Sayfa Yükleniyor...
Türkiyede basın sektörünün mihenk taşlarından biri olan, 51 yıllık gazetecilik yaşamında 2 binin üzerinde öğrenci yetiştiren Adem Oğuzhan Kavaklı, gazeteciliğe başlangıcı ve meslek hayatının bilinmeyen yönlerini gazetemiz okuyucularına anlattı
YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER
Hocaların hocası unvanıyla anılan ve Türkiyede yazılı basın sektöründe olanların birçoğunun rıhle-i tedrisatından geçtiği Adem Oğuzhan Kavaklı, meslek hayatının bilinmeyen yönlerini gazetemiz okuyucularıyla paylaştı. 17 yaşındayken kendi gazetesini çıkarmak hayaliyle yola çıkarak gazetecilik hayatı başlayan Kavaklı, o dönem yerelde çalışmasına rağmen 1971 yılında Karadeniz Bölgesinin en başarılı gazetecisi seçilerek bir anda tüm dikkatleri üzerine çekti. 1987 yılında Ege Üniversitesi bünyesinde kurduğu Ege Ajansta tecrübelerini öğrencilerine aktaran Kavaklı, Ege Ajansın başında bulunduğu dönemde Türkiyede yazılı basın sektöründe çalışan birçok önemli gazetecinin yetişmesine katkıda bulundu. Geçtiğimiz yıl emekli olan Adem Oğuzhan Kavaklı, bir yandan torunları ile vakit geçiriyor diğer yandan ise sektörden kopmayarak, Türkiyenin hemen her ilinde önemli konferanslara onur konuğu olarak katılıyor.
MESLEĞE BAŞLANGIÇ HİKAYESİ
Daha 17 yaşındayken bir gazete çıkarmak hayali ile gazetecilik sektörüne giriş yapan Adem Oğuzhan Kavaklı, gazete çıkarabilmek için 21 yaşında olması gerektiğini öğrendi. Kendine ait gazete çıkarma hayalinden vazgeçmeyen Kavaklı, yaşı tutan bir başka arkadaşıyla Amasyada yerel bir gazete çıkardı. O dönem aynı zamanda ulusal gazetelerinde Amasya temsilciliğini yapan Adem Oğuzhan Kavaklı, Amasya, Çorum, Tokat gibi çevre iller de dahil olmak üzere haberler çıkarıyorduk. Hatta 1971 yılında Karadeniz Bölgesinin en başarılı gazetecisi seçilmiştim. O zaman bir de Türk Haberler Ajansı adında ulusal bir haber ajansı vardı. Bugün kü Anadolu Ajansı gibi çok güçlü bir ajanstı. Özellikle o ajans vasıtasıyla yaptığım iki haber çok ses getirmişti. Bunlardan bir tanesi Amasyada sel felaketine uğrayan bir köyümüzü yerini değiştirmiş daha yüksek bir yere taşımışlardı. Bayındırlık Bölge Müdürlüğü vasıtasıyla emanet usulü evler yapılmıştı ve o günkü parayla bir evin maliyeti 20 bin liraydı. Uzun vadede devlete geri ödenecekti. Fakat bazı kişiler yanlış işler çevirdiği yönünde ihbarlar alıyorduk. Atıyorum iki kamyon çakıl taşı gelmiş, 5 tonmuş gibi gösterilmiş, demirler noksan kullanılmış. Ben de noterlikten bir memuru alıp oraya gittim. Bir gün akşama kadar gelen kamyonların ne kamyonu olduğunu, ne taşıdığını, miktarını tespit ettik ve oradaki kayıtlarla karşılaştırdık. Baktık ki gerçekten doğruymuş. Sonra araştırmaya devam ettiğimizde Bayındırlık Genel Müdürünün kayın validesi adına bir şirket kurduğu ve o şirket aracılığıyla bunları yaptığını tespit etmiştik. Bende bu konuda bir haber yazdım ve Türk Haberler Ajansı başta olmak üzere bütün gazetelerde yayınlandı. Onun üzerine bir soruşturma başlatıldı. Malzemelerin eksik olup olmadığı, binaların sağlamlığı konusunda yaptıkları araştırma sonunda hesaplanan maliyet ile evlerin 20 bin değil 15 bine mal olduğunu gördüler. O bölge müdürünü de görevden aldılar. O zaman 82 yaşında olan bir dedemiz geldi ve Allah razı olsun sağlam evlerde oturacağız hem de daha ucuz olacak dedi. Elimi öpmeye kalktı. Düşünün 17 yaşında bir gençtim daha ve beni çok onore etmişti. Tabi ki elimizi öptürmedik, biz onun elini öptük ama orada insanları mutlu ettiğimiz görmek beni çok mutlu etmişti diyerek gazetecilik hayatına başlangıcında etkili olan bir anıyı okuyucularımızla paylaştı.
İZMİRE GELİŞİ
Yolsuzluk skandalını ortaya çıkardıktan sonra mesleğe iyice ısınan Adem Oğuzhan Kavaklı, o dönem yaptığı haberlerle adından iyice bahsettirmiş ve herkesin yakından takip ettiği bir gazeteci olmuştu. O dönem yaptığı bir başka haberle daha gündeme gelen Kavaklı, cezaevinde gardiyanlık yapan gardiyanların mahkumlar ile aynı koşullarda, pek bir farkı olmadan yaşadıklarını duymuştu. Olayı araştıran Kavaklı, yaptığı haberle gardiyanların zam almasını sağlamış ve daha iyi koşullarda yaşamalarını sağlamıştı. Daha sonra gazeteciliği okulunda okuyup, öğrenmek istediğini belirten Kavaklı, Ortaokulu İstanbulda okumuştum. İstanbulda 1962-1963lü yıllarda çok soğuktu. İstanbulun soğuğundan korktum, Ankaranın da havası kirliydi ve İzmiri bir denemek istedim. Zaten gazetecilik okulu İstanbul, Ankara ve İzmirde vardı, başka bir yerde yoktu. Şimdi ise sanırsam 90ın üzerinde iletişim fakültesi var. Karadeniz Bölgesinin en başarılı gazetecisi seçildiğim için Tercüman ve Türk Haberler Ajansı sadece kendilerine haber yollamamı istiyordu. Bende onlara İstanbul, Ankara veya İzmirde gazetecilik okuluna gideceğimi, bana orada bir iş imkanı sağlayacakları takdirde bunun mümkün olacağını söyledim. Tercüman kabul etti ve okulla beraber gazetecilik yaptım. 21 yıl fiilen çalıştım ve 26 yıl üzerinde fiili hizmet zammıyla emekli oldum. Emekli olana kadar da 17 yıl Türkiye Gazetecilik Sendikasında genel yönetim kurulu üyeliği yaptım. Gazetecilerin haklarıyla, hukuklarıyla ilgili yoğun olarak çalışmalar yaptım diye konuştu.
EGE AJANSIN KURULUŞU
Basın sektöründe çeşitli işler yaptıktan sonra Adem Oğuzhan Kavaklı gazetecilik dersleri vermeye de başladı. Daha sonra Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulunda göreve başladı. Ege Üniversitesinde öğretim görevliliği yaparken 1987 yılında üniversitenin rektörü dönemin Basın Yayın Yüksekokulu Müdürü Özcan Özal bir haber merkezi kurulmasını ve okulun haberlerinin oradan yayılmasını istemişti. Durumu Adem Oğuzhan Kavaklı ile paylaşan Özcan Özal, Kavaklıdan başka bir öneri aldı. Kavaklıda bir ajans kurulmasının daha iyi olacağını ve bu vesileyle okuldaki öğrencilerin pratik yapma fırsatı bulacağını Özcan Özala iletti. Özcan Özal Kavaklıdan bir taslak hazırlamasını istedi. Taslağın hazırlanması kendinden istenince çok mutlu olduğunu söyleyen Kavaklı, Hemen vakit kaybetmeden o akşam gittim ve ajansın yönergesini hazırladım. Ertesi sabah da müdürümüz gelmeden masasına bıraktım. Geldi okudu. O günde senato toplantısı vardı. Biraz erken gitti Özcan müdürümüz toplantıya ve rektöre taslağı verdi. Rektörümüz de çok beğeniyor taslağı ve senato salonuna girdiğinde hemen ilan ediyor, arkadaşlar haber ajansı kurduk hayırlı olsun hepimize diyor diye konuştu.
Konuşmalarına devam eden Adem Oğuzhan Kavaklı, Özcan bey de oradan bana telefon açtı. Oğuzhan ajansın kuruldu hemen çalışmalara başla dedi. Başla da elde hiçbir şey yoktu. Portatif bir daktilo vardı ve ajansın şimdi haber geçtiğimiz kısmı vardı orayı kullanabiliyorduk. Bir masa, üç tane kırık koltuk ve sandalye ile 16 metrekarelik bir alanda başladık. Ondan sonra staj yönergesini hazırladık. O da yürürlüğe girdi. Ajansın kurulmasında iki amaç gütmüştük; birincisi basın sektörüne yeni mezun biri girdiği zaman hemen git şu haberi yap diyorlar. Dolayısıyla muhabirin daha öncesinde pratik yapması ve donanımlı bir şekilde sektöre girmesi gerekiyordu. Biz de zorunlu stajı başlattık. 3 ve 4. sınıflarda her yarıyıl birer hafta olmak üzere toplamda 1 ay staj yapma zorunluluğu getirdik. Stajda da bir gazetede, bir televizyonda işleyiş nasılsa aynı işleyişi getirdik. Sabah haber toplantısı yapılıyor, öneriler dile getiriliyor ve bizim daha önce tespit ettiğimiz gündemler belirleniyor ve öğrencilere veriliyordu. Öğrenci gidip haberi yapıp geliyor ve haberini yazıyordu. Haberler kontrol edildikten sonra gazetelere haberler teslim ediliyordu. İkinci amacımız ise üniversitenin haberleri tek bir kanaldan sağlıklı bir şekilde yaymaktı. Başlangıçta bazı gazeteler sansür getiriliyor falan gibi şeyler diyenler de oldu ama zaman içerisinde olayın öyle olmadığını gördüler. Bir de üniversite uzmanlar cenneti. Her alanda söz söyleyebilecek, açıklama yapabilecek uzman var. O konuda da gazetecilere yardımcı olmaya çalıştık. Gazeteciler arıyor mesela bir hastalık yaygınlaşmış, bu konuda bilgi alabileceğim uzman var mıdır diye soruyorlardı. Biz de intaniye servisinde o konuda uzmanı araştırıp, o gazeteci arkadaşa tavsiye ediyorduk. O uzmana da ricada bulunuyorduk. Çünkü bilim insanları bazen bilgi paylaşımı yaparken çekiniyorlardı. Arada biz olunca güveniyorlardı. Böylece İzmir basınına da katkı sağlayan, hiçbir art niyet taşımadan, hiçbir kurumla ilişkisi bulunmadan doğru bilgilerin, doğru şekilde ulaştırılmasını sağladık. Öğrencilerimize de gazeteciliğin böyle yapılmasını öğütledik. Bugüne kadar hiçbir öğrencimden bu konuda olumsuz bir şikâyet gelmedi. Hepsi de idealist bir gazeteci olarak yetişti ifadelerini kullandı.
ÖĞRENCİLERİM ÇOCUKLARIM GİBİ
Bugüne kadar sayısız öğrenci yetiştiren, Türkiyedeki basın sektörü içinde hemen her şehirde öğrenci yetiştiren Adem Oğuzhan Kavaklı, öğrencilerini çocuklarından da ayırmadı. Öğrencilerine mezun olduktan sonra da sahip çıkan Kavaklı, birçok öğrencisine mezun olduktan sonra da iş bulması için yardımcı oldu. Öğrencilerine olan sevgisini de anlatan Kavaklı, İki tane kızım var. Onlar neyse öğrencilerimde benim için aynı oldular. Onların da mutlaka iyi yerlerde olmasını istiyorum. Bir de onların basın dışında herhangi bir yerde görev yaptıkları zaman en üst rütbeye de gelseler beni tatmin etmiyor. Ben gazetecilik eğitimi almış insanların gazetecilik yapmasını istiyorum. Bütün öğrencilerimin de idealist olduklarına inanıyorum. Basın insanı rezil de eder, vezir de eder. Dengeyi sağlayabilecek, gerçekten habercilik yapacak, gerçeği yerine getirmek suretiyle insanlara katkı sağlayacak, kamu yararı gözeterek gazetecilik yapacak insanlar yetiştirmeye gayret gösterdik. Haberi de yazarken öğrencilerime her zaman bunu öğütledim. Haberin objesinin siz olduğunu kabul edin ve o haberi okuduğunuz zaman rencide olacaksanız o haberi yazmayın ve kamu yararını gözetin. Yazdığınız bir haberle manşet olabilirsiniz, hatta günlerce dillerde dolaşan bir muhabir olabilirsiniz ama bunun sonucunda haberiniz insanların kişisel haklarına, kurumlarına zarar verirse o zaman yaptığınız haberin pek bir faydası olmaz dedim. Bir atımlık barut derler ya o haber de ancak bir atımlık barut olur. Sonrasında etkisi olmaz. Yazdığınız haberlerle kamuya yarar değil zarar veriyorsanız da basın özgürlüğünü hak etmiyorsunuz demektir. Basın özgürlüğünüz de olmazsa gazetecilik yapamazsınız. Dolayısıyla hem basın özgürlüğünü hak ederek hem de kamu yararını gözeterek gazetecilik yaparsanız, burada toplum fayda görür ve siz mesleğinizi yaparken başınızı hiçbir zaman öne eğmezsiniz. İzmir basınının yüzde 85i öğrencim ve bugüne kadar Türkiyede 2 bine yakın da öğrenci yetiştirdim. Öğrencilerimin çalıştığı kurumlardaki patronlarıyla görüştüğüm zaman çok memnun olduklarını duyuyorum ve benim öğrencimdi diyerek bir parça da olsa gurur duyuyorum dedi.
ÖĞRENCİLERİM DE ÇOK VEFALI
Öğrencilerine verdiği katkının meyvelerini de topladı Oğuzhan Hoca. Türkiyenin hemen her ilinde öğrencileri bulunan Adem Oğuzhan Kavaklı, gittiği her şehirde öğrencileri tarafından yalnız bırakmıyor. Bugüne kadar yetiştirdiği öğrencilerinin de çok vefalı insanlar olduğunu da sözlerine ekleyen Kavaklı, Öğrencilerim de çok vefalılar. En son kurban bayramında çocuklar memleketlerine gitmeden önce bizim eve geldiler. Hocam önce sizin elinizi öpelim, öyle gidelim dediler. Emin olun benim öz çocuklarım bile beni bu kadar mutlu edemezlerdi. Onların sevgilerine mazhar olmak çok mutluluk verici bir şey. Ben ağır hasta olarak yatsam da yatağımda, eğer bir öğrencim gelip de bir yardım isterse benden, onun o isteğini geri çevirmem. Çünkü bir baba evlatlarını koşulsuz sever. Onlarda benim evlatlarım olduğu için koşulsuz seviyorum ve dediğim gibi hiçbirinin sıkıntıda olmasını istemiyorum. Bu nedenle bası n ile ilgili çalışmalarıma hiçbir zaman ara vermedim. Çünkü basın ayakta olursa, basın güçlü olursa o güçlü basın içerisinde benim çocuklarıma da yer olacaktır. Onlar orada görevlerini rahatlıkla yerine getireceklerdir. Eğer bir gazete iflasın eşiğindeyse benim çocuklarımda orada perişan olacak demektir. O nedenle gazetelerin, özellikle de yerel basının güçlenmesini istiyorum diye konuştu.
YİNE GAZETECİ OLURDUM
Emekli olduktan sonra torunlarına vakit ayırmaya çalışan Oğuzhan Hoca, bir yandan da Türkiyenin hemen her ilinde yapılan konferanslara onur konuğu olarak katılıyor, basın ile ilgili çalışmalara katkıda bulunmaya devam ediyor. Bu vesileyle basını yakından takip etme fırsatını yakaladığı için şikayetçi olmadığını da dile getiren Kavaklı, Her türlü yasal düzenleme ve çalışmayı takip ediyorum. Bu açıdan benim daha dinamik olmamı sağlıyor. Torunlarım da beni hayata bağlayan, çok sevdiğim varlıklarım. İki kızımın da çocukları oldu. Onlar da ayrı bir zevk. Daha da gençleştiriyor beni. Çocuklarımla, torunlarımla ve eski öğrencilerimle bahtiyarım. Basından da kopmadım çünkü gazeteciliği ve öğretmenliği çok seviyorum. Tekrar dünyaya gelseniz ne olurdunuz diye sorsalar ya gazeteci ya da öğretmen olmak isterim derdim ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi