Eşyaların ruhu Junker’da yaşıyor

İzmirli Sinan Kaygısız’ın mayıs ayında Alsancak’ta açtığı Junker Kafe, kısa sürede en sevilen mekanlar arasında yerini aldı. Junker Kafe’yi özel kılan ise tamamen eski eşyalarla dekore edilmiş olması


  • Oluşturulma Tarihi : 22.12.2016 08:24
  • Güncelleme Tarihi : 22.12.2016 08:24
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Eşyaların ruhu Junker’da yaşıyor

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

26 yaşındaki Sinan Kaygısız uzun yıllar Alaçatı’da çeşitli mekanlarda işletmecilik yaptı. Yıllar sonra kendi yerini açmaya karar veren Sinan, kolları sıvadı ve her şeyini bizzat kendisinin yaptığı Junker Kafe’yi mayıs ayında Alsancak Gönül Yazar Sokak’ta açtı.

Kısa sürede İzmirlilerin en sevdiği mekanlar arasında yerini almayı başaran Junker’ı özel kılan ise tamamen eski eşyalarla dekore edilmiş olması ve evinizdeymiş hissi veren samimiyeti. Öyle ki, mekanın ısıtmasını sağlayan odun sobasında kendi kestanenizi kızartabilir, işletme sahibi Sinan’ın annesinin ellerinden lezzetli kekinizi yiyebilirsiniz.

İLK KARŞILAYAN ‘RASHA’ OLUYOR

Junker’a gittiğinizde sizi ilk karşılayan Sinan’ın sevimli mi sevimli köpeği ‘Rasha’ oluyor. Kafe, daktilolar, eski televizyonlar, haritalar gibi birbirinden özel eşyalarla dekore edilmiş ve tüm eşyalar Sinan Kaygısız ve birlikte çalıştığı kız arkadaşı Bahar Sönmez’in özel eşyaları. Çift, Ayvalık, İstanbul ve İzmir’deki bitpazarlarından alıp, evleri için yeniden hayata döndürdükleri eşyaları Junker’a taşımış. Sinan’a göre bazı eşyalar, kullanıldıklarında çok iyi hizmet etmiş olmaları sebebiyle, görevlerini tamamladıklarında bir köşeye atılmak yerine, yeniden hayata döndürülmeyi hak ediyorlar. Junker Kafe’nin çıkış noktası da bu inanç; eşyaları geri dönüştürmek ve yeniden değerlendirmek. Dekoratif amaçla yeniden hayat verdikleri, devamlı olarak yeniledikleri eşyalarla derin bağları var; bu yüzden bu eşyaların satışı teklif dahi edilemiyor.

MEKAN TÜM FİKİRLERE AÇIK

Junker’da yapılacak etkinliklerle ilgili hiçbir maddi beklenti yok. Lokal olan her şey destekleniyor, insanların yaratıcılıklarını katarak ortaya çıkardıklarını başka insanlarla buluşturmak, Junker’ın en önemli hedeflerinden biri. Her şey spontane bir şekilde, “arkadaş” olarak adlandırdıkları müşterilerle birlikte gelişiyor. Junker açıldıktan birkaç hafta sonra, ilk etkinlik olarak farklı tasarımcıların katıldığı bir tasarım pazarı düzenlenmiş ve çok ilgi gördüğü için önümüzdeki dönemlerde de tekrarlanması planlanıyor. Girişimcilerin nasıl battıklarını ve başarısızlık hikayelerini anlattıkları “fuck up night” sunumları, sergiler, yetişkinler için sokak oyunları, farklı kavramlardan farklı sanatçıların neler anladığını görebilmek için düzenlenecek olan “4 yazar 1 çizer” konseptli etkinlikler planlanan organizasyonlar arasında yer alıyor.

MENÜYE ANNE ELİ DEĞDİ

Sinan’ın müşterilerle, Bahar’ın organizasyon ve etkinliklerle ilgilendiği Junker’ın ‘aile ortamını’ tamamlayan üçüncü el de, tüm menüyü tek başına yaratan Sinan’ın annesi. Salatalardan, makarnalara, Junker’ın meşhur tatlısı “kavanoz tatlısına” kadar her şey anne yapımı ve “kendi çocuğuna yedirmek için hazırlar gibi” özenle hazırlanıyor. 10-15 farklı çeşit dünya kahveleri, eğlenceli isimli organik Tikina Tea çayları ve özellikle geleneksel tariflere göre yapılan limonata mutlaka denenmeli.  Sinan annesiyle birlikte çalışmanın güzel taraflarını şöyle anlatıyor: “Çıkan yemekler anne elinden çıksın istedik. Annem mutfakta yemeklerimizi yapıyor. Her gün kek yapıyor ve insanlar tarafından çok beğeniliyor. Kek dışında değişik yemek yapıyor. Menümüz daha çok içecek ağırlıklı. Değişik yeşil çaylarımız var, onları İstanbul’da bir firmadan getirtiyoruz. Hepsi doğal, yüzde yüz kendi karışımlarını yapıyorlar. İnsanlara kendilerini evlerinde hissedebilecekleri bir yer sunmaya çalışıyoruz. 50 yaşında bir insan buraya geldiğinde, ‘Aaa ben bu daktiloyu veya ‘Bu televizyon evimizde vardı’ diyor. Gençler geldiğinde, ‘Bu telefon anneannemde vardı’ diyor. Her kesime hitap ediyoruz. Konseptimiz eski olduğu için gençlerin de çekiyor. Yaşlıların da eskiden kullandıkları eşyaları burada görmek epey ilgisini çekiyor.”

 “10 SENEDİR ANTİKALARA MERAKIM VAR”

Antika eşyalara duyduğu ilginin çok küçük yaşlardan itibaren başladığını söyleyen Sinan, elindeki eşyaları kullanarak Alsancak’ta farklı bir mekan yaratmak istemiş. Junker’da sergilenen eşyaların on katı kadarını da deposunda tutan Sinan, “Babam da Osmanlı dönemine ait eserleri koleksiyonunda biriktiriyor. Ben daha çok retro, 80’ler, 90’lar… Elimizdeki eski eşyaları buraya koyalım ve Alsancak’ta da farklı bir yer olsun istedik. Çok fazla olmasa da elimde değerli parçalar var. Onları buraya getirmiyorum. Buraya daha çok gençlerin ilgisini çekebilecek şeyleri getiriyorum. Eşyaları genelde bitpazarlarından, hurdacılardan, antikacılardan veya internet üzerinden temin ediyorum. Gittiğimiz şehirlerde antikacıları ziyaret ediyoruz hep. Oralardan beğendiğimiz parçaları alıyoruz sürekli. Hepsinin bir yaşanmışlığı var hepsini insanlar kullanmış bir süre. Biz de burada sergiliyoruz. Çok fazla isteyen oluyor ama satmıyoruz maalesef. Yaklaşık 10 senedir bir pazarından eski eşya alıyorum. Artık bitpazarından çok fazla şey çıkmıyor ama önceden her gittiğimizde bir araba dolusu şeyle dönüyorduk. Bu dükkandaki eşyaların on katı kadar depomda antika eşya var. Gelecek işletmelerimizde kullanmak üzere dekor amaçlı saklıyoruz. Aynı konseptle başka bir yer açabiliriz. Bazı projelerimiz var ama henüz net değil. Burası biraz daha otursun; ilerleyen zamanda belli olacak” dedi.

HER PERŞEMBE GÜNÜ MEZAT ETKİNLİĞİ

Junker’da, perşembe günleri 17.00-21.00 saatleri arasında gerçekleştirilen mezat etkinliğinde eski kitaplar, plaklar, fotoğraflar, objeler, el işleri, tablolar, daktilolar ve daha pek çok şey düşük ücretlerden açık artırmaya çıkarılıyor. Uygun fiyata istediğiniz her şeyi bulabileceğiniz mezat etkinliği misafirler için oldukça eğlenceli geçiyor. Mezata olan ilginin giderek arttığına dikkat çeken Sinan, çocukluk anılarını arayan, tüketim çılgınlığından kaşan insanların buluşarak huzur bulduğu Junker’da yeni dostluklar edinebilmek de mümkün. Kafede sergilenen ürünlerin kesinlikle satılmadığını, mezat için ayrı ürünler getirdiklerini dile getiren Sinan, “Bunlar koleksiyon ve dekor görevi görüyor. Mezat için ayrı ürünler geliyor. Her hafta farklı insanlar geliyor. İlk defa İzmir’de böyle bir şey yapıldığı için nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Umduğumuzdan daha iyi tepkiler aldık. 50-100 civarında insan geliyor buraya Perşembe günleri. Mezat saati uzun sürüyor. Bu arada çok sayıda insan gelip gidiyor. Hem alan da rahat kullanılmış oluyor” dedi.

“KENDİ TEKLİFİNİ ARTIRANLAR OLUYOR”

Mezat yapma fikrinin internet üzerinden antika eşya satışıyla uğraşan Burak Aygun’den çıktığını Sinan, mezat sırasında oldukça ilginç anların yaşandığını anlattı. O anki heyecanla kendi verdiği teklifi artıranların dahi olduğunu söyleyen Sinan, yaşananları şöyle aktardı: “İhaleyi artıranlar hatta kendi paylarını yükseltenler oluyor. Pay verip heyecandan tekrar yükseltiyorlar. İzmir’de halka açık bir mezat yapalım dedik. Çünkü İzmir’de bu pek yok. İstanbul’da oldukça yaygın. Biz ilk olarak Alsancak’ın göbeğinde böyle bir şey yaptık. İnsanlar ulaşmak istedikleri ürünleri burada çok uygun fiyata alıyorlar. Normalde bir antikacıya gittiğiniz zaman fiyatlar yüksek seviyelerde oluyor ama burada oldukça uygun. Açık artırma usulüne göre satış gerçekleştiği için insanlar büyük heyecan yaşıyor.”

JUNKER’A DAVETLİSİNİZ

Tatlı tatlı muhabbet etmek, düzenlenen etkinliklerde sanatçılarla, tasarımcılarla tanışmak, Sinan ve Bahar’ın iki ay boyunca masasından, sandalyesine, aydınlatmasından boyasına kadar kendi elleriyle yaptıkları tasarımları görmek için Junker’a davetlisiniz: “Kafenin tüm tasarımı bize ait. İmalatları da bana ait. Mekanın tentesine kadar kendimiz yaptık. Sandalyeleri bitpazarından aldık ama boyadık ve döşemelerini kendimiz değiştirdik.  Çünkü geri dönüşüme önem veriyoruz. Koltuklar anneannemden kalma. Küçükken hep onun üzerinde otururdum. Burada da dekor olarak kullanmak istedim. Buraya gelen müşterilerimiz bizim artık sabit müşterimiz. Buraya gelmekten zevk alıyorlar çünkü burada çok rahatlar. Kimse karışmıyor onlara. Kendilerine göre bir şeyler yapabiliyorlar. Kendi çaylarını kendileri alıyorlar. Sobaya odun atıyorlar, yanında kestane getirip sobanın üzerinde pişiriyorlar.”

Haber Merkezi