Engelli olmak kader değil

Karşıyaka Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi, özel öğrencilerin umudu olmaya devam ediyor. Tahmin edemeyeceğiniz kadar birçok alanda eğitim veren merkez onlara iş imkanı sunarak topluma kazandırılmalarını sağlıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 02.04.2018 06:44
  • Güncelleme Tarihi : 02.04.2018 06:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Engelli olmak kader değil

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

Beden eğitimi, müzik, ritim, halk oyunları, drama, okuma-yazma, temel matematik, atölye ortamları, mobilya, el sanatları, tekstil, matbaa, tarım, seramik… Ve benzeri daha birçok alanda başarılı yüzlerce öğrenci. Kimi Konya’daki bölge yarışmasında halk oyunları kapsamında dereceye girdi, kimi Karşıyaka Belediyesinde kendi kişisel resim sergisini açtı, hatta şimdi de yaptığı çizimler kupalara aktarılıyor, kimi ise bir tasarım yaptı ve bu tasarım bir ayakkabı firması tarafından ayakkabıların üzerine işlendi. Onun tasarımı ile ayakkabılar üretildi, satışı yapıldı. Peki, bu kişiler kim? Onlar Karşıyaka Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi’nin özel çocukları. Kendileri gibi yaptıkları çalışmalar da oldukça özel. Yapısı nedeniyle bir koleji andıran ancak devlet tarafından kurulan ve Türkiye’nin özel eğitim anlamında ilk kurumlarından bir olan bu eğitim merkezini her yönüyle gelin birlikte tanıyalım. Okul Müdürü Abdullah Bulut ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bulut öncelikle okulun kuruluşu hakkında bilgiler vererek şöyle konuşmaya başladı: “Okulumuz 1993 yılında Konak’ta Mesleki Eğitim Merkezi olarak hizmete girdi. Zihinsel ve bedensel engelli kişilere iş ve meslek becerisi kazandırmak amacıyla kurulmuş bir kurumdu. 1999 yılında da Konak İş Eğitim Merkezi olarak isim değişikliği yaptı. Bu binayı ise Eylül 2009 yılında kullanmaya başladık.” Okulun misyon ve vizyonundan bahseden Bulut, “Misyonumuz; toplum içerisindeki rollerini gerçekleştiren, başkaları ile iyi iletişim kurabilen, iş birliği içerisinde çalışabilen bireyler yetiştirmek. Vizyonumuz ise; değişime ve gelişime açık, özel eğitimde öncü bir kurum olabilmek” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Genel Müdürlüğü ile ortaklaşa çalışmalar yürüttüklerini aktaran Bulut, bunlar arasında en önemli iki çalışmadan bahsederek şöyle ekledi: “İlk çalışmamız atölyelerin güçlendirmesi ile ilgili. Atölyelerin donanım ve mekan sıkıntısı bu proje ile ortadan kaldırıldı. Tamamen revize edildi. Neredeyse sıfırdan atölye donanımı, mekan düzenlemesi yapıldı. Eylül başında da atölyelerimiz bahsettiğim yeni haliyle hizmet vermeye başladı. Diğer bir proje ise geçen yıl Bakanlık ile beraber gerçekleştirdiğimiz ‘Materyal Üretimi.’ Öğrencilerimiz ile birlikte Türkiye’nin 81 ilindeki özel eğitim kurumlarına diğer öğrencilerimiz için materyal ürettik. Kavramların (şekil kavramı, renk kavramı vs.) nasıl öğretilebileceği ile ilgili bir çalışma yaptık. Bununla ilgili çok da güzel sonuçlar aldık. Türkiye’nin her ilinden bizleri arayıp tebrik edenler oldu.”

ANKARA’YA DAVET EDİLECEKLER

‘Materyal Üretimi’ çalışmalarını biraz daha detaylandıran Bulut, bu çalışmadan dolayı Ankara’ya davet edileceklerini kaydederek, “Bakanlığımız okulların materyal açısından eksik olduğunu bildirdi. Bunu dışarıdan temin etme yoluna girilirse çok maliyetli bir iş olacağını da açıkladı. Hem kendi içimizde halledelim hem de özel eğitimi bilen bir kurumda bunu mal edelim denildi. Çünkü ancak oradaki eğitimciler öğrencinin neye, hangi materyale ihtiyaç duyduğunu bilir. Türkiye’deki üç okula bu proje verildi. Onlardan bir tanesi de biziz. Geçen yıl itibari ile bu projenin Ar-Ge çalışmalarını yaptık, çizimlerini, tasarımlarını hazırladık. Sonrasında ise Bakanlığımız bu projelerimizi uygun gördü ardından üretim aşamasına geçtik. Mobilya, el sanatları, tekstil ve matbaa atölyelerinin ortak çalışması ile hem öğretmenlerimizin hem öğrencilerimizin katkıları ile yaklaşık 48 çeşit üründen toplamda 8400 materyalin üretimini okulumuzda sağladık. Görmenizi çok isterdim, burası o çalışma döneminde bir arı kovanını andırıyordu. Daha sonra bu materyalleri okullarımıza kargolayıp gönderdik. Bu okullarımızdan ise oldukça gurur verici dönüşler aldık. Ürettiğimiz materyallerle çalışan öğrencilerin fotoğraflarını bizlere attılar. Öğrencilerin bizlere teşekkür ettikleri ses kayıtlarını attılar. Genel Müdürlüğümüz de aynı şekilde teşekkürlerini iletti. Hatta sanırım bir program dahilinde bizleri Ankara’ya davet edecekler. Okulumuz için büyük ve önemli bir projeydi, başarıyla da tamamladık. Bu materyallerin üretimini sağlayan bir kurum olarak bilinmek / tanınmak istiyoruz. Okulumuz bunu taşıyacak bir potansiyelde. Milli Eğitim ile yapmış olduğumuz bir toplantıda ‘Materyal Üretim Yarışması’ konuşuldu. O yarışmada dereceye girip de patenti alınacak ürünlerin yine İzmir’de, bizim okulumuz tarafından yapılması düşünülüyor” dedi.

İLKLERİ YAŞAYAN VE YAŞATAN BİR OKUL

Merkezin Türkiye’nin özel eğitim anlamında ilk kurumlarından biri olduğunu vurgulayan Bulut, “Bu çapta ve potansiyelde bir okul çok nadir bulunuyor. Ben burada göreve yeni başladım. Ancak geçmiş dönemlere bakarsak eğer birçok ilki gerçekleştirdiğini görebiliriz. (Kültürel, sportif ve daha birçok alanda) Bundan sonra da ilkleri yaşayan ve yaşatan bir okul olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Daha önceden bu ve benzeri bir yerde çalışmadığını söyleyen Bulut, zorlandığı noktalara şöyle dikkati çekti: “O yüzden çabuk adapte olmam zordu. Çalıştıkça bu konu ile ilgili farkındalığımın ne kadar az olduğunu gördüm / hissettim. Ve yeri geldi kendimi eleştirdim, anlamak için burada olmak gerekmiyordu diye. Burada onlarla birlikte materyalleri üretirken çok sıkı çalışmalar yaptık. Ve birebir çalıştıkça şunu gördüm, bu çocuklar gerçekten inanılmaz özel insanlar. Onların bir dünyası var ve eğer o dünyaya girmeyi başarabilirseniz çok güzel şeyler ortaya çıkıyor. Bana bu fırsatı verdiler. Bu anlamda da kendimi oldukça huzurlu hissediyorum. Onların o dünyalarının ne kadar saf ve hesapsız olduğunu görmek muazzam.” Eğitimde en önemli noktanın sabır olduğunu vurgulayan Bulut, “Eğitim aşamasında sabrı tükenen insanlar olabiliyor. Bu noktada da empati kurmak şart. Deneyimli eğitimciler bunu çok iyi başarıyor. Yakınımızdan birinin bu şekilde olabileceğini düşünmek bence birçok şeyi düzeltecektir. Diğer bir zorluk ise bana göre güvenlik aşaması. Güvenlikten kastım ise dışarıdan gelebilecek tehlikeler değil. Öğrencinin kendi içerisindeki tehlike” ifadelerine yer verdi.

ÖĞRENCİLER İŞE YERLEŞTİRİLİYOR

Öğrenci, öğretmen ve veli uyumundan bahseden Bulut, “Özel okul, özel öğrenciler… Öğrenci-veli-öğretmen uyumu ise daha özel. Veli bizim eğitim kurumlarımızda daha etkin. Öğretmenlerimizle çok yakın ilişki içerisindeler. Sağlıklı bir iletişim kurarak iyi bir uyum sağladığımızı düşünüyorum. Öğrenciden önce ebeveynlerin eğitilmesi gerektiği kanısındayım. Buna yönelik yapılan çalışmaları da destekliyoruz” diyerek veli eğitiminin gerekliliğini vurguladı. 23 yaş sınırı olduklarını belirten Bulut, öğrencilerin merkeze bağlılığına değinerek şunları aktardı: “Bu kurum 4+4+4 sistemi gelmeden önce yaş sınırı dinlemeden tüm engellilere eğitim veren bir yerdi. Ancak daha sonradan 23 yaş sınırı getirildi. 23 yaş üzeri kişiler alınmamaya başladı. Böyle olunca 23 yaş üzerindeki öğrenciler kendilerini kötü hissetmeye başladılar. Burada eğitim göremedikleri için çok fazla üzüldüler. Verilen eğitimler neticesinde o kadar mutlu olmuşlar ki burayı bırakmak istemiyorlardı. Hatta yasa çıkmasına rağmen birçok veli çocuğunun ayrılmaması için dilekçe yazdı. Burayı evlerinden bir parça olarak görüyorlar. Velinin ve öğrencinin burayı bırakmaması, evi olarak görmesi bizlerin iyi işler yaptığının da göstergesi. Burada işe yerleştirdiğimiz öğrenciler var. Onlardan da çok güzel geri dönütler alıyoruz. Keza down kafelerde çalışan öğrencilerimiz de öyle. Onlar benim favorilerim zaten.” Aklına gelen bir anıyı bizlerle paylaşan Bulut, “Aklıma geldikçe ben de tebessüm uyandıran güzel bir anım var. Geçen yıl doğum günümde olmuştu. Öğretmen arkadaşlar kendi dersliklerinde sürpriz doğum günü hazırlamışlar. Ben de atölyede çalışıyordum. Öğrencilerden birini de beni çağırmak için görevlendirmişler. Bu da downlu bir öğrenci. Tembihliyorlar çocuğu, hiçbir şey çaktırmadan müdürü sınıfa getir diye. Tabi onlarda hesap yok, oyun yok. Geldi yanıma sizi sınıfa çağırıyorlar dedi. Neden, ne oldu dedim. Gelmeniz gerekiyor dedi. Biraz daha sıkıştırınca pasta yiyeceğiz öğretmenim, sakın söylediğimi söylemeyin dedi kısık sesle. O anı hiç unutamıyorum mesela” dedi.

KENDİ RESİM SERGİSİNİ AÇTI

Hepsi özel ancak iki isim var ki onlar yaptıkları çalışmalarla daha bir özel. Örneğin 10. sınıf öğrencisi Doğa. Kendisi müthiş bir resim yeteneğine sahip. Öyle ki Karşıyaka Belediyesinde kişisel sergisini açtı. Hatta şimdi de yaptığı çizimler kupalara aktarılıyor. Bunun önünü açma noktasında ailenin de önemli payı olduğunu vurgulayan Bulut, diğer bir öğrencinin projesine de şöyle yer verdi: “Ayrıca yine bir öğrencimiz tasarım yaptı, bu tasarımı bir ayakkabı firması tarafından ayakkabıların üzerine işlendi. Onun tasarımı ile ayakkabılar üretildi ve satışı yapıldı.” “Son yıllarda engelli bireylere yönelik olumlu gelişmelerin yaşandığını belirten Bulut, “Biraz daha farkındalığın arttığını düşünüyorum. Ama hala daha eksiklerimiz var. Bu bir hastalık, özür ya da geçici bir durum değil. Kayıtsız kalınmaması lazım. Onların hayatını kendi başlarına idame ettirebilecekleri bilinmeli. Bu noktada biz her zaman hazırız. Gelsinler, öğrencilerini getirsinler, onları evlere hapsetmesinler. Onlar da toplumun içerisinde olsun. Engelli olmak bir kader değil” diyerek sözlerini sonlandırdı.

11 Mayıs’ta ise MaviBahçe’de bu özel öğrencilerin emeğinin olduğu ürünler defilede sergilenecek. Kendilerini belirttiğimiz tarihte bir ziyaret edin deriz.

Haber Merkezi