir şeyden korkmayan bir inanmışlar buluşmasının tek çıkar yol olduğunu kanıtlamak için senelerdir uğraşan BTA,sahnede kalan her bir çocuğunu karanlığın elinden kurtarılmış bir ganimet olarak görür. Bu yıl,bazı yayın organlarında söylendiği gibi konuşursak "Fünyanın en büyük 85 metrekaresi" olan okulumuzun bir köşesinde bin 500 kitap kapasiteli bir BTA Kitaplığı açtık. Seyircimizi ve kendisine inanan herkesi "Bir kütüphane açan, iki hapishane kapatır" sloganıyla kitaplığa üye olmaya ve okumaya davet ediyoruz. Özellikle baskı altındaki çocukların aktüel tuzaklara, sanal vahşete, her türden lotarya tuzağına düşmemesi ve bencil-duyarsız kimliklere dönüşmemesi için çabalıyoruz. Hiç kuşkusuz, en çok bu saldırılara ve karanlığın cehaletine karşı,cehaletle anlaşmaya zorlanan yetişmekte olan çocuklara tiyatro sanatının aydınlığını taşımak için sahneye çıktığımıza inanıyoruz.
Bir oyun yazarı ve yönetmen olarak hangi temalar daha çok ilginizi çeker?
Bir gün birileri Hayrettin Filizin yazdığı yazıları ve oyun külliyesini inceleyecek olursa; en çok direnen kişilerin ve çoğunlukla kaybeden ama bunu bile bile anlaşmayan, vazgeçmeyen insanların hikayeleriyle karşılaşırlar... Örneğin; birçok biyografi ve uyarlamalar yazdığım halde,ilk aklıma gelenlerden bir tanesi Moliere biyografisi, 29 yaşında öldürülmüş İranlı devrimci kalem Samed Behrengi'nin hikayesi ya da bizden bir konu olan Köy Enstitüleri konusunda yazdığım oyunlar oluyor nedense... Dönem ya da olaylar arasında hiç bağlantı yok gibi görünse de,aslında aynı şeydir anlatılmak istenenler; direnen hikayelerdir hepsi... Bunun yanı sıra savaş karşıtı oyunlarım-özellikle çocuk oyunlarında bu temayı kullanırım ve esir olmakla teslim olmak arasında bırakılan insan tragedyaları da çokça ağırladığım konulardan... Yakın siyasi tarihin resmi aldatmacalarına karşın belge tiyatrosu sayılabilecek çalışmalar da sıkça başvurduğum konular... Sonra üstünde ısrarla durduğum bir başka şeyse, okuma oranının yüzde 1'in altına düştüğü ve koşar adım cehaletin uçurumuna sürüklendiğimiz çağımızda, dünya klasiklerini sahneye uyarlamak ve özellikle yetişmekte olan yirmi yaş altına bunlarla bir aydınlık sağlamak ya da "Başka türlü de olabiliri" göstermektir.
YAZDIĞI OYUN DEVLET REPERTUVARINA ALINDI
Burada Köy Enstitülerine ayrı bir parantez açalım ve Türkiye'de enstitüler hakkında tiyatro oyunu yazan tek yazar olduğunuzu ve 17 Nisan'da Köy Enstitüleri anması yaptığınızı biliyoruz. Köy Enstitüleri hakkında özgün bir oyununuz Devlet Tiyatrosu repertuarına girmiş. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Evet, enstitüler konusunda bildiğim kadarıyla sadece 7 oyun yazılmış bu güne dek ve tamamı benim yazdığım oyunlar... "Yıldızlara Bakmak", "Güneşli Günlere Dair", "Kazboğan", "Delikanlı-Tonguç Baba ve Kır Çiçekleri", Hafız, "Mehmetçik Memet" ve "Sütlü Keçinin Oğlağı Olamayan Biri: Mamıd'efendi... Neden bu değerli konunun bu güne kadar sahneye taşınmadığını anlamak güç? Elbette bir takım karalama ve saldırıların bunda etkisi olduğunu bilsem de,yine de bu konunun bana kadar oyun formunda yazılmamış olması bana inanılmaz geliyor... Evet, "Yıldızlara Bakmak" adındaki bir numaralı enstitü oyunum Devlet Tiyatrosu repertuar havuzuna alındı diğer üç oyunumla birlikte... Bana kalırsa eğitim tarihimizin yüz akı olan Köy Enstitüleri deneyimi,ısrarla üzerinde durulması gereken bir konudur... Çünkü eğitimimizin sancılar içinde kıvrandığı günümüzde, kriz karşısında çözüm üretmek yerine,ezbere dayalı ve birbirine rakip gibi yetiştirilen çocuklarımıza "başka türlü de olabilir" düşüncesini anlatacak bir ufuktur Köy Enstitüleri... Sadece ülkemizde değil, dünya eğitim tarihindeki en güçlü eğitim hamlesi olduğuna inandığım enstitü deneyiminin,olabilen en ayrıntısıyla kayıt altına alınması,yazılması ve sahnelenmesinin çağdaş olduğunu iddia eden her sanat adamınca baş ucu konusu olması gerektiğini düşünmekle abarttığımı iddia edenler,çocuğunun geçen yıl ki derslerine dair bir çok bilgiyi bir yıl içinde unuttuğunu gördüğünde beni daha iyi anlayacaklardır. İşte tam da bu kaygılarımdan ötürü, Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıl dönümü olan her yılın 17 Nisan günü BTA'da "Köy Enstitüleri Bayramı" olarak kutlanır... Bildiğiniz gibi Köy Enstitüleri de 17 Nisan 1940 günü kurulmuştu.
BTA'ya dönecek olursak repertuvarı belirlerken kriteriniz nedir?
Yukarıdan beri anlata geldiğim konular öncelikli olmak kaydıyla, çağını aydınlatacağına inandığımız, dünya barışına hizmet eden ve kişiye sanal ya da her türden egemen baskı organlarına karşı duyarlı ve onurlu durmasını davet eden her türlü konu,ilgili konunun en iyi anlatım olanakları düşünülerek sahnemizde yer bulabilir. Elbette ki gündemi doğru okuyan ve okumakla kalmayıp,bunu güzel ve adaletli bir mahkeme kurarak kamuya açan bir anlayışın evrensel değerlere saygılı olduğuna inanıyoruz. Her türlü sanatsal bağnazlıktan uzak,eğitimde fırsat eşitliğine inanan ve denemeye açık bir anlayışı destekliyoruz. Yalnız, açık ya da gizil oportünizmin her türü ya da biçimiyle ilişkide olan hiç bir konu,biçim ya da kişinin sahnemizde ağırlanmasının sahnemizi kirleteceğine de aynı şiddette inanıyoruz. Hala gerçek insan sıcaklığının yaşandığı bir tiyatro ilişkisi için çaba harcıyoruz. Bileti direk girişte oyuncudan alan, o oyuncuyla az önce çay içip,az sonra sahnede sanatın saygınlığıyla alkışlayan bir seyirci yaratmaya çalışıyoruz. Birlikte olan her şeye onları ortak etmek, geçen yıl kurduğumuz BTA Kitaplığı'yla onlara yeni hizmetler sunmanın tarafları birbirine daha da yaklaştıracağına inanıyoruz. Konu biraz dağılmış gibi görünse de aslında dediğimiz tamamıyla repertuvarımızı belirleyen etkenler. Biz seyircimizin şefkatli ve destekleyen desteğini hak eden bir tiyatronun gereklerini her sezon başında bir kez daha ve bir kez daha keşfe çıkan bir gurup kaşif gibi olmak istiyoruz. Bu gurup ustura keskinliğinde dikkatli, pamuk kadar şefkatli ve oyunlarla,yaptığı tiyatroyla sağladığı eğitiminin kamusal bir eğitim olduğunun farkında, bunun getirdiği sorumluluğunu incitecek her türlü sapma ya da şımarıklıktan uzak bir anlayışla seçimlerimizi yapıyoruz. Ancak gerek ulusal edebiyatımız ve gerekse dünya edebiyatından yeni ve yol almış kitap ya da yazarların sahnemize gelmesini de çok önemsiyoruz.
YENİ SEZONDA YENİ OYUNLAR
Son olarak bu sene sahnede nasıl bir BTA göreceğiz?
Yaklaşmakta olan sezonda birbirinden güçlü ve eğlenceli oyunlar var yine. Örneğin "Tahir ile Zühre" var, bir şiir oyun. Aşkı kaybettiğimiz çağımızda bir davetiye gibi sahnemizden esmesini diliyoruz. Sonra bir Anadolu çınarı, Aşık Veysel'i sahnemizde ağırlamaya hazırlanıyoruz. Tam bir BTA klasiği adayıdır bu oyun; belgesel lezzetinde ve gerçekten hareket alan bir çalışma çıkarmak için büyük çaba harcıyoruz. Her iki oyunda ilk kez BTA seyircisiyle buluşacak, bu yüzden oldukça heyecanlıyız. Çocuk oyunlarındaki iddiamızı herkes bilir. Daha önce Makedon diline de çevrilmiş, savaş karşıtı oyunumuz "Pampala'da Savaş Hazırlıkları"ndan başka, "Al Yanaklı Gelinim Bal Dilli Kaynanam" adlı çocuk güldürüsü ve "Eşekler Anırırken Çocuklar Neden Güler?" adlı oyunlarımızın da ilgiyle karşılaşacağını umuyoruz.
Haber Merkezi